Bugün geldiğimiz noktada, haysiyetsizlere makam verildikçe onursuzların günü kutlanır hale gelmiştir. Müslüman bir coğrafyadan oy alarak her türlü sapkınlığı açıkça desteklemek başka nasıl tanımlanabilir? Bu, Lut kavminin gay partisine dönüşen bir sapkın topluluk yaratma çabasıdır. Bu topluluğun derdi Kürt halkı değil, ahlaki değerleri çökertmek ve toplumumuzu yozlaştırmaktır.

Ahlak ve değerler üzerine inşa edilmiş bir toplumda yaşıyoruz. Ancak bugün, haysiyetsizler makamlara getirilip onursuzların günü kutlandığında, bu değerler altüst edilmektedir. Müslüman bir coğrafyada oy almak suretiyle her türlü sapkınlığı desteklemek, toplumun köklerine hançer saplamaktır. Bu sapkınlık, Lut kavminin günümüzdeki bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor ve esas hedefi Kürt halkı değil, ahlaki çöküşümüzdür.

Bu yozlaşma karşısında sessiz kalan onca İslami sivil toplum kuruluşu (STK), toplumumuzun manevi çöküşüne ortak olmaktadır. Bu sessizlik, ihanetin bir başka yüzüdür. Toplumda yaşanan ahlak erozyonuna karşı tepkisiz kalmak, bu yozlaşmayı normalleştirmektir. Ancak bu sessizliği sürdürmenin bedeli ağır olacaktır.

İslami STK'ların ve dini önderlerin bu noktada sessiz kalması, sorumluluklarını yerine getirmemesi kabul edilemez. Bu kurumlar ve liderler, toplumun ahlaki değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma görevini üstlenmişlerdir. Sessizlikleri, bu yozlaşmayı onayladıklarını ve bu sürecin parçası olduklarını gösterir. Ahlaki değerlerin korunması ve yozlaşmaya karşı durabilmesi için bu sessizliği bozmak ve gereken tepkiyi göstermek zorunludur.

Bu yozlaşmanın önünde durmak, epilasyon giderlerinize zarar vermez. Şeyh Said’i asan zihniyete dahi vekil çıkaracak kadar yozlaşmış bir halk, sizleri de aç bırakmaz. Bu noktada Allah'tan değil, epilasyon giderlerinden korkarak suskun kalanlar, hem tarih, hemde ahirette hesap vermekten kaçamayacaklardır. Bu yozlaşmaya karşı mücadele etmeyenler, ihanetin bir parçası olarak anılacaklardır.

İslami STK’lar ve dini önderler, sessizliklerini bozmalı ve toplumu yozlaşmaya karşı bilinçlendirmelidir. Bu kurumlar, toplumun ahlaki değerlerini koruma sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Gelecek nesillerin ahlaki değerlerle büyümesi ve bu değerlerin korunması, bu sessizliğin bozulmasına bağlıdır. Toplumumuzun yozlaşmaya karşı durabilmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir.