Bugun...



KADI CAMİ KİTABESİ NE SÖYLER?

Diyarbakır, 1515 Yılında Osmanlı hakimiyetine girmişken Kadı Cami, ne zaman Akkoyunlularca yapılmıştır?

facebook-paylas
Tarih: 16-02-2024 00:01

KADI CAMİ KİTABESİ NE SÖYLER?

Mehmet Zeki Özer özel

Konu hakkında açıklama yapan Şéhir Araştırmacısı Mehmet Ali Abakay, Kadı Cami Kitabesindeki yapım tarihinin 1533 olarak yer almasının tarihî bilmemek olduğunu belirtti.

Gazetemiz Yazarı Mehmet Ali Abakay, "Akkoyunluların tarihten silinişi belli. Safevî hakimiyeti 1515 yılında son bulmuşken cami Kitabesindeki 1533 Tarihinin yer alması düşündürücüdür. Yapı Akkoyunlu Eseri olabilir, olması muhtemel olan bu. 1533 Tarihinde yapının Akkoyunlularca yapılması mümkün değildir. Il Müftülüğü'ne ya da Vakıflara bağlıysa bu cami, yapım tarihinin düzeltilmesi gerekir." Dedi.

" Konu hakkında Prof. Dr Faruk Sümer'in eserlerine bakılmalı. İslâm Ansiklopedisi'nde Akkoyunlular hakkında yeterince bilgi var. Siteye girilerek bu ansiklopedik maddeye ulaşmak mümkün."  Diyen Şehir Araştırmacısı Mehmet Ali Abakay, " Biz bu maddeyi esas alırken, konu hakkında diğer kaynaklara da bakılmasını istiyoruz. Diğer camilerde ya da eserlerde bu tür yanlış tarihler olabilir. İlgili kurumlar, kuruluşlar bu hatalar varsa bir an önce düzeltmelidir." Açıklamasında bulundu.

Yazarımızın daha önce şehir eksenli bu tür ilk kez ele alıp konuya açıklık getirmisi, önceki haberlerimizde yer almıştı. Yetkililerden bu tarihle ilgili hatanın düzeltilmesini bekliyoruz.

Faruk Sümer- Islâm Ansiklopedisi'nden

(...)

 Akkoyunlu tahtına Rüstem Bey geçti (Mayıs 1492). Fakat o da çok genç ve zayıf bir şahsiyete sahip olduğu için iktidarı İbe Sultan lakabı ile tanınan İbrâhim Bey elinde tutuyordu. Saltanat kavgası ve isyanların artması üzerine Rüstem Bey, müridlerinden faydalanmak için Safevî Şeyh Haydar’ın oğullarını İstahr Kalesi’nden çıkarttı. Bunlardan Sultan Ali pek çoğu Anadolulu olan silâhlı müridleri ile Akkoyunlu ordusuna katıldı. Bu arada baş kaldıran Baysungur mağlûp edilerek öldürüldü (1493). Ardından tehlike arzetmeye başlayan Sultan Ali de İbe Sultan tarafından aynı âkıbete uğratıldı. Bu sırada İstanbul’da bulunan Uğurlu Muhammed’in oğullarından Göde Ahmed, İbe Sultan’ın ağabeyi Nur Ali’nin ısrarlı daveti karşısında Akkoyunlu hududuna gelmişti. Onu Çoban Köprüsü yakınında karşılayan Rüstem, beylerbeyi İbe Sultan dahil olmak üzere bütün emîrlerinin karşı tarafa geçtiğini görünce Gürcistan’a kaçtı (Mayıs 1497), Ahmed de Tebriz’de hükümdarlık tahtına oturdu. Rüstem’in bir iki ay sonra Gence bölgesindeki Kaçar boyunun yardımı ile tahtını geri alma teşebbüsü hayatına mal oldu. Bu arada iltimas, israf ve rüşveti önlemek, adaleti hâkim kılmak için ıslahata girişen Ahmed Bey şiddete başvurarak bazı büyük beyleri öldürttü. Dirliği olan Kirman’a gönderilen İbe Sultan da Fars Valisi Purnek Kasım Bey ile anlaşarak Yâkub Bey’in Şirvan’da bulunan oğlu Murad’ı hükümdar ilân ettiler ve bir süre sonra üzerlerine gelen Sultan Ahmed’i yenilgiye uğrattılar (Aralık 1497). Tebriz’e gelen İbe Sultan önce, Âmid hâkimi Cihangir’in oğullarından Dayı Kasım ile Kiğı hâkimi Pilten Bey’in torunu Seyyid Gazi Bey tarafından Tebriz’de tahta çıkarılan Yûsuf Mirza’nın oğlu Elvend’in hükümdarlığını tanıdı ve Şirvan’dan gelen Murad’ı da Merâga yöresindeki meşhur Rûyindiz Kalesi’ne hapsetti (1498). Fakat bu sırada kardeşleri Nur Ali ile Eşref de Elvend’in kardeşi Muhammedî’yi hükümdar ilân etmiş ve Şîraz’ı ele geçirmişlerdi. İki kardeş arasında Aziz Kendi’de yapılan savaşı (1499) Muhammedî Mirza kazandı, İbe Sultan da muharebede öldü. Muhammedî Mirza Tebriz’e geldi, Elvend de Âmid’e çekildi. Muhammedî Mirza, İsfahan yakınlarında yapılan bir savaşta ölünce geride Elvend ile Rûyindiz Kalesi’nden Fars’a kaçırılan Murad kaldı. Fakat bir dervişin araya girmesiyle barış yapıldı. Varılan anlaşmaya göre Âmid, Azerbaycan ve Arrân (Errân) Elvend’in, Irakeyn, Kirman ve Fars da Murad’ın idaresinde kaldı (1500). Böylece devlet ikiye ayrıldı. Bu taht mücadeleleri, aynı yıl Gîlân’dan Erdebil’e, oradan da 300 kadar müridi ile Erzincan’a gelen genç Safevî şeyhi İsmâil’e yaradı. Gerçekten kısa bir zaman içinde Anadolu’daki müridlerinden bir ordu meydana getiren İsmâil, 1501’de Nahcıvan yöresinde Elvend’i yenip Tebriz’e girdi. Burada hükümdarlık tahtına oturan İsmâil on iki imam adına hutbe okutup para kestirdi ve Safevî Devleti böylece resmen kurulmuş oldu (907/1501). Elvend de Şah İsmâil’le giriştiği bazı mücadelelerden sonra Âmid’e çekildi ve 1505’te ölümüne kadar burada yaşadı. Murad ise önce bu mücadelelere seyirci kaldı, ancak 1503’te Hemedan yakınlarında yapılan savaşta o da yenilerek Bağdat’a kaçtı, 1509’a kadar orada hüküm sürdü. İsmâil’in Bağdat’a yürümesi üzerine Dulkadırlılar’a sığındı. Çaldıran Savaşı’ndan sonra Yavuz Sultan Selim tarafından Güneydoğu Anadolu’nun fethine memur edilen Murad başarılı olamadı ve bir savaşta mağlûp düşerek öldürüldü (1514). Bu şekilde Akkoyunlu Devleti tarih sahnesinden silinmiş oldu.

(...)




Bu haber 1017 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Manşetler Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI