Malum, 15 Ekim’de, Sayın Erdoğan, bazı açılışlar için Diyarbakır'da.

"Büyük açılışlar önemli açıklamalar" yapacak deniliyor.

Daha önce de birçok kere Diyarbakır'a geldi gitti ve her seferinde "Büyük açılışlar önemli açıklamalar" yapılacak deniliyordu.

Ama Diyarbakır ve Bölgenin “kardeşlik, eşitlik adalet, işsizlik, Kürt halkının beklentileri ve halkın iradesine saygı” gibi konulardaki beklentiler yetersiz,  hep geleceğe umut, lafta ve kağıt üzerinde kaldı.

Örneğin: 200 bin civarında işsizi olan Diyarbakır’ın bu sorununu çözmek için Erdoğan;

Buğdayı, mercimeği ve nohutu olan Diyarbakır’a, 1 adet Makarna, 1 adet mercimek ve 1 adet nohut fabrikası,

Pamuğu olan Diyarbakır’a, 1 iplik fabrikası ve 1 kumaş fabrikası,

Domates olan Diyarbakır’a,  1 adet salça fabrikası,

Mermeri olan Diyarbakır’a,  1 adet mermer işleme fabrikası

Sütü olan Diyarbakır'a, Süt ve süt ürünlerini işleme fabrikası,

Üzümü olan Diyarbakır’a, üzüm ve üzüm mamullerini işleme fabrikalarını açıyoruz” açıklamasını yapabilecek mi?

Bölge ve Ülkemiz için büyük hayati önemi olan, Mardin ve Urfa ovalarına hayat verecek, Bölgedeki çiftçilerimizin elektrik ve şahsi sondaj maliyetlerine son verecek, kuraklık tehlikesini kaldıracak olan, GAP’ı en kısa zamanda veya seçimden önce bitiriyoruz diye açıklama yapabilecek mı?

Peygamber Efendimizin vefatından hemen sonra, Hz. Ömer R.A döneminde 639 yılında fethedilen, Diyarbakır’ın sadece turistik bir gezi ve festival şehri olmadığını,  Sahabe (RA) Efendilerimizin, insanlarla Allah arasındaki duvarları kaldırıp yalnız Allaha kul yapmak olan  dava ve gayesini, okul kitaplarına müfredata ekliyoruz ve bu anlama uygun “Devlet olarak, Fetih Programını” her yıl düzenleyeceğiz diye açıklama yapabilecek mi?

Örneğin Sn. Erdoğan;

Suçu kesinleşmemiş ve halkın iradesine olan saygımızdan dolayı, Belediyelere Kayyum atama politikamızdan vaz geçilecek, berat etmiş olan Belediye Başkanları hemen görevlerine iade edilecek, Belediye Meclisleri tekrar aktif hale getirilecek” diye açıklama yapabilecek mi?

Örneğin Sn. Erdoğan;

Muhalefetteki partilere karşı, Siyaset dilini yumuşatmaya, kutuplaştırma ve ötekileştirme yerine, daha çok kucaklayıcı, barışçı bir dil kullanmaya, diyalog ve siyaset alanını genişletmeye yönelik, bir kararı açıklayabilecek mi?

Örneğin, Sn. Erdoğan Kürt Halkı için;

“Kürt Halkı, müstakil bir ırk ve halk olarak, Türklerden önce bu topraklarda yaşıyordu. 1071 Malazgirt savaşı ve Anadoluya girişleriyle, Türkler ve Kürtler, sırt sırta ve omuz omuza bu toprakları korumak için hep beraber savaşmışlardır. Dolayısıyla, Kürt halkı, Türk halkıyla her yönden eşittir, ana dilde eğitimi anayasal güvence altına alıyoruz ve Kürtçeyi ikinci resmi dil olarak kabul ediyoruz” diye açıklama yapabilecek mi?

Osmanlıdan Türkiye’ye kadar, bu devletlerin kurulmasında ve bu toprakların korunmasında, kanı, gözyaşı ve emeği olan Kürt, Arap, Çerkez, Laz… gibi tüm ırkların inkarı anlamına gelen Anayasa “Madde 66: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” İbaresi yerine “herkes Türkiye vatandaşıdır” şeklinde değiştiriyoruz, diyebilecek mi?

Elbette memlekete, “bir çivi çakmakta olsa” vatandaşın faydasına olan her türlü yatırım ve hizmet, bizim için değerlidir. Ama önemli olan, öncelikleri doğru tespit edebilmektir. Birkaç yol, köprü, park ve bahçe açmakla, halkın temel sorunları olan, iş, aş, adalet, eşitlik talepleri karşılanmış olmaz. 20 yıllık Ak Parti iktidarının, bir muhalefet partisi gibi vereceği “vaat ve umutlara” artık kimse itibar etmez, 20 yıllık icraata bakar. 

Diyarbakır ve Kürt halkı, Sayın Erdoğan’ın sadece Diyarbakır’a geldiği zaman söylediklerine bakmaz, Ankara’da, İstanbul’da, Rize’de, Çankırı’da da ne söylediğine, kimlerle ortak olduğuna ve kimlerle iş tuttuğuna da bakar.

Yani “ne dedi, ne yaptı, ne olduya” bakar.

Vesselam.