Batman’da yaşanan tecavüz olayının intiharla sonuçlanmasının ardından toplumun her kesiminden tepki geldi. İnsan tabiatı gereği bu tepkilerin zaten gelmesi gerekiyor. Batman’da yaşanan tecavüz olayı dünyada ve Türkiye’de ilk olmadığı gibi ne yazık ki sonda değil.

Taciz/tecavüz yeryüzünde yaşanan en iğrenç olayların başında geliyor. Tecavüze kalkışanlar insanlıktan nasibini almayanlardır.

Batman’da yaşanan taciz olayından önce yaşanan binlerce olayın faillerine ne oldu, ne ceza aldılar? Aslında hiçbir ceza almadılar veya aldıkları cezalar caydırıcılığı olmadığı gibi yapanın yanına kâr kalıyor. Kanunların, yasaların insanlar tarafında yapılıyor onun için eksikliklerle dolu. Yargıçlar yargılamalar yaparken eksik olan yasalara güre karar verilir. Allah’ın kanunlarıyla karar verilmiş olsaydı failler gereken cezaları alırdı bir daha yapma cesareti dahi gösterilmezdi. 

Batman’da yaşanan taciz olayının perde arkasını bilmediğimiz için fazla yorum yapma şansımız yok ancak yapacağımız yorumlar duyuma dayalı olur. Onun da ne kadar doğru olduğunu bilmediğimiz için toplumu tatmin edecek bir yorum ortaya çıkmaz.

Her taciz olayından sonra toplum birçok kesiminde kıyametler kopar. Birkaç gün veya bir ay sonra ise olay tamamen unutulur. Birkaç gün duyar kasmak yerine herkes büyük bir hassasiyetle yaklaşmış olsaydı bu kadar vahim olaylar yaşanmazdı.

Her yaşanan taciz olayının ardındansa erkeklere karşı kin ve nefretin arttığını görüyoruz. Sanki tüm erkekler kadınlara karşı düşmanlık besliyormuş gibi bir algı oluşturuluyor. Tüm erkekler şiddet, taciz olayını yapmış gibi tarihe damga vuruluyor.

 Şiddete karşı çok duyarlı bir toplum olduğumuzu iddia ediyoruz ama kadının erkeğe uyguladığı şiddetten hiç birimiz söz etmiyoruz. Her zaman kadın mazlum, erkek zalim oluyor. Buda iki cinsin arasında nefret tohumları oluşturuyor. Oysa hakkaniyetli bir şekilde olaylar araştırılmış ve bir sonuca bağlanmış olsaydı iki cinsiyet arasındaki nefret ortadan kaldırıla bilinirdi. Yaşanan olayın tek taraflı gerçekleşmediği unutulmadan olayın başından sonuna kadar takip edilmesi gerekiyor.

Toplumda yaşayan her birey empati kurup aile değerlerine sadık kalırsa bu gibi tacize dayalı cinayetler yaşanmaz. Kız erkek ayrıt etmeden çocuklarımızın giyiminden kuşamına, arkadaşlarından gezmesine kadar bir disiplin oluşturmayıp kendi zevklerine bırakırsak tacizler devam eder.

Toplumumuzun bu hale gelmesinin en önemli nedenlerinden birisi de, yaratılış gayesinden habersiz, hiçbir ölçü ve değer tanımaması değil midir? Toplumda bir giyim kuşam kültürü vardır ama bugün öylemi, neredeyse kadınlar eşlerinin yanında giydikleri açık saçık kıyafetlerle dolaşıyorlar. Bu yozlaşmış kılık kıyafet kültürü, şiddet ve tacizde ne derece etkili bir faktördür tabiki araştırılması lazım.

Günümüzde artarak devam eden bu gibi ahlaki sorunlar karşısında batı tarzı eğitim, pozitivist bir bakış açısıyla, metafiziği dışlayarak ortaya koyduğu performans artık ciddi anlamda sorgulanması gereken bir konudur.

Yozlaştığımız asıl şey, ahlaki değerlerin ve ölçütlerin statüye göre seçicilik içermesidir. Dinen ve ahlaken belirlenmiş kuralların, uygulayanın statüsüne göre değişmesi ve algılanmasıdır sorun.

Gençliğin yetişmesinde, kimlik ve kişilik kazanmasında aile ve okul devre dışı kalınca, devreye sokaklar, internet kafeleri, diziler, terör örgütleri ve Türkiye toplumunu iç çatışmalara sürüklemek isteyen istihbarat örgütleri girmektedir.

Gençliğin böyle bir tuzağa düşmesinde kullanılan en kolay ve en kestirme yol ise alkol, sigara, cinsellik, uyuşturucu ve madde bağımlılığı, içki, uyuşturucu kullanımı ve kız-erkek ilişkileridir. Dinî duyarlılık kazandırılmayan gençler, içki, kumar, uyuşturucu fuhuş, hırsızlık, kapkaç gibi kötü alışkanlıklar edinmekte herhangi bir beis görmezler.

Unutulmamalıdır ki, ahlaksızlığın yaygınlaşması, tüm toplumu içine alan bir çürümeye neden olmaktadır. Bu çürüme, er ya da geç bunda katkısı olmayanlar da dahil herkese zarar verebilecek konuma gelecektir.