Bugun...


Ramazan Aktaş

facebook-paylas
SİZİN ÇOCUĞUNUZ BU KADAR ŞANSLI OLMAYABİLİR!!!
Tarih: 11-10-2020 18:30:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:30:00


Diyarbakır’da, ne zaman canım sıkılsa, içim daralsa kendimi Surlara atarım. Surlara çıkar, Hevsel Bahçeleri’ni, On Gözlü Köprüyü seyre dalarım. Öyle güzel bir tablo ki insanda ne dert nede stres bırakıyor.

Yine öyle bir günde Surlarda deşarj olup eve dönüyordum. Sur dibinde bir gencin Surlara bakıp ağladığını fark ettim. Yaklaşıp sıkıntısının ne olduğunu, yapabileceğim bir şeyin olup olmadığını sorduğumda “Bir şey yok ağabey” dedi. Yanına oturdum biraz sohbet etmeye çalıştım.

Biraz sohbetten sonra “Ağabey şu burcu görüyor musun? Yedi Kardeş Burcu derler ona. Bir zamanlar Diyarbekir düşman tarafından kuşatılmış. Birkaç ayda tüm şehir düşmüş ama bu burcu savunan yedi kardeşi bertaraf edip burcu ele geçirememişler. Günlerce hatta haftalarca uğraşmışlar ama fayda etmemiş, yine de burcu ele geçirememişler. Yedi Kardeşler burcu teslim etmiyor. Düşman ordusu bakıyor ki Yedi Kardeşi bertaraf edip burcu alamayacaklar. Yedi kardeşe şayet burcu teslim ederseniz canınızı da malınızı da bağışlarız deyince Yedi Kardeşler bir şartla kabul ederiz demiş. Biz ancak kralınız ve ordu komutanınız gelirse teslim oluruz derler. İstekleri uzun bir istişareden sonra kabul edilir. Kral ve ordu komutanı burçtan içeri girer. Yedi Kardeşler de içeride bulunan cephaneliği havaya uçururlar. Burcun içinde bulunan Yedi Kardeş, kral ve ordu komutanı dâhil olmak üzere burcun içindeki herkes ölür. Bunu duyan Diyarbekir halkı düşmana topyekûn saldırmaya başlar. Kralsız ve komutansız kalan düşman ordusunu şehirden atarlar” deyip bitirdi.

Bunu niçin anlattığını kendisiyle ne ilgisi olabileceğine anlam veremedim. Sonra tekrar gözleri doldu. “İşte biz de o burcu koruyan kardeşler gibi yedi kardeştik. Hep kendimizi o yedi kardeşe benzetirdik ama ben onları terk ettim. Babam ve annemle kavga edip dört sene önce kapıyı vurdum, çıktım” dedi. Nedenini sorduğumda “Ağabey lise üçüncü sınıf öğrencisiydim. Okulun en başarılı öğrencileri arasındaydım. Canla başla çalışıyordum. Tek hayalim avukat olmaktı. Sonra bir gün bir arkadaşım yanıma gelerek bir sigara sardı. İçine tütünle beraber başka bir madde ekleyip sardı. Gel beraber içelim diyerek ayrıca bu maddeyi içenlerin zihni açılıyor ve zekâsı artıyor” dedi. Tersledim, ben içmem dedim. Ama kafama takılmıştı bir kere, ya gerçekten zekâyı artırıyorsa diye. Yine ortak bulunduğumuz ortamlarda birkaç sefer daha teklifte bulunca bir anlık boşluğuma denk gelerek ve bir kereden bir şeyolmaz deyip içtim ama devamı geldi.

Her seferinde bu son içişim diye diye başka şeylerde kullanmaya başladım. Devamında okul başarım dibe vurdu, arkadaş̧ çevrem değişti. Eve geç gitmeye başladım. Ailemde huzur bırakmadım. Kavgasız geçmeyen günümüz kalmamıştı. Sonraları maddeyi temin edebilmek için hırsızlık yapmaya başladım. Yetmedi maddeyi temin edip kullanmak için her türlü kötülük yapma tekliflerine boyun eğmek zorunda kaldım. Ailem her şeyi öğrenince de kavga ettik ve İstanbul’a kaçtım. İstanbul da kendimi kaybetme noktasına gelmiştim ki bir gün Diyarbakır’dan bir arkadaşımla karşılaştım. Tedavi olmam için çok uğraştı. Başlarda her ne kadar tedavi olmayı reddetsem de beni tedavi olmam konusunda ikna etmeyi başardı ve tedavi olmayı kabul ettim. Tedaviden sonra iş buldum. Açık öğretimden liseyi bitirdim. Sonra hem çalışıp hem üniversite sınavına hazırlandım ve biliyor musun Ağabey bu yıl üniversite sınavını kazandım. Hem de istediğim bölümü hukuk fakültesini” dediğinde gözlerinin içi parlıyordu bu sefer.

Sonra anlatmaya devam etti. “Üniversiteyi bitirmeden ailemin karşısına çıkmayacağım, onları çok üzdüm. Dün gittim uzaktan evimizin bulunduğu sokağı seyrettim. Babamı gördüm saçları ağarmış. Annemi ve iki kardeşimi göremedim. Onun için bugün yine gideceğim” dedi. Ailesiyle görüşmesi için çok ısrar ettim. “Yok, ağabey ben ne zaman diplomamı aldım, o zaman karşılarına çıkarım. Ben onları çok üzdüm “dedi.

İşte acıklı ve bir o kadar da ders alınmış bir hikâye değil mi? Sürekli diyoruz ya bağımlılık toplumun kanayan yarasıdır diye. Belki şehirlerimizi kuşatan ordular yok. Ama çocuklarımızı ve gençlerimizi tehdit eden uyuşturucu var. Yedi Kardeş’in burcu havaya uçurduğu gün oluşan ruhu yakalayıp topyekûn uyuşturucuya karşı savaş açmalıyız. Ancak öyle bir ruhla çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini karartabilecek bağımlılıklardan uzak tutabiliriz.

Son olarak anne, babalara seslenmek istiyorum. Çocuklarınızı önemseyin, neler yaptıklarını ve kimlerle gezdiklerini öğrenin. Çünkü̈ bir insanı madde kullanımına genellikle ya yakın bir arkadaşı yâda çok sevdiği biri alıştırır. Çocuklarımıza sahip çıkarsak bu uyuşturucu müptelasının pençesinden de kurtarmış olacağız.



Bu yazı 650 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI