Bugun...



BARZAN MEDRESESİ VE ÂLİMLERİ-2

Gayr-ı Müslimleri Himaye Etmesi -Şeyh Abdüsselam başta Hıristiyanlar olmak üzere Gayr-ı Müslimlere yüksek bir dini hoşgörü ile yaklaşır ve onları himaye etmeyi temel görev sayardı.

facebook-paylas
Tarih: 23-03-2024 00:01

BARZAN MEDRESESİ VE ÂLİMLERİ-2

 

 

-Bunun somut örneklerinden biri şudur: İki Kürt aşireti cihat adı altında Hıristiyan TAHUMA aşiretine karşı harekete geçmek isteyince Şeyh Abdüsselam müdahale ederek büyük bir faciayı önledi.

-Hristiyanlara karşıki adaletinden dolayı “da” bağlacıyla “Hıristiyanların da Şeyhi” diye anılmaktaydı.

Bir Kürt Özerkliği İçin Kürt İttifakına Önem Vermesi

-Şeyh Abdüsselam, Barzaniler ailesi içerisinde Kürt yurtseverliğinin babası olarak biliniyor.

-Öbür Kürt aşiretleriyle ittifak kurmaya büyük önem verir, siyasi ve askeri bir birlik oluşturmaya çalışırdı.

-Kürt hakları için Behdinan aşiretleri arasında mekik dokurdu.

-Şu söz ona aittir: Ey Kürtler! Ayrılığa düşmeyin, birleşin. Kendi aranızda birlik olursanız kimse sizi mağlup edemez”.

-Özerk bir Kürt yönetimini kurmak için İmadiye’yi hareket noktası olarak kabul eden Şeyh Abdüsselam 1907 yılında 500 askeriyle birlikte İmadiye’ye girdi ve kayınpederi Hacı Abdülaziz’e misafir oldu

-İmadiye Kaymakamının vekili olan Demelûcî’ye şöyle der: (Demelûcî, İmaretu Behdînan, s. 83-84): “Osmanlılara sadakat ve bağlılığımızı her seferinde vurgulamamıza rağmen bu devlet aleyhimizde oluşturulan gerçekdışı raporlara göre hareket ederek halkımız üzerindeki zulüm ve baskıları her geçen gün daha da arttırmaktadır. Dolayısıyla bu kölelikten kurtulup kendi kendimizi yönetmekten başka bir çaremiz kalmamıştır”.

Dihok Vesikası ve Yankıları

Özerk bir Kürt yönetimi yolunda ulaşabildiği Kürt aşiretleriyle ittifak kurmaya yoğun bir mesai ayıran Şeyh Abdüsselam 1907 yılında Dihok’ta Şeyh Nur Muhammed Birîfkanî’nin evinde aşiretlerin üst düzey yetkilileri ile bir toplantı yaptı. Toplantının ardından oy birliğiyle kabul edilen 7 maddelik bir talepnameyi Bab-ı Ali’ye gönderdi. “Dihok Vesikası” olarak bilinen ve bu talepnamenin birer nüshasını Seyyid Abdulkadir Nehrî ve Emin Alî Bedirhan gibi Kürt büyüklerine gönderdi. Mesud Barzani’ye göre 1907 yılında Bab-ı Ali’ye gönderilen bu vesikanın yedi maddesi şunlardır:

1. Kürt dilinin beş Kürt ilçesinde (İmadiye, Akra, Dihok, Zaho ve Sincar) resmi dil olarak kabul edilmelidir,

2. Eğitimin Kürt diliyle yapılmalıdır,

3. Kaymakam, Nahiye Müdürleri ve diğer görevliler Kürtçe bilenler arasından seçilmelidir,

4. Alınan kararlar ve verilen hükümler İslam adaletine uygun olmalıdır.

5. Yargı ve fetva makamına seçilecek olanlar Şafii olmalıdır, çünkü Kürtler Şafidir,

6. Kürtlerden alınan vergiler İslam hukukunun tayin ettiği oranlarla sınırlı tutulmalı, fazlası iptal edilmelidir,

7. Toplanan vergiler başta yol yapımı olmak üzere beş Kürt ilçesinin ihtiyaçlarına sarf edilmelidir.

Bu talepler Bab-ı Ali’nin tepkisiyle karşılaşır. Devlet bunu bir ayrılıkçı vesika olarak kabul eder ve vesikayı imzalayanları Rus işbirlikçileri olarak ilan eder.

İttihatçılarla Savaşı

1908 yılında Sultan II. Abdülhamit azledilir, bir yıl sonra İttihat ve Terakkiciler yönetime el koyar ve Şeyh’in güçlerine karşı seferberlik ilan ederler.

-Seferberlik ilanıyla beraber Barzan üzerine Dağıstanlı Muhammed Fazıl Paşa komutasında 6.000 savaşçıdan ve 6 toptan oluşan büyük bir askeri güç gönderilir ve Şeyh’ten teslim olması istenir.

-Şeyh verdiği yazılı cevapta şöyle der: “Hayata önem vermem ve ölümden korkmam. Geldiğimiz aşamada sizlerle savaşmaktan başka bir yol kalmamıştır; istediğini yap!”

-Bunu söyleyen Şeyh kendi güçlerini Bires Dağı’nda konuşlandırır ve bu güçlerin başına komutan olarak Feqî Abdurrahman, Xwoşewî Silkî, Abdî Bîkulî, Hacî Durî ve Süleyman Osman’ı tayin eder.

-Dînarte yakınlarında meydana gelen şiddetli çatışmada Şeyh’in güçlerinden Sarim ve Amil adlarında iki savaşçı öldürülüp Salih Bîrsiyafî adlı biri de yaralanırken, karşı taraf çok sayıda kayıp verir ve 50 asker silahlarıyla birlikte teslim alınır. Esirler daha sonra serbest bırakılır.

-Bu başarısızlığı hazmedemeyen Muhammed Fazıl Paşa bazı Kürt aşiretlerinden de yararlanarak takviye ettiği güçleriyle Şeyh’in güçlerine karşı yeniden büyük bir saldırıya geçer.

-Bu büyük güç karşısında tutunamayan Şeyh Abdüsselam askerlerini küçük müfrezeler halinde dağıtır ve kendisi de Hıristiyanların yoğunlukta oldukları Teyarî mıntıkasına gidip Mar Şem’ûn’a sığınır.

-Muhammed Fazıl Paşa ordusu Barzan’da taş üstünde taş bırakmaz, köyleri yakar, her yeri talan eder, kadın ve çocukları bile esir alır ve Barzan’ı iki tabur askerle kışlası haline getirir.

-Bu korkunç yıkım esnasında Şeyh Abdüsselam’ın kardeşi Molla Mustafa Barzanî de daha üç yaşındayken annesiyle birlikte esir edilir ve Musul’da annesiyle birlikte zindana atılır.

Barzan’a Dönüş, Şirin Dağı Savaşı ve Barış Antlaşması

Şeyh Abdüsselam 1910 yılında Barzan’a döner, savaşçılarını yeniden toparlayarak Osmanlı ordusuna karşı tekrar savaşır ve önemli kayıplar verdirir. Bunun üzerine barış ve müzakere süreci başlatılır. Osmanlı Askeri Kaymakamı önemli bir barış elçisi olarak Şeyh Abdüsselam’la onun TATUK yazlığında yaptığı görüşmelerde şu sekiz madde üzerinde görüş birliğine varılır:

1. Şeyh’in ayaklanmasına katıldıkları gerekçesiyle zindana atılan savaşçıların ve Barzanilerin esir alınan hanımlarının serbest bırakılması,

2. Osmanlı ordusunun yakıp yıkarak mahvettiği yerler için tazminat ödemesi,

3. Mıntıkaya acil bir şekilde okul, hastane ve diğer hizmetlerin götürülmesi,

5. Sembolik bir birliğin dışında Osmanlı ordusunun bölgeden çekilmesi,

6. Yerel Güvenlik ve Yönetim Merkezlerinin kurulması,

7. İşi yıkım noktasına gelmesine neden olan kötü niyetli görevlilerin bölgeden gönderilip yerlerine Kürtçeyi de iyi bilen iyi niyetli görevlilerin tayin edilmesi,

8. Şeyh Abdüsselam’ı rüşvetler karşısında Devlete ihbar edip hakkında düzmece raporlar düzenleyen kimselerin cezalandırılması.

Bu şekilde sağlanan barış ve istikrar ortamına paralel olarak Barzan Mıntıkasında ilk kez bir İlköğretim açılır ve Şeyh Abdüsselam velilerin çocuklarını bu okula göndermelerini zorunlu kılar.

Zap Savaşı, Yeniden Barzan’dan Çıkış ve İran’a Sığınma

İttihatçıların 1912 yılında yönetimden ayrılmalarının ardından iş başına Hürriyet ve İtilaf Partisi geçer. Şeyh Abdüsselam bu parti ile barışçıl ilişkiler kurar ve aralarında dostane ilişkiler kurulur. Fakat İttihatçılar 1913 yılında bir inkılap neticesinde yönetimi tekrar ele geçirirler. İttihatçılar tarafından işbirliği ile suçlanan Safwet Paşa ise Şeyh Abdüsselam’a sığınır ve Barazan’da bir okul açarak bizzat kendisi bu okulda öğretmenlik yapar. Bu arada İttihatçılar Dürzî Esad Paşa’yı Musul Valiliğinden alıp yerine Süleyman Nazif’i vali olarak tayin ederler. Süleyman Nazif 1913 yılında Musul valisi olduktan sonra ilk hedefine Şeyh Abdüsselam’ı cezalandırmayı koyar ve bu amaçla büyük bir askeri güçle ona karşı harekete geçer ve tutuklayıp yargılamak ister. Derken Şeyh Abdüsselam güçleri ile Süleyman Nazif güçleri arasında Mart 1914 yılında Zap yakınlarında savaş patlak verir. Şeyh Abdüsselam bu büyük güç karşısında bir kez daha Barzan’ı terk etmek zorunda kalır ve İran Kürdistanı’na sığınıp Urmiye civarında tutunmaya çalışır. Urmiye yakınlarında Simko Ağa olarak tanınan İsmail Ağa’yı ziyaret eder ve ikisi birlikte Rus Yüksek Komiseri ile görüşürler. Rus Yüksek Komiseri Osmanlı hâkimiyetinden kurtulma yolunda Rusları yardım edeceği sözünü verir. Şeyh Abdüsselam bunun üzerine Rusya’ya, Tiflis’e gider ve 40 gün orada kalır fakat umduğu desteği alamaz ve döner.

Başına Ödül Konulması ve İhbar Edilmesi

Devlet Şeyh Abdüsselam hakkında çıkardığı fermanla ölüsünü veya dirisini getirene büyük ödüller vereceğini vaat eder. O sıralarda Şeyh Abdüsselam’ı Gengecîn köyündeki evinde misafir eden Şikaklı Sufi Abdullah bu ödül haberini duyunca kendi evinde uyumakta olan Şeyh Abdüsselam’ı devlet yetkililerine ihbar edip ihanette bulunur. Bu ihbar sonucu üç muhafızı ile birlikte uykuda yakalanan Şeyh Abdüsselam ve adamları sırayla Van ve Diyarbakır üzerinden Musul’a götürülüp Musul Valisi Süleyman Nazif’e teslim edilir. Süleyman Nazif göstermelik bir mahkemeyle kendisini ve üç muhafızını idama mahkûm eder ve 12 Muharrem 1333 (Kanun-i Evvel 1914) yılında dördünü de idam ettirir.

Şeyh Ahmed Barzanî (ö. 1969)

Şeyh Muhammed Barzanî’nin ikinci oğlu ve Barzan şeyhlerinin beşincisi olan Şeyh Ahmed Barzanî, 1896 yılında Barzan köyünde doğmuş ve 1969 yılında vefat etmiştir, Kardeşi II. Şeyh Abdüsselam’dan sonra Barzanîlerin liderliğini ele aldı. 1919 yılında başlamak üzere Osmanlılarla yazışarak İngilizlere karşı savaşan Şeyh Mahmûd Berzencî’nin yanında yer aldı ve aynı yıl Akra şehrinin kontrolünün Kürt güçlerinin eline geçmesinde büyük rol oynadı. 1927-1930’lu yıllarda Barzan’a yönelik peş peşe saldırılar yoğunlaşınca Türkiye tarafına geçmek zorunda kaldı. Burada 1932 yılında yakalanarak Irak makamlarına teslim edildi ve Irak’ın kuzeyine sürülüp burada mecburi iskana tabi tutuldu. 1943 yılında çıkarılan bir af neticesinde Barazan’a döndü. Fakat aynı yıl kardeşi Mela Mustafa Barzanî ile birlikte ayaklandı. 1944 yılının başlarında durum biraz sakin olduktan sonra Irak makamlarına teslim oldu.

1961 yılında Mela Mustafa’nın başlattığı Kürt ayaklanmasında Barzan Aşireti’nin zarar göreceğinden endişe ederek Irak makamları ile kardeşi arasında arabuluculuk yapmaya başladı. Ancak işler istediği gibi olmadı ve Mela Mustafa ile birlikte ayaklanmada önemli roller oynadı.

Şeyh Ahmed Barzanî, aynı zamanda ekoloji ve hayvan haklarıyla ilgili emir ve yasaklarından oluşan bildirgesiyle de meşhur olmuştur ki yürürlüğe güren bu bildirgenin önemli bazı maddeleri şunlardır:

1)Yeşil, meyveli ve yolculuk güzergâhlarındaki ağaçları kesmek yasaktır,

2)Bal çıkarmak işin arı kovanlarını tahrip etmek ve arılara zarar vermek yasaktır,

3)Zehirleri olmayan yılanları öldürmek yasaktır,

4)Balık avlamak işin nehirlere patlayıcı atmak yasaktır; zira bu eylem binlerce balık yavrusunun ortadan kalkmasına yol açmaktadır,

5)Döllenme mevsiminde kuş ve hayvanları avlamak yasaktır,

6)Hangi hayvan olursa olsun, onu su içerken öldürmek yasaktır.

Şeyh Ahmed ile ilgili tartışmalı bir konu da müritleri tarafından kendisi hakkında kullanılan“xwuda” kelimesidir. Kürtçede bu kelime biri “Rab” (Tanrı, İlah); öbürü de “sahip” olmak üzere iki anlamı vardır. Şeyh Ahmed hakkında ikinci anlamda kullanılmış ve Barzan’ın ya da Barzan Tekkesi’nin Sahibi kast edilmiştir. Fakat Şeyh Ahmed Barzanî’nin devrim hareketinden hoşlanmayan bazı yerli ve yabancı kesimler kasıtlı olarak “xwuda” kelimesinin “Rab/Tanrı” anlamını öne çıkararak Şeyh Ahmed’in kendini Rab olarak ilan ettiğinin propagandasını yaptılar ve bu propaganda bir yere kadar tuttu da. Bununla da yetinmeyen bu kesimler, Şeyh Ahmed’in domuz eti yediğini, Kur’an okunmasını yasakladığını, kendisine secde edilmesini emrettiğini ve artık Allah’a ibadet etmenin gerekli olmadığını söylediğini yayarak onu gözden düşürmeye çalıştılar. Bazı müritlerinin cahilane söz ve hal hareketleri de bu propagandanın malzemesi olarak kullanılmıştır.   

++++++++++++++++++++++++++++++++++++

kaynak Prof Dr  Kadri Yılıdırım




Bu haber 613 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Eğitim Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI