Bugun...


HASAN TAHSİN GÜCÜM

facebook-paylas
Tarihten Günümüze Ağalık-Aşiret ve ihanet denklemi-2-
Tarih: 01-06-2022 00:01:00 Güncelleme: 01-06-2022 00:01:00


Konu ile ilgili önceki yazımızda ağalık sisteminin bölgemizde ve ülkemizdeki olumsuz yansımalarını yazmıştık.

Günümüzde ağalık sistemi yaygınlığını yitirse de toplumsal hayatta ve sosyal ilişkilerde varlığını halen sürdürmektedir.

Orta çağdan kalma feodal sistemin, ülkemizde de sık karşılaşılan bir uzantısıdır ‘Ağa’lık.

Ta Osmanlı öncesinden var olan bu düzen Osmanlı’da da korunmuş, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalmıştır. Dünyada bir zaman var olan ve “ortaçağ düzeni” olarak bilinen toprak veya aşiret ağalığı bizde hala devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda bu düzen kaldırılmaya çalışılmış ama ağaların tuzakları her seferinde başarılı olmuştur.

Bölgemizde Ağalar ve Evaneleri için kullanılan ''Kuzuyu kurtla beraber yiyip çobanla oturup ağlayanlar'' tabiri yüzyıllardır bölgede bu kesime duyulan güvensizlik ve ihanetlerinin sembolü olmuştur.

Toprak sahibi olmakla üzerinde yaşayan insan toplulukları üzerinde de hak sahibi olmayı, içerisinde yaşanan ülke demokratik bir yapıyla yönetilse bile sahip olunan toprak parçası üzerinde kurulan monarşik bir düzendir ağalık düzeni.

Ağalık sistemi esasen kaynağında despot bir yaklaşımın gizlendiği halk üzerindeki ilkel ve baskıcı yapılanmadan başka bir şey değildir.

Bölgemizde son yüz yıldır farklı etkenlerle Halklar arasında kaba kuvvetle kendiliğinden gelişen Ağalık sistemi daha sonraları Bürokrasi ve iktidarlar eliyle oralardaki idari yapılanmayı sözü geçer şahsiyetler olarak tabir edilen, esasen despot yaklaşımlarla fakir ve muhtaç halk üzerinde baskı kurmak suretiyle egemenliğini inşa edenleri işbaşına getirmesinden ibaret hale gelmiştir.

Her ne kadar bu gün itibariyle toplumsal ilişkilerde eskiden olduğu gibi yaptırım ve etkileri azalsa da ellerinde bulundurdukları gayrı meşru, karanlık ilişkiler, parasal ve siyasi güç ile zaman zaman eskiyi anımsatan baskı, zulüm ve ihanetleri su yüzüne çıkmaktadır.

Cumhuriyet kurulduktan sonra toprak ve köy reformları ile kaldırılmaya çalışılan bu sistem çok partili hayata geçilince siyasi ve oy kaygısıyla görmezlikten gelinmiş hatta ve hatta devlet imkanları ile devlet güvenliği ve sosyal hayat için daha bir tehlikeli boyuta ulaşmıştır.

Ülkemizi çağdaş medeniyet ve demokrasi seviyesine çıkarmak görevi ile iktidar olanlar ise böyle bir hummalı ve zahmetli çalışmayı yapmaktansa bölgedeki ağalarla anlaşıp oyları devşirmeyi tercih etmişlerdir.

Öyleki; Demokrat Partinin iktidarı boyunca Ağalık itibar görmüş. İlgili bölge ve yörelerde “ağa” ve uzantıları, ya yerel yönetimlerde belediyelere konmuş yada milletvekili olarak TBMM’ye girmişlerdir.

 Ne hazindir ki DP yetkilileri, Güneydoğuda egemen olan ağalık ve şeyhlik sistemini, yine ağa ve şeyleri mebus yaparak çözeceklerini sandılar.

Bu yaklaşım Türkiye siyasi tarihine hem basiretsizlik hem de Büyük bir siyasi gaflet olarak geçti.

Bu gelenek sonraki yıllarda tüm siyasi partilerin ANAP, DYP, SHP v.s. tümünün başvurdukları bir tercih oldu.

Sosyal ilişkilerinden tutun devletle olan münasebetlerine kadar her türlü ilişkilerinde  gayrı meşruluktan başka bir şey olmayan bu kesimler ellerinde bulundurdukları geniş arazi, parasal güç ve günümüzdeki yansımaları olan gayrı hukuki bahis, kumar, uyuşturucu v.s. yollar ile toplumda popülaritelerini yaşatmaya çalışmaktadırlar.

Ellerinde bulundurdukları topraklarla ilgili ilginç istatistikler işin cabası. Bu toprakların kaynağı tarihsel süreçte incelendiğinde şu olgularla karşılaşırız:

-Çeşitli yollardan hazine topraklarına el koyanlar.

-Geçmişte Padişah fermanı ile toprak sahibi olanlar.

-Kurtuluş Savaşı’nda şehit olanların topraklarını gasp edenler,

-1915 yılında göç eden (tehcir) Ermenilerin veya İstiklâl Savaşı’ndan sonra göç eden Rumların topraklarına konanlar.

-Tefecilik yoluyla yoksul köylülerin topraklarını ele geçirmek,

-Güçlü ailelere dayanarak, toprakları zorbalıkla almak,

-Aşiret reislerinin, aşiret topraklarını kendi üzerlerine geçirmeleri,

-Şeyhlik ve dini inançların sömürülmesi yoluyla toprak elde etmek,

-Rüşvet ve tapu yolsuzlukları gibi yasadışı yollardan geniş toprakları ele geçirmek.

Görüldüğü üzere sahip oldukları toprakların dahi hukuki boyutu tartışmalı iken, Artık Toplum nezdinde meşru dahi gözükmeyen bu kesimlerin devlet bürokrasisinin zayıf halkalarında halen bir anlam ifade etmelerini anlamak ne bilimsel nede sosyolojik olarak mümkün değildir.

 



Bu yazı 3977 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI