Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı olan Başkanlık Divanında Genel Sekreter olarak görev yürüten Mesut Doğan, gazetemizi ziyaret ederek gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. (Özel Haber) Yağmur ENSARİ DİYARBAKIR - Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı olan ve Başkanlık Divanında Genel Sekreter olarak görev yürüten Mesut Doğan, Diyarbakır temasları esnasında gazetemize nezaket ziyaretinde bulundu. Elazığ’da yaşanan depreme ve Türkiye siyasetine dair değerlendirmelerde bulunan Doğan, şunları söyledi: “Türkiye’de özellikle ekonomik anlamda iktidarın iş tutuşuna baktığımızda özellikle son yıldır üretime, yatırıma, istihdama dayalı hiçbir adım atılmadığını gördük. Sürekli sosyal alandaki yatırımlara katkılar sunulduğunu görüyoruz ve şimdi de bunun bedelini ödüyoruz. Türkiye gibi her yönüyle potansiyeli güçlü bir ülkede ekonomik sıkıntıları, işsizliği, geçim sıkıntısını konuşuyoruz. Bir ülkede insanların ve devletin zengin olması için gerekli olup Türkiye’de olmayan hiçbir şey yok.” DOĞAN, DEPREME DAİR KONUŞTU Merkez üssü Elazığ Sivrice olan ve çevre illerde de hissedilen 6,8’lik deprem sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlara başsağlığı dileyen Doğan, “Ülke olarak tabiri caizse sallanıyoruz. Önce Manisa sonra Ankara ardından da Elazığ’da depremi yaşadık. Allah 20 yıl önce yaşadığımız gibi büyük bir deprem felaketinden hepimizi korusun. Sizler aracılığıyla başımız sağ olsun, mekânları cennet olsun, yakınlarına sabırlar diliyoruz. Tabi ki Türkiye’nin büyük bir bölümü depreme alanı ve sadece deprem olduğu zaman değil öncesinden de depreme ilişkin tedbirleri almamız gerekiyor. Sadece Elazığ ve Malatya ile ilgili konuşuyoruz ama sadece o illerimiz tek riskli değil. Bu uyarıdan gerekli tedbirleri almalıyız” dedi. “VATANDAŞ BORÇTAN NEFES ALAMIYOR” Ekonomik sıkıntılara dair konuşan Doğan, şöyle konuştu: “Türkiye’de özellikle ekonomik anlamda iktidarın iş tutuşuna baktığımızda özellikle son yıldır üretime, yatırıma, istihdama dayalı hiçbir adım atılmadığını gördük. Sürekli sosyal alandaki yatırımlara katkılar sunulduğunu görüyoruz ve şimdi de bunun bedelini ödüyoruz. Türkiye gibi her yönüyle potansiyeli güçlü bir ülkede ekonomik sıkıntıları, işsizliği, geçim sıkıntısını konuşuyoruz. Bir ülkede insanların ve devletin zengin olması için gerekli olup Türkiye’de olmayan hiçbir şey yok. Her türlü nimete sahibiz. Yer altı kaynaklarımız, 4 mevsimimiz, genç nüfusumuz, tarımda stratejik tüm ürünlerimiz var ama ona rağmen geçim sıkıntısını konuşuyoruz. Üniversiteyi bitirmiş gençler arasında bir anket yapılsa belki de neredeyse hepsi batıya, yurtdışına gitmek için fırsat kolluyordur. Gençlerimizin gitmek istediği ülkelerde olup Türkiye’de olmayan tek şey ekonomiyi iyi yöneten bir iktidarın olmasıdır. Mesela kış geldi ve doğalgaz sıkıntımız başladı. Gülsek mi ağlasak mı bilmiyoruz. Bu genel manada Türkiye’de bir ekonomik bozukluk olduğunu gösteriyor. Esnafımız, devletimiz borçlu ve ekonomik olarak nefes alamayacak bir hale geldik. 2019 yılı sonu itibariyle Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşların tüm bankalara olan borçlarının toplamı 621 Milyar liraya çıktı. 2002 yılında ise bu borç sadece 6,7 Milyar liraydı. Buda yetmedi bireyler borçlanınca esnaf ve devlette borçlanmaya başladı. Devlet ve milletin borcu toplandığında 4 Trilyonun üzerinde bir rakam ortaya çıkıyor. Durum böyle olunca devlette nefes alabilmek için vatandaşın elektrik, su, yakıt gibi giderlerine zam yansıtıyor. İnsanların gelir kalemlerinde artış yok. 2020 yılı bütçesini tartışamadık mesela araya hemen yerli otomobil konusu girdi. Aklı başında kimse yerli otomobile karşı gelmez ki. Ak partiyi rahatsız eden şey kimsenin AK Partinin bunu yapamayacağına olan inancı. Akıllı vatandaşların ilgileneceği tek şey yerli otomobili aylık 2 Bin 324 TL layık görülen işçinin yerli otomobili almak için kaç yıl çalışması gerektiğidir. Ancak yerli işçi üretileni kullanmıyorsa yapılan her şey önemsizdir. 2018 yılında külliye 1 yılda 1 Milyar 648 Milyon para harcamış. 137 Milyon asgari ücretli çalışanı 2 Bin 324 TL’ye böldüğümüzde 59 Bin asgari ücret demektir. Bir ülkede 59 Bin kişiye verilen parayı sadece külliyede harcıyorlarsa o ülkede adalet ve adil paylaşımdan bahsedilemez. Ekonomi ne şekilde yönetilirse yönetilsin ekonomi düzeltilemez.” “BÖLGENİN SORUNU BAŞKA MAHALLENİN SERSERİSİYLE ÇÖZÜLMEZ” Bölgede yaşanan sıkıntılara yönelik konuşan Doğan, “Bu coğrafyayla ilgili sorunların çözülmesi için tarihe bakmak lazım. Sayısal olarak yoğun 3 ırk var Türk, Kürt ve Arap. Bu 3 ırk arasında kardeşlik ve muhabbet olduğu dönemde bölgede barış ve kardeşlik olmuştur. Ama ne zaman ki kavga ve gürültü olduğu zaman küresel güçler tarafından sömürülmüş, tabiri caizse Müslümanların kanı göle dönmüştür. İlk önce olması gereken şey Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkez demeden herkesin lezzet alabileceği bir coğrafya oluşmasıdır. Bu bölgenin sorunlarını başka mahallenin serserileriyle çözemeyiz. Bu büyük bir gaflet ya da ihanettir. Bu ülkede Türkler, Kürtler, Çerkezler tek başına bir hiçtir. Hepsi bir araya geldiği zaman dünyanın en büyük gücüdür. Bunu yeniden test etmeye gerek yok” diye konuştu.