Bugun...


Ahmet Ay

facebook-paylas
Kardeşlik
Tarih: 19-10-2021 00:01:00 Güncelleme: 19-10-2021 00:01:00


Son yıllarda kimi insanların haz duymadıkları kavramdır kardeşlik. Bu kavramın içi boştur, diyorlar. Hem din kardeşliği hem de biyolojik yani ana-baba bir kardeşliği için, “sömürünün bir başka aparatı” diyeni de çıkıyor.

Doğrusu kardeş bildiklerimizin başımıza ne çoraplar ördüğünü tarihte görmedik değil, lakin Allah’ın inananları kardeş kılması iman edenler için her zaman büyük bir lütuftur. Günah, hata, yanlış kardeşliği bozmaz, bozmamalıdır. Neticede kusursuz bir hayata sahip değiliz, kendimize düşmanımızdan daha fazla zarar verdiğimiz durumlar olmamış mı?

Olmuştur elbet.

Dolayısıyla kardeşliğin ilahi bir nimet olduğuna inananlardanım.

Bilhassa siyasi mülahazalarda oldukça istismara uğraması sebebiyle Müslümanlar arasında bu duygu büyük erozyonlar yaşadı. Kardeşliği aşındıran adaletsizlikler pek çoğumuzu rahatsız etmiş ve ediyordur lakin “kardeşlik” eksik ve yanlışlarıyla büyük bir ihsandır.

Resul-i Ekrem’in ashabı da kardeş idiler. Birbirleriyle kenetlenmiş, birbirini kendilerine tercih etmiş o büyük gönüllere sahip insanlar (RA) kardeşleri için fedakarlıktan kaçınmamışlardı lakin aralarında kimi zaman husumet de olmadı değil.

Neticede Cemel’de de Sıffin’de de karşı karşıya gelen, birbirlerine kılıç çeken, Müslüman kanı akıtanların çoğu Resul-i Ekrem’in (as) yanında bulunmuş insanlardı. Burada “Sahabe” olanlarla, Resul-i Ekrem’i gördükleri halde ‘sahabe ol(a)mayanlar’ ayırımına girmiyorum, mevzumuz bu değil, ancak Kur’an-ı Kerim’in nüzul dönemine tanıklık edenlerin de birbirlerine karşı hataları olmuştu.

Allah Tebarek Teala’nın inananları kardeş ilan etmesinin ne anlama geldiğini yine Müslümanlar göstermiştir. Hem “Bünyanun mersus” hem “Ruhemau beynehum” lafz-ı celilelerin en güzel örneklikleri Müslümanlar tarafından sergilenmişti.

Müslümanların tarihinde essahtan kardeşliğin pek çok örnekleri bulunmaktadır. Bu numuneler üzerine ciltler dolusu kitaplar yazıldı. Hiçbir din ve kültürde “inananların kardeşliği” gibi bir hikâye yer almaz çünkü emsali yoktur.  

Huzeyfetu’l Adaviye anlatıyor: Yermuk savaşında amcamın oğlunu bulmak için savaş meydanını dolaşıyordum. Hava çok sıcak ve meydanda bir o kadar da toz vardı. İnsanların sıcaktan ve susuzluktan kırıldıkları o gün onu bulmak çok zordu. Yaralılar arasından geçerken toza toprağa karıştıkları için onu tanımakta güçlük çekiyordum. Elimde su bulunan bir kap ile onu ararken bir de baktım ki onun yanındayım. Yaralıydı, sıcaktan ağzı kurumuş, dudakları birbirine yapışmıştı. Hemen su kabına davrandım ve su ister misin, vereyim mi? dedim:

Evet, diye işaret etti. Aldım suyu kendisine verdim, tam suyu içecekken biraz öte taraftan birisi, ‘Su’ diye inledi. Onun sesini duyan amcam oğlu, içmeden, ‘Suyu ona götür’ dedi. Hemen ona doğru koştum. Bir de baktım o su isteyen Hişam bin el-As imiş. ‘Al, su’ dedim. Suyu aldı, tam içecekken öbür taraftan birisinin: ‘su’, diye inlediğini duyduk. Kendisi suyu içmeden, ‘Suyu ona götür’ dedi. Ben de hemen diğer yaralıya doğru koştum. Yanına vardığımda ölmüştü. Bari Hişam’a yetiştireyim dedim. Yanına geldiğimde o da ruhunu teslim etmişti. Hiç olmazsa amcamın oğluna su vereyim dedim. Yanına geldim ki o da ölmüştü.

Hepimiz susamışız, sıcaklarda, oruçlu iken, ya da başka sebeplerden dolayı susuzluk çekmişiz. Hicaz’da, savaş meydanında susamanın nece bir hal olduğunu bilemeyiz lakin tahmin ederiz: ah bir tas su olsa! dediğimiz anlar gibi…

Bir tas su deyip geçmeyin,

Savaş meydanında, ölüme birkaç saniye kala susamışlık başka olsa gerek. Kaldı ki önce siz suyu içseniz ne olacak sanki? Ama hayır, önce omuz omuza savaştığı yaralı kardeşi içmeli, kardeşi içmeli, Rabbulalemin’in kardeş kıldığı kişi içmeli ki kendisi rahat edebilsindi.

Neyse, bu duygularla empati yapılmaz, kurulamaz. Biz ancak nutuk atarız.

Demem o ki,

Biz kardeşliğimizden şikâyetçiyiz, aslında haklıyız da ama asıl sorun “kardeşlik”te ya da bizim kardeşliğimizde değil. Sorun kardeş olmadan önce kişiliğimizde, insanlığımızda, Müslümanlığımızda olsa gerek.

Sorgularken kendimizi ihmal ediyoruz. İnsanlığımızı, hakkaniyete uygunluğumuzu, adil ve dürüstlüğümüzü sorgulayalım. Ondan sonra kardeşliğe reva gördüğümüze bakalım. “Kişiliğ”in kadar kardeşsin, “kişiliğ”in kadar insan!

 



Bu yazı 8131 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI