1998 lerde Erzurum Atatürk Ünv.de  ”Divan Edebiyatında Hiciv ve günümüze yansımaları”  yüksek lisans tezimi o zamanlar doçent olan saygıdeğer hocam prof.S.O. ye sunduğumda değerlendirmesinde divan edebiyatındaki hiciv şiirinin o dönem protest fikirler için günümüz medyası görevi gördüğünü ve toplumsal sorunların tespit ve çözümü için çok önemli  belirleyici bir rol üstlendiğini özellikle Tevfik Fikret ve Ziya Paşanın toplumu dönüştürmede bu edebi sanatı çok iyi kullandıklarını yazmıştı..

sevgili hocamla  özellikle aşağıda yazdığımız iki şiiri uzun uzadıya derslerde mütalaa ederken.. o mütalaalarda aldığımız edebi haz  ve iştiyak hep hatıratımdadır..

1850 lerde tanzimat dönemi şairlerinden olan ziya paşa nın o dönemde yazdığı bu şiir dikkate şayandır..

Yetmez mi bu kasrî reviş-i ağreb-i âlem Bir menzile ermez mi aceb kevkeb-i âlem

Şimdi uyuyanlar o zamanda uyanırlar Bir subha resîde olur âhir şeb-i âlem

Almış yükünü şöyle ki seyrinde halelsiz Bir zerre dahi kaldıramaz merkeb-i âlem

Merhum Ziya paşa Şiirlerinde, Tanzimat’la birlikte gelen halk, adalet, özgürlük, uygarlık gibi kavramları savunmuştur. Toplumdaki bozukluklar üzerinde durarak ‘yeni insan’ı var edebilecek yeni bir düzenin nasıl oluşması gerektiğini işlemiştir. Kendi duygu ve düşünce evrenini dile getirdiği şiirlerinde de felsefi yanı ağır basar.. Zulüm, adaletsizlik ve haksızlıkları, dönemin toplumsal bozukluklarını eleştirmiştir.

Malum, yaşadığımız ülke son 18 yıllık Ak Parti iktidarı ve  Başkan Erdoğan ile tarihten gelen jeopolitik ve sosyal önemine binaen olması gereken onurlu ve büyük devlet olma şansını yakalamış ve bunu tüm engel ve emperyal dünyanın akıl almaz oyunlarına rağmen dimdik bir duruşla varoluş savaşı vermektedir.

Bu günlerde katıldığımız her taziye, toplantı ve sohbetlerde halkın sorduğu ve önümüze getirdiği eleştirileri  bir nebze derleyip toplayınca var olan realite ve gelinen nokta bize ziya paşa nın o dönemde yazdığı beyitleri hatırlattı.

Genel hatlarıyla yapılan eleştiriler kişi ve kurumlar üzerinden Ak Parti ve Başkan Erdoğana mal edilmektedir, bu durum ise eleştiri konusu olan noktaları daha bir vahim kılmaktadır. Aslında Başkan Erdoğanın Parmak bastığı Beka meselesi  nin  bir eksenini  galiba bu gelinen noktalar oluşturacak .

Malum, Ak parti iktidarında, genel itibarıyla bölgeye özelde ise Diyarbakıra gereken önem ve imkanlar fazlasıyla verildi..

Kamuya hizmet üreten kurumların başına atanan bazı kişiler Ak iktidarın ilke ve prensipleri doğrultusunda kendisine emanet edilen kurumları görev süreleri boyunca doğru, kişilikli ve dürüst bir şekilde yürütmeleri gerekirken maalesef liyakate halel getirmektedirler.

Özellikle hizmet alımındaki şu “doğrudan temin yolu ile hizmet satın alma” 21 nolu ihale maddesini(b)fıkrası; Bu kişiler tarafından hırsızlığın,devleti soymanın, çeteleşmenin, organize rant grupları kurmanın anahtar maddesi haline getirilmiş ve bu kanun maddesi artniyet ile suiistimal edilerek her türlü gayrımeşru durumun kapısı haline getirilmiştir..

Minare Kılıf Misali!..

Şöyleki  rant çeteleri ve organize rant grupları kurumların hizmet üretme ihalelerinde ilgili kişilerle Al küllah ver Takke,başka bir değişle kafa kol ilişkilerine girerek ihalenin usulüne göre değilde doğrudan temin yolu ile alınmasını sağlıyarak sağlanacak hizmet bedelinin iki üç katı yüksek fiyat ve maliyet ile alınmasını sağlamakta bu yüksek fiyat ve maliyet devlete fatura edilmektedir ve sonuç olarak arada oynanan büyük limitler oluşan rant grubunun mensupları arasında paylaşılmaktadır..

Bu Durum Devlete yılda milyarlarca lira zarara malolmaktadır..Devlet için zarar fakat birileri için Kar olan bir maliyet.!..

Kurumlarda yapılan ihalelerin İhale kanununun  18. Maddesi gereği açık veya belli istekliler arasında yapılması gerekirken 21.madde (b) fıkrasın da geçen :doğal afetler, salgın hastalıklar, can ve mal kaybı tehlıkesi gibi ani ve beklenmeyen olaylar için özel durumlarda geçerli istisnai zamanlarda doğrudan temin yolu ile ihaleler yapılır maddesini her şart ve durumda kullanarak rant ve çeteleşmiş grupların oluşmasına maalesef zemin hazırlanmaktadır.

Bu durum hizmet üreten birçok kurum ve kuruluşa karşı güven duygusuna halel getirmekte atanmış ve bu kurumların emanet edildiği kişilere karşı olumsuz bir ön yargıya sebep olmaktadır…

Tabiki emaneti hakkıyla yerine getiren kişi ve kurumlar da yok değil bunların ürettikleri hizmetler ve ortaya çıkan ürünler takdire şayandır.

Demekki bazenNe yazıkki İktidar nimet ve imkanları o hizmeti yürütme konumundaki atanmışların yaşam tarzını meşrulaştırma sonucuna götürür. İnandığı değerler uğruna çektiği çileler ve eziyetler unutulur.  Etrafındaki insanlar  iktidar markasını en son damlasına kadar nasıl istismar ederim moduna girerler . Aykırı sesler suçlanır. Bir hezeyan travması yaşanır.

Bu tür insanlar bilerek veya bilmeyerek ak davanın 2023 ruhuna ihanet ettiklerinin farkında değiller. Gelecek nesiller ve siyasi tarihimiz bu tür insanları fakru acziyet, dalalet hatta hıyanet ile anacaktır

” Efendiler..”

Bu ülke buralara kolay yollardan gelmedi  bu ülkenin Cumhur Başkanı ve Ona inanan insanlar siz bu ülkenin altına dinamit koyasınız diye bu kadar bedel ödemedi..

İnanıyoruzki yakın zamanda bu ölçüsüzlükler  hukuk çerçevesinde hak ettiği karşılıkları bulacaktır..

Ziya paşanın şiiriyle başladığımız yazımıza Üstat Tevfik Fikret in Han-i Yağma şiiriyle  bitirelim..

”Bu sofracık, efendiler-ki iltikaama muntazır

Huzurunuzda titriyor-bu milletin hayatıdır;

Bu milletinki mustarip,bu milletinki muhtazır

Fakat sakın Çekinmeyin,yiyin,yutun hapır hapır

Yiyin efendiler yiyin,bu han-ı iştiha sizin,

DOYUNCA,TIKSIRINCA,ÇATLAYINCAYA  KADAR YİYİN!..”

Sağlıcakla Kalın

Hasan Hüseyin CEMİLOĞLU