Bugun...


Tarık Ziya Gücüm

facebook-paylas
VATAN KAVRAMI!..
Tarih: 11-10-2020 18:47:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:47:00


Yaşadığımız kadim coğrafya nın bir parçası olan Ortadoğu, yüzyıllardır Beşeri çatışmaların odak noktası olmuş, fiziki olarak yaşanmış yıkımlar, beraberinde duygularda ve ruhlarda da tahribatlara yol açmıştır. Yıkım ve tahribatlar, o denli hızlı olmaktadır ki, en önemli unsur olan, ‘’İnsan’’ ve gelecek nesiller üzerinde bırakacağı yıkım ve izler görülmemektedir. Ülkeler tar u mar edilmekte, kültürler yok edilmekte, en önemlisi bu yıkım ve savaşlardan kaçabilenler, Doğdukları, yaşadıkları, sevdikleri Vatanlarından çok uzaklarda, bilmedikleri başka bir ülkede, yaşama tutunmaya çalışmaktadırlar. Vatan! Evet! sözlük anlamı ile; İnsanın üstünde yaşadığı toprak, orada barındığı, ekmeğini, suyunu içtiği, tüm yaşam koşullarını, içinde bulunduran mekan, olarak anlamlandırılır. Dolayısı ile, Sosyolojik ve duygu olarak da, insanın; Yurdunu sevmesi, yaşama saygı duyması, kendisine ve doğasına saygı duyması olarak ta anlamlandırıla bilinir. Yaşadığımız coğrafyayı ve ülkeyi önemsememek ve sevmemek, yaşama ve kendimize saygı duymamak demektir. Onu savunmamak, Bu denli kıymetli bir varlığı, başka bir ülkenin emperyal ve saldırgan eğilimine teslim etmek, bir çeşit intihardır. Zira tüm yaşam imkanlarını, bir saldırgana peşkeş çeken birinin yaşamıda kıymetini yitirir. İnsanı Ayakta tutan, ekmek ve su gibi, temel ihtiyaçlar da, yaşam için vazgeçilmez olduklarından, birçok kültürde kutsal şeyler olarak algılanır. İnsanın yaşam serüveninde neyin katkısı büyükse, onun yüceliği ve kutsallığı o derece büyüktür. Yaşadığımız vatan kavramıda bu kadar değer yüklü olmasına rağmen, bu kuraldan müstesna tutulamaz. Geçenlerde mail adresimdeki posta kutumu incelerken, yıllar önce, ülkesinden hicret etmek zorunda kalan bir dosttan gelen bir mail gözüme ilişti. Dostumuz yaklaşık otuz yıl önce yaşadığı ülkeden hicret etmek zorunda kalmıştı.Mail birkaç yıl önce gönderilmişti. Nasıl olduysa o günden bu yana gözümden kaçmış, yeni okuyunca hem biraz mahcubiyet hemde günümüz şartlarında halen güncel olmasından dolayı gönderdiği anlamlı mektubu, kendisinden müsaade alarak yorumsuz bir şekilde aktarmak istiyorum. Buyurun: ‘’Değerli dostum! Okuyarak değil, yaşayarak öğrendiğim bir deneyimi paylaşmak istiyorum.. Çok uzun yıllar oldu, yurt dışında yaşamak zorunda kalışım. Yaşayarak gördüm ki, modern dünyada, her insanın aid olabildiği bir tek yeri vardır, o da kendi ülkesidir. Ülkenizin dışındaki her yerde ikinci sınıf vatandaşsınız. Sınırların, kimliğin, pasaportun ve bunların hukuki sonuçlarının olmadığı bir dünya yok artık. Pasaportsuz ve kimliksiz gittiğiniz Medine ve Habeşistan tarihte kaldı. Kadim zamanlarda adam heybesini alıp istediği beldeye gidiyor, yerleşiyor ve yaşıyordu. Onun hayatını tehdit eden, kişiliğini zedeleyen pasaport, kimlik ve aidiyet engelleriyle karşılaşmıyordu. Benim gibi hicreti tecrübe eden Irak Türkmenlerinden bir dostum şunu demişti bana ve hiç unutamadım onun bu sözünü: ’’insan ülkesinden çıkmak zorunda kalınca, kişiliğinin ve kimliğinin yarısı hasar görüyor’’ demişti. Modern dünyada, hangi sebeple olursa olsun, bir başka ülkede yaşamak zorunda kalıp, ülkenize dönemiyorsanız, size her gün, yabancı olduğunuzu anımsatan bir dizi gelişmelerle yüzleşmek zorunda kalıyorsunuz. Bu nedenle ne kadar uzun süre kalırsanız kalın, sürenin uzunluğu oradaki eğreti duruşunuzu düzeltmez, oraya aidiyetinizi güçlendirmez, muvakatlığınızı, daimiliğinize çevirmez. Modern dünyada, her insana bir aidiyet hakkı tanınmış, o da kendi ülkesidir. Vatandaşlık hakkı tanıyan bir çok ülke bile, ikinci sınıf vatandaşlık veriyor ve bazı haklardan alıkoyuyor. Örneğin; seçilme hakkı tanımıyor. Ülkelerin yasaları böyle. O ülkenin insanları sizi kucaklasa bile, yasaları size ayrı muamele yapıyor. Yaşayarak öğrendiğim bir diğer konu ise şu: Eğer ülkeniz güçlü ise, iç huzur ve barışa sahip ise, uluslar arası arenada saygınlığı varsa, siz muhacirde olsanız, mahdudiyetler içinde de olsanız, insani ilişkilerde,aid olduğunuz ülkeden dolayı, size saygı duyulur. Eğer ülkeniz tar u mar olmuşsa, sizinde, hicret diyarındaki değeriniz, erezyona uğrar. Kısacası ülkeniz kadar değer görürsünüz. Bu çerçevede; yıllardır, Dünyadaki Afganlı muhacirlere olan bakış en uç örneklerden birini oluşturuyor. 30 yıldır iç savaş yaşayan ve harabeye dönen Afganistan ın başka ülkelerdeki vatandaşları da başka ülkelerde harabe muamelesi görüyor. Şimdide Suriye ve Suriyeliler aynı duruma düştü. Suriyeli karşıtı, eylem ve söylemlerin, onların ruh dünyasında nasıl bir zedelenmeye yol açtığını, belkide en iyi, Afganlılar ve Iraklılar bilir veya o durumu yaşayanlar. Bazı musibetler yaşanmadan acısı hissedilemez. Zaman zaman Görüş farklılıklarının kısa sürede neredeyse çatışmaya dönüştüğü ülkemizdeki gelişmeleri izlerken üzülüyorum. Ve biliyorum ki, İnsanımızın kahir ekseriyeti, ifade etmeye çalıştığım deneyimden yoksundur. Çevre ülkelerdeki durumu görüp biliyorlar ama yaşamadıkları için bilmiyorlar. Bu deneyimlerden yoksun olan halka, şunu hatırlatmak lazım: Aziz olarak yaşadığınız ülkenizi iç çatışmalarla harabeye çevirmeyiniz. Çünkü sizin için aziz olarak yaşayabileceğiniz başka belde yok. Ülkeniz harabeye dönerse, Sizin kişiliğiniz, kimliğiniz ve değeriniz de harabeye döner…’’ Vesselam Tarık ziya gücüm..



Bu yazı 238 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI