Bugun...


Abdulkadir ELİGÜL

facebook-paylas
Müslümanların Gerçek Başarısı: Adalet, Güzel Ahlak, Barış ve Toplumsal İyilik ve Yardımlaşma
Tarih: 26-10-2023 00:01:00 Güncelleme: 26-10-2023 00:01:00


Savaşlardan zaferle çıkmak, tarih boyunca birçok toplumun ve milletin başarısı olarak görülmüş ve övgü almış bir konsept olmuştur. Ancak İslâm’ın olaya bakış açısı çok farklı bir zaviyedendir. Çünkü İslâm özünde, adaleti, güzel ahlakı, barışı ve toplumsal iyilik ve yardımlaşmayı toplumda hâkim kılmayı vadeder. Dolayısıyla temel prensipleri bu değerlere dayanan İslâm, Müslümanların gerçek başarısını girdikleri savaşlardan zaferle çıkmakta değil, günlük yaşamlarında ve her zaman ve zeminde bu ilkeleri hayatlarına tatbik ederek topluma hâkim kılmalarında görür. Ancak son dönemlerde Müslümanların başarısı sıklıkla savaş zaferleriyle ve yüzyıllar süren hâkimiyetlerle özdeşleştirilir oldu.

Adalet, İslâm’ın Temel İlkesidir

Adalet, insanların Müslüman olmasından sonra İslâm'ın hedeflediği en temel ilkedir. Müslümanlar, toplumlarında adaleti sağlamakla yükümlüdürler.  Çünkü İslâm, insanların haklarını korumayı, haksızlığa karşı çıkmayı ve herkesin eşit muamele görmesini her zaman teşvik eder. Müslümanlar, adaleti sağladıklarında birliklerini ve kardeşliklerini koruyarak başarıya ulaşma yolunda emin adımlarla yürümüş olurlar. Zira adaletin olmadığı bir toplumda, huzursuzluk ve kaos baş gösterir. Adalet toplum tarafından talep edilmeli ve yönetim tarafından da tesis edilmelidir. Buradaki en büyük sorumluluk yöneticilere düşmektedir. Çünkü yöneticiler halkı baskı altına alabilir ama halk aynı nitelikte onları baskı altına alamaz ve yöneticilerin sahip oldukları yaptırım gücünü uygulayamazlar. Yöneticiler haktan saptıklarında, adalet kendiliğinden ortadan kalkar ve baskı ile yönetilen halkta vurdumduymazlık baş gösterir; bu durum ise ciddi anlamda ahlak yozlaşmasına yol açar.

Güzel Ahlakın Önemi

İslâm’ın hedeflediği toplum modelinde, erdemli birey yetiştirmek temel hedeflerden biridir. Ahlakî yönden erdemli olmanın önemini vurgulayan Peygamber Efendimiz (s.av.) şöyle buyurmuştur: “Kıyâmet günü, mü’minin Mizan’ında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur.”[1] “Kıyâmet gününde bana en sevgili ve meclis bakımından en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır.”[2] “Teraziye konulan hiçbir şey güzel ahlâktan daha ağır değildir. Güzel ahlâk sahibi, bu sayede oruç ve namaz sahibinin derecesine yükselir.”[3]

Bu nedenle, sabır, hoşgörü, yardımseverlik, dürüstlük ve saygı gibi erdemler, İslâm'ın teşvik ettiği güzel ahlak örnekleridir. Müslümanlar, ancak güzel ahlakı sergileyerek diğer insanlara örnek olabilir ve inandıklarını onlara anlatabilirler. Çünkü ahlaksız birine kimse inanmayacağı gibi, kimse onu önemsemez de. Müslümanlar, toplumlarında güzel ahlakı hâkim kıldıkları kadar başarılı olurlar. Ayrıca toplumların temel taşı olan ailelerin ayakta kalması da ahlaklı bireylerin varlığına bağlıdır.

Barışın Teşviki

İslâm’ın, Müslümanları yükümlü tuttuğu sorumluluklardan ve temel ilkelerden biri de, adalet eksenli barıştır. Müslümanlar arasında savaş ve çatışma olasılığı olduğundan, Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.”[4]

Yüce Allah burada, haddi aşan gruba karşı hakkı kabul edinceye kadar topluca bir savaş açılmasını ve barış sağlandıktan sonra her iki tarafın hakkının teslim edilmesini buyurmaktadır. Buradan anlaşılan o ki, İslâm’a göre bir tarafın diğer tarafa zalimane bir tutum takınarak saldırması ve zulüm uygulaması mümkün değildir.

Toplumsal İyilik ve Yardımlaşma

İslâm, toplumsal iyilik ve yardımlaşmayı teşvik eder. İslâm, fakirleri desteklemeyi, yetimlere yardım etmeyi ve ihtiyaç sahiplerine el uzatmayı temel bir ilke olarak benimser. Müslümanlardan da bu değerleri yaşatarak dayanışma ve yardımlaşma içinde refah düzeyini tüm topluma yaymalarını emreder. Bununla ilgili Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.”[5]

Müslümanlar, İslâm’ın ortaya koyduğu ilkeleri esas alarak adalet, güzel ahlak, barış ve toplumsal iyilik ve yardımlaşma temelinde yeni bir dünya görüşü inşa etmeyi hedeflemelidirler. Çünkü Müslümanlar, bu değerleri yaşatarak ancak dünyaya örnek bir toplum olabilirler.

Abdulkadir ELİGÜL

 

[1] Tirmizî, Birr, 62.

[2] Tirmizî, Birr, 77.

[3] Tirmizî, Birr, 62.

[4] Hucurât / 9

[5] Bakara / 177



Bu yazı 3457 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI