Bugun...


Ahmet Ay

facebook-paylas
Gül Yaprağı Gibi Ol!
Tarih: 09-11-2021 00:01:00 Güncelleme: 09-11-2021 00:01:00


Dost vardır, yaşantısıyla size ayna tutar, kendine de sizi.

Dost vardır “gül yaprağı gibi” zarafet ve letafetiyle hayatınıza değer katarken, dostlarıyla da kendi hayatına anlam kazandırır.

Benim de bu evsafta değerli mi değerli, kardeş bildiğim, hasretini çektiğim bir kardeşim, dostum var. Kimi zaman duruşuyla, bazen de paylaşımlarıyla bize özümüzü hatırlatır.

Evet,

Murat Evsen Bey kardeşimden söz ediyorum. Varlığıyla bize hasbiliği, zarafeti hatırlatan Murat Hocam yine öyle yaptı. Geçtiğimiz günlerde grubumuzda bir yazı paylaştı, çok duygulandık, yazıdan payımızı aldık.

Ve dedim ki paylaşmakla güzelliklerimizi çoğaltalım, sizlerle pay edelim güzelliği.

Murat Evsen Hocam’ın paylaşımını biraz “düzenleyerek” yazmaya karar verdim. Teşekkürler aziz kardeş, güzel yürekli dost, güller ve yaprakları adedince teşekkürler!

Vaktinde bilgeler, "suskunlar meclisi" adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı.

Üye sayısı her daim sadece 40 kişiydi ve bu sayı sabitti,  değişmezdi. Ancak vefat halinde yeni bir talip alınabilir, meclis yeniden 40’a tamamlanabilirdi.

Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesi çok arzuladığı Rabbi’ne kavuşur. Bu vefat üzerine onun yerine geçebilmek için en seçkin bilgeler de meclise müracaat ederler.

Büyük bilge Molla Cami de (rh) Suskunlar Meclisi’nin bulunduğu dergâha geldi. Kendisini karşılayan sofiyle selamlaştı. Meclise kabulü için içerdeki zevata bildirimde bulunması gerekiyordu lakin “suskunluk”, meclisin adı gibi adabıydı da. Dolayısıyla iletişim için talibin ‘ayar’ını gösteren bir üslup gerekiyordu. Bu yüzden Molla Cami gelen sofiye hiçbir şey söylemeden bir kâğıda sadece adını yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine iletmesini söyledi.

Huzura varan sofi, elinde tuttuğu kâğıdı Sohbet ehline sundu.

Ha, unutulmasın: sohbetin en çok zaman alan kısmı suskunluktur, bu yüzden “sohbet” dediğimizde akla ilk gelen şey sözlü sohbet olmasın.

Suskunlar Meclisi üyeleri, Molla Cami’nin teklifini görünce üzüldüler. Çünkü talip Molla Câmî gibi değerli bir alim ve oraya layık bir bilgeydi, lakin ölen sohbet ehlinin yerine Molla Cami gelmeden az önce başka bir bilgini almışlardı. 

Anlayacağınız, 40 kişi olan mecliste yeni bir üye için yer kalmamıştı, kural böyleydi. 

Meclis başkanı, Molla Cami’ye ve kendilerine yaraşır bir üslupla, “kısmetse başka bir zaman” demek için bir cevap ararken akıllarına bir bardağı tamamen suyla doldurup Molla Câmî'ye göndermek geldi, öyle de yaptılar.

Sofi, elinde tamamen su ile dolu bardağı Molla Cami’ye sundu.

Bilge biriydi Molla Cami, hemen durumu kavramıştı. Su ile tamamen dolu bardak: Bir damla daha eklense bardak taşacak, demekti. Yani, “Maalesef seni alacak yerimiz kalmamış…”

Bunun üzerine o da avludaki gülden küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi ve bardaktaki su taşmamıştı. Sofiden bardağı o haliyle içeri götürmesini talep etti.

Sofi içeri girdi, bardağı orta yere bıraktı, hazirun 40 kişi de bardağa bakınca Molla Cami’nin: Beni kendiniz gibi bir damla değil, bir damla olamayan ve sizin biriken damlalarınıza tutunan bir gül yaprağı kabul ediniz, dediğini anlamışlardı.

Meclistekiler, bu zarif ve bir o kadar da kibar cevap üzerine tereddüt etmeden bu değerli bilgini de aralarına almaya karar verdiler. 

Başkan listeye Molla Câmî'nin adını ekledi. 

Meclis Listesine artık 40 yazılamazdı. Bunun için Molla Cami’ye yakışır bir formül bularak 40 sayısının sonuna bir sıfır daha ekleyerek, 400 yazdılar.

Bununla Molla Câmî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu. 

Listenin son şeklini Molla Câmî'ye gönderdiler. Molla Cami kendisine gösterilen teveccühe bakarak mahcup oldu ve sağdaki bir sıfırı silip o sıfırı kırk sayısının soluna koyup, “040” olarak yazdı. Alçak gönüllü Molla Câmî, böylece kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istiyordu.

Evet,

Gül yaprağı olmak!

Kolay değil; hayatımızın her safhasında “gül gibi” geçinmenin yolu “gül yaprağı” olmaktan geçiyor. Değil mi ki Resul-i Ekrem as bizim için bütün yaprakları ile güldür!

Yük olmayıp yük almak, gül yaprağı kıvamında olmak şiarımız olmalı.

Kendimizle, ailemizle, çevremizle uyumlu olmanın, ebedi güzellikler yolunda yürümenin müjdecisi.

Gül yaprağı sırrına erenler, sağdaki sıfır gibi bulundukları yere, ait oldukları topluma güç katarlar hem de bire on, ama soldaki sıfır gibi davranıp kimseye yük olmazlar.

Peki, sizde durumlar necedir?



Bu yazı 7645 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI