Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
Osmanlı Devleti -Kavalalı M. Ali Paşa –Türkiye (16)
Tarih: 21-01-2021 00:02:00 Güncelleme: 21-01-2021 00:02:00


Evet, değerli dostlar; yazımıza kaldığımız yerden yazmaya devam edelim.                                                    

Osmanlı Ordusunda Molte başta olmak üzere dört tane daha Prusyalı kurmay subay vardı.  Molte ve arkadaşları savaşın gidişatını iyi görmedikleri için, önceden tedbir alınması için fikirlerini Hafız Mehmet Paşa’ya iletiyorlardı. Ama maalesef Hafız Paşa kendisine iletilen bu fikirler ve düşünceleri ciddiye almayıp, savaşın doğasında olması gereken stratejik ve taktiksel hamlelerini yapmak yerine, “Kader”ci bir tevekkül anlayışı ile Molte ve arkadaşlarının en son istekleri olan ; “ Sabahleyin İbrahim Paşa’nın çemberi içinde kalacağız, geri çekilelim” teklifine Hafız Mehmet Paşa ; “Çekilmek şerefsizliktir!” diyerek reddetmiş ve adeta Nizip’te ki ağır yenilgiye davetiye çıkartmıştır.  Aslında Nizip’te yenilen Osmanlı Ordusu değildi, Osmanlı Ordusunun kumanda heyetinin kendisiydi. Savaşa katılan asker sayısı nereyse birbirine yakındı, yazılanlara göre, Osmanlı Ordusu toplam 80.000.kişilik ordusunu ikiye bölmüş,40.000 kişiyi Urfa ‘ ya göndererek orada savaş hazırlıklarına başlamıştı. Tahminen 40 000 kişiden oluşan Mısır Ordusu ise Halep’te, M. Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın komutası altında eli kulağında olan savaşa hazırlanıyordu. Asker sayısı bakımından iki orduda birebirine eşit sayılırdı. Halep’te bulunan Mısır ordusu, savaşla ilgili hazırlıklarını tamamladıktan sonra, Osmanlı Ordusuna saldırı emrini alınca Nizip ile Bilecik ortasında bulunan ovaya yerleşti. Osmanlı Ordusunun durumu her ne kadar daha iyi görünse de, özellikle Fırat nehrinin hırçın sularını geçerken, savaş toplarının birçoğu Fırat nehrinin derin sularına gömülmüş, askerler çok büyük sıkıntılar yaşamışlardı. İbrahim Paşa Halep’ten yola çıkarken, ordusunu iki kolla ayırarak, Osmanlı Ordusunu kanatlardan kuşatacak şekilde düzenleyerek, Osmanlı Ordusunu çembere aldı. Birinci gün Mısır ordusunun kanatlardan yapılan hücumlar püskürtülse de, ikinci gün, Osmanlı Ordusu, Mısırlı atlı askerlerinin ayakları altında adeta ezildiler. Dört saat içerisinde ağır bir yenilgiye uğrayan Osmanlı Ordusu, geri kalan kuvvetlerine Malatya yönüne doğru geri çekilme emri vererek geri çekildi.                              

Kimilerine göre bir ayaklanmanın bastırılması, kimine göre güç dengelerinin iktidar ve koltuk savaşı, ama ortada olan korkunç gerçek; aklın yerine duyguların hâkim olması sonucunda binlerce ölü, itibarsızlaştırılan ve kaybedilen koca bir tarihin adıdır Nizip savaşı…                                                                                                                                                                      

Evet; Rusya’nın müdahalesi sonucu, Anadolu, İstanbul ve Payitahtla ilgili hayallerini ertelemek zorunda kalan M. Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa kaldığı yerden tekrar hayalini gerçekleştirme fırsatı doğmuştu. Osmanlı Ordusuna karşı peş peşe kazandığı zaferlerden sonra, büyük bir moral ve motivasyon kazanan M. Ali Paşa ve Oğlu İbrahim Paşa’nın en büyük havali olan İstanbul’u alıp Padişahlığını ilan etmenin önünde artık hiçbir engel kalmamıştı.                                                                                                                                   

 Her ne kadar;” Kara haber tez duyulur-yayılır” dense de Nizip savaşının hezimeti ile ilgili kara haber İstanbul’ a gelene kadar II. Mahmut vefat etmişti. Kader taşlarını sabır ile döşerken, her fani gibi II. Mahmut’ta dünyadaki hayallerini, sevgilerini, aşklarını, kin ve intikam duyulularını geride bırakarak, çıplak geldiği dünyaya, sadece iki metrelik bir bez parçasına sarılarak yine çıplak olarak  “Dâr-ı bekaya ” irtihal eylemişti.                                                                      Osmanlı Devletinin kuruluşundan çöküşüne kadar, Hanedan içerisinde padişah olmuşların en bahtsızlarını sayın deseler, herhalde II. Mahmut ilk sıralarda yer alır.                                              

Diyarbakırlı, değerli hemşerim, Mimar- Şair Kadri Göral beyin Diyarbakır’ın mahalli ağzı ile okuduğu -  seslendirdiği ; “Oğlum Ehsan” diye güzel bir şiiri var… Orada bir annenin oğlunun gurbet elde ailesinden habersiz yaptığı evliliği, karı ile koca arasında olan – olması gereken sevgi, saygı, kadir, kıymeti ve geniş aileler arasında olması gereken iletişimi anlatıyor.                                                                                                                                                                      

(…) “ Oğlum Ehsan! Diye başlar.                                                                                                                             ……………………….                                                                                                                                                  

Ben ne şansız bir karıymışam anam!                                                                                                                

Kaynanaların zalim olduğu zamanda gelin olmuşam                                                                                

 Gelinlerin zalim olduğu zamanda da kaynana olmışam                                                                                      

Kime ne etmişem ki bulmuşam EHSAN!                                                                                               …………………….” diye devam eden güzel bir şiir.

II. Mahmut’ta Osmanlı Devletinin en sıkıntılı, en zor ve kaotik zamanında padişah olmuş, tabiri caizse II. Mahmut’ un onun başına gelenler ; “Pişmiş tavuğun başına gelmemiştir !”.                                                                                                  

II. Mahmut’ un hayatı sürekli mücadele, entrika, ihanet, hayal kırıklığı, acı ve ölüm korkusu içerisinde, deyim yerindeyse aldığı her nefes ruhunu ve bedenini yakarak, saltanatı boyunca adeta bu dünyada cehennemi yaşayarak ömrü çile ve acı ile geçmiştir…                                        

31 yıllık padişahlığı döneminde, bir tek gece başını huzur içerisinde, rahat bir şekilde yastığa koyduğu söylenemez. Osmanlı Devletinin siyasi, idari, ekonomik ve askeri bakımdan en çalkantılı ve bunalımlı dönemlerindendir diyebiliriz. Kafkaslarda, Balkanlarda, Rumeli de, Afrika ve Arabistan’ da imparatorluğun dağılma sürecini başlatan isyanlar… Sırpların, Yunanların, Dürzülerin, Marunîlerin ve Arapların önce muhtariyet sonra bağımsızlık talepleri ile sürekli isyan etmeleri… Rus, İngiliz ve Fransız şer üçlüsünün donanmalarının Navarin’ de Osmanlı donanmasını imha etmeleri, Fransızların ve İngilizlerin kışkırtması ve desteği ile isyan eden Mısır Valisi M. Ali Paşa’nın ordularının Suriye ve Anadolu’yu geçerek Kütahya’ ya kadar gelerek İstanbul’un işgal edilerek, Osmanlı Hanedanlığına son verme gibi olaylar ile karşı karşıya kalan Sultan-Padişah II. Mahmut, diğer taraftan gerçekleştirdiği reform ve ıslah harekelerleri ile İmparatorluğu zamanın ruhuna uygun bir şekilde değişim ve dönüşüme hazırlamaya çalışan ilk padişahlardan olmuştur.

Sultan II. Mahmut; hükümdarlığı zamanında yaptığı icraatları nedeniyle, bazı kesimlerce devleti yeniden ihya ve inşa etmek üzere her yüzyılda bir gelen çağın ;   “Müceddid” i olarak kabul edilerek yâd edilmiş, muhalifleri ise yaptığı reform ve ıslah hareketlerinden dolayı; “Gâvur!” padişah olarak nitelendirmişleridir.

Evet; II. Mahmut’ ta ellerini açıp; “ Ya Rabbim, ben şansız bir padişahım, Osmanlının en zor ve sıkıntılı döneminde padişah oldum…” dediğini duymamış olsak da,  II. Mahmut’ ta her fani gibi günahı ve sevabı ile kendisine tahsis edilen nefesi tamamlayarak Osmanlı ve insanlık tarihine kendi damgasını vurmuştur…    Devam edecek… Selam ve Dua ile…



Bu yazı 11437 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI