İnsanoğlunun en çok aradığı, en muhtaç olduğunu sandığı, en çok ihlal edildiğini iddia ettiği… en arzuladığı şeydir adalet.
Haklıdırlar,
Gün yoktur ki bir adaletsizlikle karşılaşılmasın. Ya bizden biri karşılaşır bu adaletsizlikle ya da biz yaparız bu adaletsizliği başkasına. Bu ikincisi pek olmaz(!) çünkü biz adalette Hz. Ömer’i bile geçeriz(!)
Adalet, bunca zulmün yaşandığı bir dünyada elbette en önemli kavram, en aranan değerimizdir. Değerimiz diyorum zira aziz İslam’ın en temel değerlerinden biri de adalettir. Öyle ki Allah Tebarek ve Teala’nın Esma-i Hüsna’sından biri de “el-Adl”dir.
Adl, meyl(etmek) demektir, yani yöneliş. Nerede adalete ihtiyaç duyuluyorsa oraya yönelmek ve hikmetle gereğini yapmak adil olmanın gereğidir. Keza kelamî mezheplerden Mutezile de adaleti itikadî bir noktaya taşıyıp iman ilkesi haline getirmiştir. Ama bizler en büyük değerlerden olan adaleti yitirdik hem de kendimizi kandırarak…
19. Yüzyıldan sonra,
Yani Batı merkezli, Batının egemen olduğu son iki asırda dünya en çok adaletsizlikten yakındı. Önceki asırlarda da korkunç haksızlıklar, adaletsizlikler yaşanıyordu lakin bu durum ulaşım ve haberleşme imkânsızlıklarından dolayı fazla bilinmiyordu. Ama artık dünyanın en ücra köşesinde yaşayan kabilelerle bile iletişim imkânı doğdu. Bu yüzden zulüm ve haksızlıklardan haberdar olmamız bir tuşa basmaya bakar.
Bugün emperyal güçlerin büyük büyük haksızlıklarından, adaletsizliklerinden bahsetmeyeceğim; kendi hayatımızdaki adaletsizliklere değineceğim. Ola ki “adalet avcıları” ile “ADALET!” diye nara atanlar kendi yaptıklarını adaletin şaşmaz ve hassas terazisinde tartalar.
Gelin, bugün herkes kendisini muhasebeye çeksin.
Sıyrılın bedeninizden çıkın yukarılara ve “yukarıdaki dev ekrandan” kendinizi seyredin.
Dün yaptıklarınızı,
Bugün için yapmayı düşündüklerinizi,
Yarın için planladıklarınızı o ekrandan seyredin.
Her şeyinizi seyredin:
En yakınınızdaki arkadaşınız için düşündüklerinizi,
En yakın akrabalarınız için duygularınızı,
İşiniz için planlarınızı o ekrandan seyredin.
Gelecek için ne düşündüğünüzü,
Düşündüklerinizin adaletle, hakkaniyetle ne kadar bağdaştığını seyredin.
Ve Sonra,
Kendinize dönüp bakın;
Allah için söyleyin!
Tamam, yüksek sesle söylemeyin, içinizden söyleyin: adil misiniz?
Kendinize karşı,
Eşinize-çocuklarınıza,
Anne-babanıza,
Yakınlarınıza,
Arkadaş ve dostlarınıza karşı,
Adil misiniz?
Görmezden geldiklerinizle,
Bir iyiliği, bir iyi insanı, bir insanın iyi bir hasletini başkaları tarafından görülmemesi için harcadığınız çabalarınızla,
Sevginizde, sevgisizliğinizde adil misiniz?
Burada “siz” diyorsam bunun içinde “biz” varız yani siz-biz fark etmez. Kendimizi “siz”den farklı görmüyoruz.
Düşünelim bir;
Nefsimiz bizi nerelere sürüklüyor?
“Küçük günahlar”ımız bize neler yaptırıyor neler. Bu “küçük günahlar” anlayışıyla ne kadar günah işledik kim bilir? Oysa Allah (cc) dostları, “Allah’ın huzurunda olduğunu bilerek işlenen her günah büyüktür” derken aslında bizim Alemlerin Rabbi ile ilişkimizi de sorguluyor.
Nefs, dedik; sahi nefsimizle aramız nasıl?
Ne demişti Yusuf as?
“Ben masumum demiyorum, Rabbimin esirgedikleri dışında, nefs hep kötülüğü emreder...”
Eğer Rabbimiz nefsin kötülüklerinden bizi korumaz ise ve biz de bu ilahi korumanın gereği nefsimizi terbiye etmez isek emredici nefse boyun eğmişiz demektir.
Nefsine boyun eğenlerin hali nece olur bilirsiniz.
Bilmeyen varsa bunu öğrenmek için çıkıp yukarıdaki kameradan kendisini izlesin. İzledikten sonra cevap versin:
Kendinize ait olan bu görüntüleri başkalarının da izlemesine izin verebilir misiniz?
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort