Kelimelerin büyülü bir gücü vardır. Tıpkı bugün kullandığımız bu başlık gibi… “ABD İsrail’e abd midir?” sorusu sadece bir kelime oyunu değil, bir hakikatin ironik haykırışıdır. Evet, büyük harflerle yazıldığında “ABD” bir süper gücü; küçük harflerle yazıldığında “abd” bir köleyi ifade eder. Gelin, bu kelime oyununun ardındaki utanç verici gerçeği birlikte irdeleyelim.
İsrail denen siyonist yapı, 1948’de kurulduğundan beri Batı’nın şımarık çocuğu gibi büyütüldü. Ama onu asıl büyüten, kollayan, koruyan, besleyen ve her kirli işine göz yuman ABD oldu. Milyarlarca dolarlık askeri yardımlar, BM’de ardı arkası kesilmeyen veto kararları, her katliamdan sonra yapılan "İsrail’in kendini savunma hakkı vardır" açıklamaları... Sormak gerekir: Bu nasıl bir ilişki? Müttefiklik mi, kölelik mi?
ABD'nin Orta Doğu politikaları neredeyse tamamen Tel Aviv merkezlidir. Amerikan seçimlerinde adaylar, kendi seçmenlerine değil, önce AIPAC’a (Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi) kendilerini beğendirmek zorundadır. ABD başkanı bile, İsrail’in onayını almadan cümle kuramaz hâle gelmiştir. Demokrasi dersi veren bir ülkenin, başka bir ülkenin çıkarlarını kendi halkının çıkarlarının önüne koyması, demokrasi değil, köleliktir.
Siyonist rejimin Filistin topraklarında işlediği soykırım suçları karşısında ABD’nin sessizliği, dahası açık desteği, artık diplomatik bir gaflet değil; ahlaki bir çöküştür. Gazze’de çocuklar ölürken, ABD'den kalkan uçaklar İsrail'e bomba taşımaktadır. Bu sadece askeri değil, vicdani bir teslimiyetin de belgesidir.
Ve ne yazık ki bu kölelik zinciri yalnızca Amerika ile sınırlı değildir. Bugün birçok Arap lideri de aynı zincirin bir diğer halkası olmuştur. Ümmetin onurunu ABD’nin sofrasında bir dilim petrol karşılığında satan, Mescid-i Aksâ’nın çığlıklarına kulağını tıkayıp Hollywood gülücükleriyle poz veren bu liderler de en az ABD kadar bu ihanetin ortağıdır.
Filistinli çocukların üzerine yağdırılan her bombada, o bombaya sessiz kalan sarayların da mührü vardır. Kudüs, sadece Siyonistlerin değil, onunla el ele vermiş Arap işbirlikçilerin de postalları altında ezilmektedir.
ABD'nin silah sanayisi, medya kartelleri, finans yapıları içinde İsrail lobisinin etkisi artık tartışma konusu bile değil. Yahudi lobisi denince hemen antisemitizm kartı çıkarılıyor. Ama asıl ırkçılık, siyonistlerin Filistinlilere, Araplara, hatta kimi zaman Amerikalı Yahudilere bile uyguladığı kibirli tahakkümdür.
ABD İsrail’e ne zamandan beri abd olmuştur, bilinmez… Ama bugün geldiğimiz noktada bu sorunun cevabı haykırmaktadır:
Evet, ABD bir süredir İsrail’in kölesidir. Hem de gönüllü bir köle...
Ancak mesele sadece ABD'nin köleliğiyle sınırlı değildir. Bu sessizlik, bu ortaklık, bu meşrulaştırma zinciri; Batı’nın tüm vicdanının çürümüşlüğünü ortaya koyar. Ne acıdır ki, Arap rejimleri de bu zincirin sessiz değil, aktif halkalarıdır. Körfez saraylarında kurulan utanç masalarında, Gazze'nin çocukları için bir damla bile gözyaşı akmazken, İsrail'e sunulan milyarlarca dolarlık ekonomik iş birlikleri kanla mühürlenmektedir.
Son söz Filistinli çocuklardan gelsin:
Amerika’nın sağladığı F-16’lardan kaçarken, kimin “özgürlükler ülkesi” olduğu onları hiç ilgilendirmiyor.
Onlar sadece gökyüzünden yağan bombanın üzerindeki yazıyı görüyorlar:
“Made in USA”
…ve onun altında ezilmiş Arap liderlerinin mühürlerini.