Bugun...


Abdulkadir ELİGÜL

facebook-paylas
Ölüm Yakıştırılan Coğrafya
Tarih: 20-10-2023 00:02:00 Güncelleme: 20-10-2023 00:02:00


Bizim İslâm âlemi dediğimiz, Batı Dünyası’nın ise ısrarla Orta Doğu dediği ve Orta Doğu olarak kalması için çabaladığı bu coğrafya, tarihte ölümün en çok yakıştırıldığı coğrafya olarak karşımıza çıkıyor. Bu coğrafya, hem üç büyük dinin beşiği olması hem de son yüz yıllarda sömürgeciliğin yayılmasıyla birlikte sahip olduğu yer altı kaynaklarının keşfedilmesi sebebiyle sürekli çatışmalara sahne olmuştur.

Bu coğrafya, tarih boyunca ister dış sebeplerden ister iç karışıklıklardan kaynaklanan birçok çatışmaya sahne olmuş olsa da, bu son yüzyılda yaşanan yıkım kadar büyük bir felaketi yaşamamıştır. Geçmişte Moğol istilası gibi büyük bir trajedinin etkilerini derinden hissetmiş olmasına rağmen, zamanla yaralarını sararak yoluna devam edebilmiştir. Ancak günümüzde yaşanan olaylar, İslam'ın ortaya çıkıp yayıldığı ve kendi inancı etrafında şekillendirdiği bu coğrafyayı tümüyle tahrip ederek yok etmektedir.

Son yüzyılda, yeni dünya düzenini kuran aktörler tarafından bu coğrafya harita üzerinde parçalanarak birçok devlete bölüştürüldü. Bu devletlerin başına, yeni dünya düzenini destekleyen kişiler getirildi ve bu yeni düzene hizmet edecek yönetim sistemleri oluşturularak bu ülkeler yönetilmeye başlandı. Ancak, bu süreç, İslam toplumu adına büyük sancıları da beraberinde getirdi. Aynı dinin mensupları oldukları için kardeşliği esas almaları gereken yeni yönetimler, ırka dayalı bir politika izleyerek sonuçları çok ağır olayların meydana gelmesine zemin hazırladırlar. Bu olaylardan biri de, insanlık tarihinde benzeri az görülmüş Halepçe gibi bir trajedinin yaşanmasıdır. Müslüman toplumun kendi evlatları arasından çıkan cellatların kurbanı olan Kürtler, bu ve benzeri olaylar neticesinde ümmetin zulme uğramış yetim ve sahipsiz çocukları olarak ortaya çıktılar. Oysa Müslüman toplumun inandığı Kur’ân’ı Kerim’de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”[1]

“Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”[2]

İslam âleminde kurulan yeni devletlerin yönetimi altındaki bölgelerde bu hadiseler yaşanırken, diğer tarafta İngiltere'nin aracılığıyla Filistin topraklarına yerleştirilen Yahudilere 1948'de kurdurulan İsrail, bölge için öngörülemeyen yeni olaylara ve büyük trajedilere yol açacaktı.

Her geçen gün Filistin topraklarını işgal ederek alanını genişleten İsrail, Filistinlileri topraklarından sürmek amacıyla sürekli Yahudi yerleşimcileri bölgeye getirme politikasını sürdürüyordu. İsrail'in zulmünden kaçan Müslümanların çoğu ise, bağımsız bir Filistin devletinin temelinin ön ayağı olarak görülen Gazze'ye yerleşiyordu. Ancak İsrail, Gazze’ye sığınan bu insanları da kendi haline bırakmayarak Gazze’nin karayla buluşan üç tarafını sensörlü sistemlerle donatılmış tellerle sardı ve buradaki insanları ablukaya alarak dünya ile olan bağlantılarını kesti. Yıllardır bu abluka altında mahsur kalan halk, artık bir çıkış yolu ve zulmün sona ermesi için bir çözüm yolu arıyordu.

Bu baskıları kırmak için zaman zaman İsrail ile çatışan Gazzeli’ler, bu çatışmalar neticesinde İsrail tarafından daha sert baskılara maruz kalıyordu. Yine bu baskıları kırmak için geçen haftalarda Hamas tarafından başlatılan saldırılar sonucunda iş çok farklı bir boyuta evrildi ve İsrail hiçbir insani hukuk tanımadan var gücüyle Gazze’yi bombalamaya başladı. Tarih boyunca birçok kriz ve çatışmanın merkezinde yer alan Gazze, bu gelişmeyle birlikte soykırım derecesinde bir saldırıya maruz kaldı ve sivillere yönelik bu orantısız saldırılar büyük bir insani trajediye dönüşmüş vaziyette. Bu saldırılar sırasında hastaneler ve sağlık sistemleri bile hedef alındı ve Gazze'deki sağlık altyapısı tahrip edilerek bölge insanlarının tıbbi yardıma erişimi dahi engellenmektedir. Çoğunlukla masum sivillerin ölümüyle sonuçlanan İsrail’in bu tutumu, uluslararası hukuka aykırı bir eylem olduğu gibi, aynı zamanda insan haklarını hiçe sayan bir tutumdur.

Yaşanan bu trajedi, sadece Gazze halkı ve bölge sakinleri için bir felaket olmakla kalmıyor, aynı zamanda tüm insanlık için bir utanç kaynağıdır. Dünya kamuoyunun bu trajedi karşısında sessiz ve duyarsız kalması, insanlığın selameti açısından ciddi endişelere yol açmaktadır. Özellikle ABD ve Batı Dünyası’nın bu konudaki tutumu, yıllardır demokrasinin beşiği olarak görülen bu ülkelerin aslında potansiyel birer canavarlar olduğunu göstermekte son derece manidar bir durumdur. Bu insanlık dışı saldırılar karşısında sessiz kalmak, insanlık vicdanına ihanettir. Anlaşılan o ki, Batı Dünyası, dünya kamuoyunu ikna etmeye çalışarak bu korkunç katliamları örtbas etmek için çaba sarf ediyor.

Gazze'de yaşananlar, artık İslâm âleminin asıl kodlarına geri dönmesinin zamanının geldiğini göstermek açısından önemli bir eşik olduğu gibi, İsrail'in durdurulması için, tüm İslam âleminin bir araya gelerek kardeşlik hukuku neyi gerektiriyorsa onu bir en evvel hayata geçirmeleri gerekiyor. Taraflara çağrıda bulunarak çatışmalara son verme telkininde bulunmanın yıllardır hiçbir sonuç doğurmadığına şahit olduğumuz için, geçici ateşkeslerin ilan edilmesinin talep edilmesi bir çözüm değildir. Bu talep, sadece mevcut krizin en azından insani boyutunun hafifletilmesi için geçici bir önlem olabilir.

Öte yandan, Uluslararası Toplumun, tarafları ateşkese ve diplomatik çözüme davet etmek yerine, hiçbir insani veya uluslararası kriter ve hukuku göz önünde bulundurmayan İsrail'in acilen cezalandırılması için harekete geçmesi gerekmektedir. İsrail, hastaneleri bombalayarak yüzlerce masum çocuğun vahşice katledilmesine neden olarak, en vahşi savaş suçlarından birini işlemiştir. Bundan dolayı uluslararası toplum tarafından terbiye edilmesi gerekir. Aksi takdirde, bu utanç verici olay, yüzyıllar boyunca hatırlanacak ve tüm insanlık adına bir ayıp olarak tarihe geçecektir. Bu korkunç katliam, zulmün ne kadar dehşet verici boyutlara ulaştığını göstermek açısından tüm insanlık için ibret verici bir ders niteliğindedir.

Batı Dünyası, yıllardır çeşitli örgütleri kullanarak İslam'ı şiddet ve terör yanlısı bir din olarak göstermek amacıyla propaganda aracı olarak kullanmaktadır. Ancak İsrail tarafından bombalanan hastanede yüzlerce masum çocuğun katledilmesi, gerçek terörün, devletler tarafından sistematik ve orantısız bir şekilde gücün kullanılmasıyla ortaya çıktığını gözler önüne sermiştir.

Gazze ve benzeri mazlum diyarların adil, özgür ve barış içinde bir dünyaya kavuşmaları temennisiyle...

Arş. Gör. Abdulkadir ELİGÜL

 

[1] Hucurât / 13.

[2] Nisâ / 94.



Bu yazı 5872 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI