Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz gibi, zaman zaman bilinmeyen yada tanımlanamayan dil olarak lanse edilen, Ülkemizin Türkçe'yle beraber konuşulan iki dilinden biri olan Kürtçe'nin edebiyat tarihine baktığımızda, metinsel edebiyata kaynaklık eden bütün unsurları görmek mümkündür diyebiliriz.
Bilimsel bir tarih Kronolojisine sahip Kürt dili ve edebiyatı özellikle orta çağdan sonra dönemin üniversiteleri sayılan medreseler aracılığı ile çok ciddi yazılı eserler ortaya çıkarmıştır.
Yazılı Kürt edebiyatının ortaya çıktığı merkezlerin, Cizre, Hemedan, İmadiye, Bitlis, Meyafarkin gibi orta çağ Kürt devlet ve beyliklerine başkentlik yapmış şehirler olması, Kürtçe'de ortak, standart bir yazı dilinin oluşumunu sağladı.
Cizre, Müküs, İmadiye, vs. şehirlerde 600-700 yıl önce yapılmış olan bu kurumlar hala ayaktalar. Bitlis’teki İhlasiye medresesi nin muhteşem bir üniversite kampüs alanı olması gibi.
Şimdilerde Vakıflar Bölge Müdürlüğünün idari merkez binası olarak kullanılan bu binada asırlarca Kürtçe ve Arapça eğitim verilmiş, girişin sağ tarafındaki dersliklerde fen ilimler, sol taraftakilerde ise dini ilimler okutulmuştur.
Asırlar önce bu kurumdan klasik Kürt edebiyatının önemli isimleri olan ve Kürtçeyle beraber dokuz dilde şiir yazabilen Şükriyê Bidlîsiler, Harisê Bitlîsîler, Selimiyê Hizaniler, Axayokê Bêdariler vs. gibi yüzlerce Kürtçe eser sahibi yazar çıkmıştır.
1650’li yıllarda VI. Murat döneminde Osmanlı-Kürt ittifakı, Osmanlının en güçlü ve diğer Kürt prensliklerinin temsilcisi konumundaki Bitlis Kürt Hanlığına saldırması ile yarım asır kadar bir süre bu eğitim kurumlarının işlevselliği maalesef bozuluyor.
Bu karmaşa döneminde Kürt coğrafyasının ekonomik, siyasi ve ilmi durumu da geriliyor.
Bilinen ilk Kürt şairleri Abdussamed Babek, Ali Hariri, Melayê Batê, Molla Ahmed-i Cezirî, Faki Tayran ve Ahmed-i Hani'dir. A. Babek 10. A. Hariri 11. yüzyıl, diğerleri ise 15. ve 17. yüzyıllar arasında yaşamış ve Kürtçe'nin Kurmanci lehçesiyle yazmışlardır. Bu dönemde Kürtlerin edebi merkezi Botan emirliği ve başkenti Cizre idi. Cizre'nin yanında Süleymaniye ve Senendec şehirleri diğer önemli edebi merkezlerdi.
Baban emirliğinin başkenti olan Süleymaniye'de ise Irak Kırmançisi pek gelişmezken, bugün Irak'ta resmî dil olan Sorani lehçesi gelişti. Diğer önemli bir edebiyat dili de Gorani'dir. Gorani'nin hamiliğini Ardalan emirliği ve Senendec yapmıştı. Goran edebiyatı zamanla etkisini yitirdi. Bu edebiyat İran'a çok yakın olması sayesinde Pers edebi tarzına yakındı.
Elazığ ve çevresinde ortaçağ boyunca hüküm süren Palu Hükümeti/Beyliği hükümdarlarından Emir Yasur’un katibi Şemî’nin 1682 yılında yazdığı Tercüme-i Tevarih-i Şeref Han isimli Kürt Tarihi üzerine yazılmış önemli eserde de Kürt dilinin öneminden ve bu dilde eser vermiş olan edebiyatçılardan bahsedilmektedir.
O dönemin en meşhur alim ve edebiyatçıları arasında sayılan Molla Muhammed-i Berkalî ve Molla Muhyeddin-i Cezerî’nin Kürt dili hakkındaki düşüncelerini aktarmaktadır. Yazar ve mütercim Palu Mirinin katibi Şemî bunlar gibi daha nice şair ve edebiyatçı Kürtçe yazmayı tercih ederek bu dilin yazı ve edebiyattaki gücüne katkıda bulunmuştur
Örneğin; Melayê Cizîrî Kürtçeyi Farsça, Arapça, Türkçe gibi egemen dillerle karşılaştırır ve şairleriyle tartışmaya girer. Aynı zamanda Arap, Acem, Türk ve Moğol etkisine şiddetle karşı çıkarak aynı zamanda çağdaşlarından farklı olara tassavufa farklı bir bakış açısı getirir. İslamiyet’in yanında diğer dinleri küçümsememiş, ilahi aşka inanan her kesi dost ve yaren bilmiş, esas aşkın kuralının da bu olması gerektiğini savunmuştur.
Melaye Cıziri Kimi beyitlerinde ilahi aşkı sadece bir dine aitmiş gibi göstermiyor, Her dinden insanın bu saf aşk yoluyla Allah’a kavuşabileceğini söyleyerek dine evrensel ve çağlar üstü bir yaklaşım getiriyor. Üstelik tanrı ve kul arasında hiçbir canlının olamayacağını işaret edererek seyit, şêx, Pir, Rahip, v. b ünvanları reddediyor. Feqiyê Teyran’ın Şêx’ê Sen’an ı buna örnektir.
Yine, Feqiyê Teyran’ın eserlerinde düşünsel, felsefi ve siyasal tespitlere rastlamaktayız. Dünyanın varoluşu, insanın varlık ve toplumsal yaşayış sorunlarına ilişkin belirlemelerinin yanında ölüm, aşk, sınıfsal çelişkiler gibi konulara değinen şiirlerini görmekteyiz. Çoğu zaman Eflatun, Sokrates gibi filozoflara atıfta bulunur ve onları kendi düşüncelerine dayanak yapar. Dönemin Avrupa’sında halk engizisyon mahkemelerinde inim inim inlerken Feqî “Yoksulların Ozanı, Göçmen, Dewran, Gelecekler” gibi şiirlerinde bu gün bile özlemini ve hayalini düşlediğimiz “hakça” bir düzenin gerekliliğini vurgular ve bunun için halkı mücadeleye çağırır. Örneğin Çocuk haklarından, kadının eşitliğinden söz eder.
Ehmedê Xani ye gelince; O, çağın aristokratik modasına uymamış ve diğer bilginler gibi eserlerini Arapça ve Farsça değil, halk diliyle, kendi ana diliyle, Kürtçe olarak yazmış ve Kürt edebiyatının öncülerinden biri olmuştur. Xani, derin bir felsefeye ve geniş bir kültüre sahipti.
Ehmedê Xani yalnız yazar değildi. O aynı zamanda filozof ve politik bir şahsiyetti. Yaşadığı dönemde dünya edebiyatının belki çok sonraları yeni yeni erişebileceği noktaları yakalaya bilmiştir. Bıraktığı kürtçe edebi eserler bu gün bile Akademik çevrelerce bilimsel edebi vesikalar olarak kabul görmektedir.
Yani anlayacağınız, Kürtçe Tam anlamı ile tanımlanabilen ve bilinen bir dil olarak günümüz evrensel bilim ve edebiyat dünyasında kabul görmektedir.
mercurecasino poker siteleri slot oyna oleybet
slot siteleri canlı bahis siteleri http://www.tedxmadrid.com/ casino siteleri
başakşehir escort ikitelli escort güneşli escort kayaşehir escort bağcılar escort esenler escort eyüp escort güneşli escort kumburgaz escort topkapı escort