İşportacılar, otopark değnekçileri, fırsatçı esnaf ve tüm bunlara sessiz kalan DEM Partili belediyenin gölgesinde yok edilen kadim şehir kimliği
Diyarbakır’ın kalbi Sur…
Tarihin, medeniyetin ve direnişin yüreği.
PKK’nın terör gölgesinden ağır bedeller ödeyerek kurtulan bu kutsal mekân, bugün bambaşka bir işgalin altında inim inim inliyor.
Sur terörden temizlendi ama bu kez işportacıların, otopark değnekçilerinin, fırsatçı esnafın ve bütün bu kepazeliklere seyirci kalan DEM Partili belediyenin ağırlığı altında eziliyor.
Bu kenti terörden kurtaran irade, bugün Sur’un sokaklarını kimden kurtaracağını şaşırmış durumda.
TARİHİN ORTASINDA KURULMUŞ KAÇAK PAZARLAR
Bir zamanların kadim çarşıları…
Bugün işporta tezgâhlarıyla boğuluyor.
Sur’un girişinden itibaren dizilen satış tezgâhları, tarihi dokunun üzerine bir perde gibi çekilmiş.
Bağırış çağırış, fiyat kavgaları, sokakların daralması…
Kimse demiyor ki:
“Bu kadim bölgeye bu yakışıyor mu?”
OTOPARK DEĞNEKÇİLERİ SOKAKLARI KENDİ MÜLKÜ SANMIŞ
Arabanızı park ettiniz mi, anında yanınızda bitiveren bir değnekçi:
“Abi burası bizim, biz bakıyoruz…”
Bu küstahlık normalleştirilmiş.
Belediye yok, zabıta yok, denetim hiç yok.
Vatandaş korkuyor, şikâyet etmeye çekiniyor.
Çünkü Sur sokakları, adeta fiilen bir grup insanın ‘özel mülkü’ gibi yönetiliyor.
FIRSATÇI ESNAF ŞEHRİN RUHUNU KİRLETİYOR
Bir çayın fiyatı bir sokakta başka, diğer sokakta başka.
Hizmet anlayışı sıfır, davranışlar kaba, turiste yaklaşım hoyrat.
Bu mudur Sur esnafı?
Bu mudur medeniyetin beşiği?
Şehrin ekonomi damarları bile düzensizliğin ve kontrolsüzlüğün yükünü taşıyor.
DEM PARTİLİ BELEDİYE ŞEHRİN ASLİ SORUNLARINA KÖR
Bütün bu olup bitenlere rağmen Sur Belediyesi adeta ‘yok’ hükmünde.
Siyasi şovlarda sahneye çıkanlar,
iş kaldırım denetimine, sokak düzenine, esnaf kontrolüne, işporta temizliğine gelince ortadan kayboluyor.
Sur’un kaderi, belediyenin gündeminde bile değil.
KUTSAL MEKÂNLARDA BAŞLAYAN YENİ BİR YOZLAŞMA
Ve bütün bu çürümenin içinde beni en çok yaralayan, en çok öfkelendiren başka bir gerçek daha var:
Mekke ve Medine’den sonra en fazla sahabenin meftun olduğu Hz. Süleyman Camii ve İslam’ın beşinci haremi şerifi olan Ulu Camii…
Bir zamanlar burada secde edenlerin torunları, bugün aynı mabette edep yerine çıplaklıklarını sergilemekten utanmıyor.
Dahası, bu saygısızlığı sosyal medyada paylaşarak bir de övünüyorlar!
Bu şehir, İslami kimliğini korumaya çalışırken;
bazıları o kimliği kendi heveslerinin dekoru hâline getiriyor.
Bu yapılan yalnızca ahlaksızlık değil,
şehrin asırlık İslami duruşuna, kültürel mirasına, manevi hafızasına ağır bir hakarettir.
Bir zamanlar imanını sergileyenlerin torunları, bugün çıplaklıklarını sergilemeyi marifet sanıyor.
Bu nasıl bir savruluş, nasıl bir kimlik kaybı?
SUR’U BU KEZ KİM AYAĞA KALDIRACAK?
Terörden kurtulan Sur’un şimdi başka bir çöküş yaşadığı apaçık.
İşgal bitmiş ama düzensizlik, kontrolsüzlük ve manevi çöküş başlamış.
Bu şehir,
düzen isteyen bir yönetim,
emanete sahip çıkan bir belediye,
kutsalları koruyan bir irade
bekliyor.
Bugün Sur’un en büyük ihtiyacı güvenlik değil;
ahlak, düzen ve sahip çıkan bir yönetim anlayışıdır.
Soru ortada duruyor:
Sur’u bu kez kim kurtaracak?
