İşte, Diyarbakır İl Müftüsü Yavuz Selim Karabayır’ın, Mevlidi Nebi yani Peygamber Efendimiz (SAV)’in dünyaya teşrifi ve Peygamber Efendimiz’in hayatını konu olan sohbetin detayı şöyle;

17 Ekim Pazar 2021’de Peygamber Efendimiz (SAV)’in dünyaya teşrifini ifade eden mevlit kandilini idrak edeceğiz. Peygamber Efendimiz rebulevel ayının 12. Gecesi dünyaya teşrif etmiştir. Onunla zulümat kalkmış, dalalet yenilmiş, yerini hakikat ve huzur almıştır. Âlemlerin efendisi Ahir zaman nebisi Muhammed Mustafa (S.A.V)’in doğum günü olan 17-25 Ekim arasını birçok İslam ülkesinde olduğu gibi Türkiye’mizde Mevlidi nebi haftası olarak değerlendireceğiz. Buradaki gaye tamamen Efendimiz (A.S)’ın, özellikle yeni yetişen neslimiz tarafından ve hepimiz tarafından daha iyi anlaşılması, onun ahlakının bilinmesi, bildirilmesi, öğrenilmesi ve öğretilmesi konusunda çaba göstermek.  Peygamber efendimiz o gün doğdu ama her saniye gönüllerimize doğuyor. Onun sünneti ile muhabbeti ile biz hayatımıza yön veriyoruz. Dünyanın kahrına katlanıyoruz. Onun sevgisi ile biz bu dünyayı en güzel şekilde yaşamak istiyoruz. Çünkü o Cenabı hakkında en yüce varlığıdır. Kâinat onun sebebiyle yaratılmıştır. Dolayısıyla onun ahlakına onun getirdiği sünnetine, Kuran’a, her saniye insanlık daha fazla muhtaç olduğunu görüyoruz. Çünkü o ahlakın zirvesindeydi. İnsanlık için evrensel kurallarını ve prensiplerini getirdi.

“İNSANLIK AHLAKEN YOZLAŞTI”

Bu teknoloji dünyasında şuanda bütün dünya da insanlığın ahlaken yozlaştığını görüyoruz. Artık öyle bir yozlaşma başlamış ki din farklı gözetilmiyor. Dünyanın bazı zevkleri, bizleri tamamen kendi nefisini düşünen egoist bir yaklaşıma büründürdü. Bu da sadece bizim toplumu değil dünyayı ilgilendiriyor. Ve bütün dünyada hiçbir gayesi, inancı, mukkeddesiyatı, değer ahlaki kaygısı olmayan sınırsız bir şekilde dünyanın bütün zevklerini yaşayacağına inanan bir gençlik boşlukta bir gençlik oluşmaya başladı. Bu çok kötü bir şey. İnsanı insan yapan bir gayesi olması lazım. İnsanın gayesi olmadığından mukkedesiyatı da olmuyor. Mukkedesiyatı, değer yargısı da olmayınca insanlıktan çıkıyor. Hayvan bile onlardan daha değerli oluyor. Bugün Kuran’ı kerimde, “nefislerini ilah edilenleri görmedin mi? Onlar hayvandan da daha aşağıdadırlar” buyuruluyor. Bu şuanda belki de insanlık tarihinde İnsanların zevkleri uğruna çıldırdıkları görülmemiş. İnsanların birbirine saygısı, sevgisi, vefası, kul hakkında riayete tamamen silinmiş durumunda. Bütün ilişkiler menfaate dayalı olmaya başladı. Bu yüzden bu haftalar bizim için çok kıymetlidir. Peygamberimizin o güzel ahlakına gönlümüzü koymayı düşünüyoruz.

“BÜTÜN KESİMLERE PEYGAMBERİMİZİ YAKİNEN TANIMAK İÇİN BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR”

Bu yüzden bütün İslam toplumların hepsine başta Diyanet İşleri Başkanlığımıza, şuanda resmi görevli öğretmenlerimize, din görevlilerimize, peygamberi seven herkese her anneye, babaya, patrona ve çalışan iş düşüyor. Peygamberimizi daha yakinen tanımak. Biz Kuran’ı ancak peygamberimizi tanıdıkça bilebiliriz. Peygamberimiz (S.A.V)’in kalbine Kur’an nazil oldu ve Peygamberimiz onu hayata uyguladı. Kendisi canlı bir Kur’an oldu. Ve biz eğer Kur’an anlamak istiyorsak, kalbimizin manevi yapısı da peygamberimize ne kadar çok benzerse Kuran’ı da biz o kadar anlayabiliriz, yaşayabiliriz. Bu yüzden onun getirdiği ahlaki erdemliği hayatımızda uygulamamız gerekiyor. İbadet dediğimiz de sadece şekli ibadet anlıyoruz. Elbette, namaz farzdır, şeklidir. İşte hak edene sorumluluğunu taşıyan kişiye Hac farzdır. Ancak namaz insanı her türlü kötülükten alıkoyar. Ama bir insan yalan söylüyorsa, kul hakkında giriyorsa bunun namazı namaz değildir. O namazı insanı kötülükten alıkoymuyor demektir. Demek ki kalbimiz Peygamberimizin kalbine benzemiyor ki o namaz peygamberimizin namazına benzesin. Bu yüzden bizler herkes kendi vazifesini düşünerek, başta kendinden başlayıp evlatlarından, ailesinden arkadaşlarından, akrabalarından başlayarak, çevresine peygamberimizi daha fazla tanıtmak durumdayız.

“VEFA TOPLUMU” TEMASI İŞLENECEK

Diyanet İşleri Başkanlığımız her sene bir temayı işliyor. Peygamberimizin bir yönünü veya müminde olması gereken bir vasfı öne getirerek, dikkatleri çekmek istiyor. Bu senede vefa toplumu. Vefa, yapılan iyiliklere en güzel karşılığı verebilmek, ciğer gam olmak, kimseyi unutmamak, özellikle milli ve manevi değerlere, Allah’ın kendisine verdiği bu manevi değerlere ayrıca maddi değerlere ve onlara vesile olanlara saygı ve muhabbeti içerir. Yani size biri iyilik yaptığı zaman onu unutmayacaksınız. Peygamberimizin hayatında bunu görüyoruz.

“PEYGAMBERİMİZ HAYATI BOYUNCA EN KÜÇÜK SAHİPLENMEYE BİLE KARŞILIK VERMİŞTİR”

Peygamberimiz hayatı boyunca en küçük bir sahiplenmeye bile karşılık vermiştir. Herkese karşı ayrı bir vefa duygusu vardır. Muhacirleri ayrı Ensar’ı ayrı sevmiştir. Medine’yi, Mekke’yi ayrı sevmiştir. Söz vermişse sözünden mutlaka durmuştur. Din, dil, ırk ayırımı gözetmeyerek, kendisine iyilik yapanlara fazlasıyla iyilikte bulunmuştur. Bir ahit yapmışsa zaten Kuran’ın emri olduğundan dolayı da o ahde ve söze kesinlikle vefa ve sadakat göstermiş. Bugün ne kadar bunlara muhtacız değil mi? Yani gençlik bunu bilmeli. Bakın şehirle konuşan, yaşadığı şehirle gönül bağı olan onu bir insanı sever gibi seven, konuşan saygı duyan bir peygamberin ümmetiyiz.

“PEYGAMBER EFENDİMİZİN ALLAH’IMIZA KARŞI ÇOK VEFALIYDI”

Bizim anne ve babamıza sevgimiz, vefamız kalmamaya başladı. Özellikle peygamberimizin vefasını sıralarsak, Efendimiz Allah’ımıza çok vefalıydı. Allah’ın hiçbir ikramını küçük görmezdi. Hatta bazen yağmur yağdığında göğsünü açarmış. Ve Cenab-ı Allah’a karşı öyle bir ibadet aşkı var ki sabahlara kadar ayakları şişinceye kadar ibadet ediyor, gözyaşları bulunduğu yeri ıslatacak kadar ıslatıyor ve Efendimizin ne gönlünden, ne ağzından Cenab-ı Hakk’ın tespihatı hiç düşmüyor. Ve her adımı onun rızasına göre atıyor. Çünkü Allah’a karşı onda derin bir vefa duygusu vardı. Biz de ne kadar var? Efendimizin peygamberlere ve peygamber dostlarına ayrı bir saygısı vardı.

“ANNE VE BABASINA VEFA GÖSTERMEYEN BİR PEYGAMBER ÜMMETİ NE KADAR PEYGAMBERİNE BENZER?”

Bugün annesine ve babasına bile vefa göstermeyen, Annesi ve babası yaşlanınca huzurevlerine atan bir peygamber ümmeti ne kadar peygamberine benzer? Bugün sırf menfaati için her şeyi yapabileceğini düşünen, rüşvet de verebilen, belki insanlara zarar vermeyi düşünebilen insanlar varsa, Milli ve manevi değerlerine karşı saygısı yoksa Vatanın kıymetini bilmiyorsa, şehitlere ayrı bir vefa göstermemiz lazım. Sahabeye, Diyarbakır’ı fethedenlere, tarih boyunca burada ezanların yükselmesi için gayret eden ecdadımıza ayrı bir saygı duymamız lazım. Bizim inançlarımıza, itikatlarımıza bağlı olmamız lazım. Bizim kendi felsefemiz, anlayışımız, inancımız bize yeter. Kalkıp Avrupalının veya bize uymayacak olan bütün batıl ideolojilerin ve felsefelerin peşine düşmemiz bizim Peygamberimizi anlamadığımızı gösterir. Buna ihtiyaç yok ki? Dolayısıyla biz Albayrağımızın içerisinde Kürd’ün de kanı var, Türk’ün de var. Anadolu’da yaşayan herkesin dedelerinin kanı var.

“KUR’AN-I KERİME DAHA ÇOK SAHİPLENMEMİZ LAZIM”

Peygamberimizin hatırası olan sünneti seniyeye, onun hadisi şeriflerine ayrı bir saygı duymamız lazım. Kur’an-ı Kerime daha çok sahiplenmemiz lazım. Kur’an’a vefa göstermemiz lazım ki Kuran’da bize vefa göstersin”

Mehmet Zeki ÖZER