Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
Osmanlı Devleti -Kavalalı M. Ali Paşa -Türkiye (18)
Tarih: 08-02-2021 00:01:00 Güncelleme: 08-02-2021 00:01:00


Evet, saygıdeğer okuyucular, yazımıza kaldığımız yerden yazmaya devam edelim.                                     

Osmanlı Ordusu da İbrahim Paşa’ya şimalden (Kuzey) saldırmaya başlayınca, İbrahim Paşa bu sefer Osmanlı kuvvetleri karşısında tutunamayarak mağlup bir şekilde cenuba (Güneye)çekilmek zorunda kaldı. Zamanın güçlü devletleri Osmanlı Devletini destekleyince, Osmanlı Ordusu gerek savaş malzemesi, gerek moral ve motivasyo ve gerekse lojistik destek olarak Osmanlı Ordusu daha iyi bir durumdaydı. İngiliz Amiral Napier komutasında ki müttefik donanması, Mısır’ın İskenderiye şehrinin önlerine gelerek, M. Ali Paşa’ya;

 1-) Suriye’den vazgeçmesini,                                                                                                                                   

  2-)Osmanlı Donanmasını iade etmesini,                                                                                                              

3-)Valilik, evlad-ı ekberine intikal edecek ve yalnız Mısır Valiliği’ ne razı olması şartıyla sulh yapılacağını, aksi takdirde şehrin topa tutularak bombalanacağını bildirdi.

M. Ali Paşa’ ya yardım yapacak olan Fransız Başvekil Tiyer iktidardan düştüğü için, M. Ali Paşa’nın güvendiği dağlara kar yağmıştı. Fransızlardan beklediği yardım gelmemişti, yardım gelmeyince de haliyle müttefik kuvvetlerin desteğini alan Osmanlı Ordusuna karşı başarı gösterme şansı kalmamıştı. M. Ali Paşa; tek başına Osmanlı Devleti ve müttefiklerine karşı bir varlık, bir başarı gösteremeyeceğini biliyordu, Suriye’yi zaten kaybetmişti, Mısır’ da kaybederse kendisinin ve oğullarının “Kelle” sinin de vurulacağını bildiği için Amiralin şartlarını kabul etmek zorunda kaldı. Bu sefer de Osmanlı Devleti yakaladığı bu fırsattı değerlendirmek için savaşa devam etmek ve Mısır’a, M. Ali Paşa yerine yeni bir vali atmak istediyse de İngiltere’nin ısrarı ile Napiyer’in şartlarını kabul etti. Yedi yıldan beri dış güçlerin tahrik ve desteği ile devam eden Osmanlı –Mısır savaşı, yine dış güçlerin yardım ve müdahalesiyle nihayet bitmiş oldu… Hem Osmanlı Devleti hem de M. Ali Paşa’nın yedi yıldır dış devletlerin desteği ile sürdürdüğü savaşların sonucunda, ikisi de büyük bir hayali sukuta uğrasa da, nihayetinde bütün sömürgeci emperyalist devletlerin dostluklarının da düşmanlıklarının da ÇIKARA dayalı olduğunu tabiri caizse, çok ağır bedeller ödeyerek öğrenmiş oldular.                                                                                                                                                            

M. Ali Paşa çok istediği hayallerini ve Suriye’yi ebediyen kaybetti ise de, XX’ncı asrın ortasına kadar Mısır’ ı çocuklarının ve sülalesinin yönetmesini sağladı. Sultan Abdülmecit, varılan anlaşma gereği bir ferman yayınlayarak, M. Ali Paşa’ya hangi şartlarda bağışladığını ilan etti. Osmanlı Devleti nihayet Mısır (M. Ali Paşa) ile yedi yıldır devam eden savaşlara son noktayı koymuş oldu.

 Sultan Abdülmecit’in fermanı;

 1-) Mısır’ın sınırları Sadrazam tarafından mühürlenen harita ile gösterilmiştir.Harice sülük edilmeye.                                                                                                                                                                        

2-)Valilik, erkek evlad-ı ekbere kalacaktır. Erkek evlat yoksa sülalenin en yaşlı erkeği vali olacaktır.                                                                                                                                                                      

3-)Mısır valilerinin veraseti kabul edilirse de, diğerlerinden elkab (1), onlara da kullanılır.                                  

4-)Devletin imzaladığı anlaşmalar, Mısır için de caridir.                                                                                   

 5-) Mısırlılar padişahın tebaası sayılır. Padişahın kanunları, Mısır için de caridir. Asker ve vergi, padişah namına toplanır. Para padişah basılır, hutbe padişah namına okunur. M. Ali Paşa, Mısır da asayişin temini için ancak 18 000 asker bulundurabilir.

 6-) Mısır, her sene padişah emrine 2000 asker ve 80 000 kese akçe vergi vermeyi kabul eder.

7-)Yeni vali, fiilen vazifesine başlamadan İstanbul’a gelip tayın fermanını aldıktan sonra görevine başlar… Bu suretle Mısır’ a yerleşen M. Ali Paşa ve sülalesi, General Necip ve arkadaşları tarafından 26 Temmuz 1952 tarihinde yapılan askeri darbeye kadar Mısır’ı; valilik, hidivlik, krallık ve sultanlıkla yönetmişlerdir. 26 Temmuz 1952 tarihinde, General Necip ‘ in başkanlığında yapılan askeri darbe ile M. Ali Paşa ve sülalenin illeri gelenleri Mısır’dan çıkarılarak sürgün edilmişlerdir...                                                                                                                                                                    

   Evet; tarihin karanlık sayfalarında ne arıyoruz? Neden, Osmanlı İmparatorluğunun tarihini okuyoruz? Araştırıyor ve yazıyoruz?  Bize anlatılanlar veya okuduklarımız ne kadar doğru?  Okuduğumuz tarih, kimin-kimlerin tarihi?Tarihi haklıların değil galiplerin yazdığını biliyoruz?

Peki, günahı ve sevabı, eksik ve fazlası ile tarihin tekrar tekerrür etmemesi için bizimde tarihten ne dersler çıkarmamız gerekiyor mu? 182 sene önce,  Osmanlı Devleti’nin bir valisi olan M. Ali Paşa’yı kışkırtan Avrupa devletleri, M. Ali Paşa’yı Osmanlı Devletine karşı koçbaşı olarak kullanarak on binlerce askerin ölümüne sebebiyet vermekle kalmamış, savaşın getirdiği ekonomik borçlanma ile hem Osmanlı Devletini hem de Mısır’ ı kendilerine muhtaç hale getirmiştir.

Sözüm ona müstakil ve bağımsız bir devlet olan Osmanlı, kendisine karşı yedi yıldır isyan ederek savaşan valisini yedi yılın sonunda af ettiğini, var olan problemlerini çözmek için valiyi İstanbul’ la davet edince; zamanın güçlü devletlerinin tekmili birden ( İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya) 27 Temmuz 1839 tarihinde Babıali’ye;

“DEVLETLERİN REY VE MUVAFAKATLARI OLMADAN MISIR- (M. ALİ PAŞA ) İLE HERHANGİ ASKERİ HAREKAT VEYA SİYASİ MÜZAKARATA GİRİŞİLMEMESİNİ, KENDİ KARARLARININ BEKLENMESİNİ “ isteyen bir ültimatom verdiler.Peki; ne diye bu ültimatomu verdiler?   Bu ültimatom ile ne demek istediler?  Aslında mesaj gayet açık ve nettir.   O zamanın güçlü devletleri; “Biz istemeden ne barış yapabilirsiniz ne de savaş!”.                                     Peki, Osmanlı Devleti Fatih ,Yavuz ve Kanuni döneminde ki gibi güçlü olsaydılar, ültimatom veren bu devletler acaba  Osmanlı Devletine böyle bir ültimatom verebilirler miydi !?   Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın, 313 sene önce Fransa Kralı I. Fransuva’  gönderdiği mektuptaki ibretlik şu sözlerinde bu sorumuzun cevabı çok açık bir şekilde bulabiliriz.                                                                                                                                                                 

Ne demişti Kanuni ; “Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi…” diye başlayan ve ; “Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva’sın…” .Diye devam eden bu mektubu okuduktan sonra, acaba Osmanlı Devletinin nerden nereye geldiğini anlamak için kâhin olmaya gerek var mı? Devam edecek… Selam ve Dua ile… İhsan Yaşar.                                      

1) Elkab:  Lakaplar, namlar. Rütbe ve makam sahiplerinin derecelerine göre söylenen ve çok zaman hürmet ifade eden isimler.   



Bu yazı 10436 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI