Bugun...



GAYDA MEDRESESİ VE ÂLİMLERİ-2

Molla Abdurrahman Botî (el-Meczûb) Hakkında detaylı bilgi bulunmayan Molla Aburrahman, ilmî icazetnamesini Molla Hâlid Orekî’den almıştır. Hocasıyla birlikte Seyyid Sibğatullah Arvâsî’ye intisap eden Molla Abdurrahman, cezbe halini çokça yaşadığından dolayı kendisine Meczûb denilmiştir. Şeyhi vefat ettikten sonra memleketi olan Cizre’ye gidip irşad faaliyetlerinde bulunmuştur.

facebook-paylas
Tarih: 28-03-2024 00:05

GAYDA MEDRESESİ VE ÂLİMLERİ-2

 

 

Molla Abdurrahman Botî, Seyyid Sibğatullah Arvasî’nin oğulları Seyyid Muhammed Nur ile Şeyh Hamza’yı yetiştirmiş ve onlara hilafet vermiştir. Böylece Gayda Tekkesi’nin sonraki döneminde büyük etkisi olmuştur.

Seyyid Sibgatullah’ın Oğulları ve Torunları

Seyyid Sibğatullah’ın üç halifesi vardı ve oğullarından her birini bir halifesine teslim etmiştir: Veliaht olarak yerine geçecek olan oğlu Şeyh Bahaeddîn’i Üstad-ı Azam olarak bilinen Şeyh Abdurrahman Taxî’ye; Şeyh Celaleddîn’i biyik âlim Şeyh Halid’e; Seyyid Nur Muhammed’i de Şeyh Abdurrahman Meczûb’a teslim etmiştir.

Şeyh Bahaeddîn (ö. 1870)

Seyyid Sibğatullah’ın oğludur. Tarikat adabına çok bağlı ve manevî makamlarda ilerleyen ve herkes ile sohbet etmeyi çok seven biri olarak bilinen Şeyh Bahaeddîn, babasından iki ay sonra 1870 yılında vefat etmiş ve onun yanına defnedilmiştir.

Şeyh Bahaeddîn ilahî cezbede son mertebeye ulaşmış ve muhabbette akranını nihayet derecede aşmıştır. Rabıta sırrında en yüksek mertebeye çıkmıştı. Kalbinde tutuşan muhabbet aşkından dolayı oturarak sohbet edemez, sohbetlerini ayakta dolaşarak yapardı. Tarikat adabından neyi öğreniyorsa kendinde tatbik ederdi. Sohbetlerinin konusu daha çok sadâtın menkıbeleriydi.

Şeyh Bahaeddîn’in âdetlerinden biri de herkesle ve her halükarda sohbet etmesiydi. Hatta Şeyh Celaleddîn hasat için getirdiği işçileri ona teslim edip başka işler işin gittikten sonra geri döndüğünde bütün işçilerin hâlâ etrafında olduğu ve onlarla hararetli bir sohbete daldığını görür. Bunun üzerine ona, “sen dünya işlerini yürütmeye yaramıyorsun, insanları da bu işlerden alıkoyuyorsun” diyerek elinden tutup işçilerin arasından çıkarır ve işçilere işlerine bakmalarını söyler.

Babası Gavs’ı Azam’ın yerine geçen Şeyh Bahaeddîn yaklaşık iki ay irşad hizmetlerini en iyi şekilde yerine getirdikten sonra Allah’ın rahmetine kavuşmuş ve Girê Habreşo’da babasının türbesine yakın bir yerde defnedilmiştir. Allah sırlarını kutsasın ve nur deryalarını bize doğru da akıtsın! Şeyh Bahaeddîn’in çocuğu olmamıştır.

Şeyh Celaleddîn (ö. 1878)

Seyyid Sibğatullah’ın oğludur. Şeyh Bahaeddîn vefat ettikten sonra aynı zamanda Molla Halid Orekî’nin de halifesi olan Şeyh Celaleddîn postnişin olmuştur. Nitekim Seyyid Sibğatullah vefat etmeden önce Şeyh Celaleddin’i Orekî’ye teslim etmiş, o da manevî terbiyesini üstlenip hilafet vermiştir. Şeyh Abdurrahman Taxî, onun hilafeti hakkında şöyle der:

Bilesiniz ki Şeyh Celaleddin’in halifeliği sadata sorulmuş; sadat da aralarında ittifak ederek Şeyh Celaleddin’in insanları terbiye etmeye elverişli olduğuna yakinen hükmetmişlerdir. Şeyh Celaleddin’in hilafeti istihare ve istişareden sonra onda bulunan üç haslet sebebiyle sabit olmuştur. Bu hasletler: muhabbet, hüsnü zan ve ihlâstır.

 Şeyh Celaleddîn, irşad için dolaştığı köylerde kimseye misafir olmaz kendisiyle birlikte gelen elli civarındaki kişiyle gittiği yerlere yakın mevkilerde çadır kurarak buradaki insanları irşad etmiştir. Şeyh Celaleddîn babasıyla birlikte Nehrî ziyaretlerine gitmiş ve defalarca Seyyid Taha’nın iltifatlarına mazhar olmuştur. Seyyid Taha, Nehrî’de değirmen inşa ederken üstün gayretinden dolayı kendisine “Sen benim oğlumsun” demiştir. Yine Seyyid Taha’nın odasında büyük bir yılan çıktığında kimse odaya girmeye cesaret edememiş ve Şeyh Celaleddîn odaya girip yılanı öldürünce Seyyid Taha’nın takdirini kazanmıştır.

Seyyid Sibgatullah, oğlu Seyyid Celaleddîn’in sert mizaçlı oluşunu Seyyid Taha’ya şikâyet etmiş, Seyyid Taha da kendisine “Bütün oğulların senin olsun, Şeyh Celaleddin benim olsun” diyerek ona sahip çıkmıştır. Hatta Seyyid Taha kendisine, “Her topluluğun bir ağası vardır sen de bizim ağamızsın” diyerek onun mizacını liderlik özelliğine bağlamıştır.

93 Harbi’ne müritleriyle beraber katılan Şeyh Celaleddîn, bu savaşta müridlerine komutanlık yapmıştır. Şeyh Celaleddîn bu savaşta Ermeniler ile mücadele ettiği için Ermeniler tarafından pek sevilmemektedir. Nitekim Ermeni roman yazarı Raffi, 1878 yılında yayınladığı Jalaleddin adlı romanında Şeyh Celaleddin’i konu edinerek çeşitli ithamlarla onu kötülemektedir.

Şeyh Celaleddin 93 Harbi’nde bazı subayların suikastı neticesi zehirlenmişse de o an ölmemiş ve savaştan döndüğünde muhtemelen zehrin de etkisiyle 1878 yılında Gayda’da vefat etmiştir.

Şeyh Celaleddin’den sonra Seyyid Sıbgatullah’ın diğer oğulları ve torunları Gayda ile buraya bağlı diğer dergâhlarda irşada devam etmişlerdir. Bununla birlikte, Arvâsî’ye bağlı mürid ve salikler genelde Şeyh Abdurrahman Tâğî’ye yönelmişlerdir.

Seyyid Hamza

Seyyid Hamza’nın iki oğlu olmuştur. Bunlardan Şeyh Muhammed Reşîd, cetlerinin makamı olan Gayda’da bir süre irşad hizmetlerinde bulunmuş; Şeyh Şehabeddîn’e hilafet verildikten sonra burayı ona teslim etmiştir. Gayda’dan ayrılan Şeyh Muhammed Reşîd, Seyyid Sibğatullah’ın evlatlarının tekkesinin bulunduğu Çemê Hanî köyüne gitmiştir. Seyyid Haşim adında bir oğlu olan Şeyh Muhammed Emin’in bu oğlunun çocuğu olmamıştır. Vefat eden Şeyh Muhammed Emin ve oğlu Seyyid Haşim, Çemê Xanî’ye yakın Kerp köyünde defnedilmişlerdir.

Seyyid Hamza’nın ikinci oğlu Seyyid Dihye’dir. Çemê Xanî’de olan bu oğlunun soyu devam etmektedir. Soyu içerisinde Seyyid Âşık Cemal ve oğulları gibi âlim, zatlar bulunmaktadır.

Seyyid Nûr Muhammed

Seyyid Sibğatullah’ın oğlu olan Seyyid Nûr Muhammed, hiç kimseyi kendine özel bir yakınlıkta görmez, bütün insanları eşit görürdü. Şeyh Abdurrahman Meczûb’tan aldığı hilafetle selefinin yerine Gayda tahtına geçmiş ve bu görevi en güzel şekilde yapmıştır.

Seyyid Nûr Muhammed’in Şeyh Şehabeddîn ve Şeyh Muhammed Şirîn adlarında iki oğlu oldu. Seleflerinin makamına geçen Şeyh Şehabeddîn tam bir muhabbet eriydi. Seyyid Şeyh Mustafa Meczûb el-Arvasî, Şeyh Şehabeddîn’den hilafet almıştır. Şeyh Şehabeddîn, Seyda Şeyh Selîm’in halifesi; Seyda Şeyh Selîm de Seyda Şeyh Nûr Muhammed’in halifesi idi. Sonra bunlar vefat ettiler ve kendilerine halef olacak kimse kalmadı.

 Şeyh Hasan

Şeyh Hasan, Melamîlerden biriydi. Melamîler, tarikat zehirlenmesinden korktukları için görünürde oyun ve eğlenceler içerisine girmek suretiyle manevî hallerini insanlardan saklı tutan bir topluluktur. Bunlardan biri olan Şeyh Hasan, yakası açık ve elbisesi yerde sürünerek geziyordu. Çocuk, erkek, kadın ve budala demeden her kesle şakalaşırdı.

Şeyh Hasan’ın hallerinden biri de şu olmuştur: Bitlis’e tayin edilen bir vali, Seyyid Sibğatullah Ailesinin koyun sürüleri, arazi, akar ve mallarının olduğunu fakat hükümetin bunlardan herhangi bir öşür ve vergi alamadığını duymuş ve şöyle demiştir: “Onları teftiş etmeliyim. Eğer vergiden muaf olmaya layık kimseler ise biz de muaf tutacağız. Aksi takdirde, kanuna göre onlardan bu vergileri alırız”. Vali teftiş işin Gayda’ya gitmek istediği zaman kendilerine haber gönderilen aile fertleri Şeyh Hasan’a şöyle derler: “Senin kıyafetin valinin ve beraberindeki yöneticilerin huzuruna çıkmaya uygun değildir. Bu kıyafetini, valinin ve çevresinin huzuruna çıkmada problem oluşturmayacak bir kıyafetle değiştirelim”. Şeyh Hasan’ı buna ikna eder ve ona kendilerini mahcup etmeyecek bir kıyafet giydirirler. Bir süre beklerler fakat vali henüz gelmediği için Şeyh evine döner. Kısa bir süre sonra Şeyh’e valinin geldiğini haber verirler fakat Şeyh o arada eski kıyafetini giydiği için valinin huzuruna bu kıyafetle çıkar. Mutat olduğu üzere içlerinde ileri gelenlerin, ağa ve âlimlerin bulunduğu büyük bir kafile Gavs Tekkesinin kapısı önünde toplanır. Şeyh çıktığında, o insanlar kendisine hürmet bağlamında hep birlikte kalkarlar. Vali onların bu izdihamını ve Şeyh’e gösterdikleri bu tarz saygıyı görünce, zannettiğinin tersine onun gerçekten Allah’ın sâlih kullarından biri olduğunu ve nezdinde dünya sevgisinden eser bile olmadığını kesin bir şekilde anlamış ve şöyle demiştir: “Şimdiye kadarki valilerden hiçbiri onlardan herhangi bir şey almadığı gibi biz de bir şey almayacağız”.

Şeyh Fethullah Verkanisî’den hilafet alan Şeyh Hasan, seleflerinin makamına geçerek tekkeyi tam bir salah, irşad ve muhabbet ile ihya etmiştir. Seyyid Sibğatullah’ın ahfadından bazılarını; örneğin Seyyid Hamza’nın oğlu Şeyh Muhammed Reşîd’i, Şeyh Celaleddîn’in oğlu Seyyid Ali’yi, Seyyid Nûr Muhammed’in oğlu Şeyh Muhammed Şirîn’i ilim tahsili için Oxîn Medresesi’ne göndermiştir. Oğlu Seyyid Abdullah da Pirnaşîn köyünde Şeyh Muhammed Alaeddîn’inyanında okumuştur.

Kabirleri keşif ehlinden olan Şeyh Seyyid Hasan (k.s.) ölüm çağrıcısına icabet edip Yaratıcısının emrine teslim olduğu zaman seleflerinin Gayda’daki Girê Habreşo kabristanında defnedilmiştir. Allah onlara rahmet etsin, onlardan razı olsun, onların hatırına bizden de; âmin.

Şeyh Seyyid Hasan’ın soyu, oğlu Seyyid Abdullah yoluyla devam etmektedir. Âlim bir şahsiyyet olan Seyyid Abdullah’ın Seyyid Ahmed ve Seyyid Enver adlarında iki oğlu olup onların da çocukları olmuştur.

Şeyh Şehabeddin (ö. 1913)

Seyyid Nur Muhammedin oğludur. Şeyh Muhammed Raşid’den sonra Gayda’ya geçmiştir. Kimden hilafet aldığı tam olarak bilinmemektedir. 1914 yılında Şeyh Selîm isyanında olaylara karıştığı iddiasıyla Şeyh Celaleddin’in oğlu Seyyid Ali ile birlikte idam edilmiştir.

++++++++++++++++++++++++++++++++++++

kaynak Prof Dr  Kadri Yılıdırım

 




Bu haber 740 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Bölge Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI