Evet, değerli dostlar, yazımıza kaldığımız yerden yazmaya devam edelim.
Nizip savaşının yenilgisinin kara haberi İstanbul’a yetişmeden; Osmanlı Devletinin 30. Padişahı ve İslam dünyasının 109. Halifesi II. Mahmut vefat etmiş, yerine oğlu Abdülmecit 31. Osmanlı Padişahı olarak tahta geçmiştir. 20 Temmuz 1785 yılında dünyaya gözünü açan, 28 Temmuz 1808 yılında Osmanlı padişahı olan II. Mahmut, 54 yıllık çile dolu hayatının son dönemlerinde; “Gaile-i saltanattan usandım” diyerek 1 Temmuz 1839 yılında hayatta gözlerini yummuştur. Osmanlı Hanedanı’nın üçüncü ve son soy atası olan II. Mahmut, 31 yıl süren saltanatını, Osmanlı İmparatorluğunun 31. Padişahı olan oğlu Abdülmecit’e teslim ederek vefat etmiştir.
Sultan Abdülmecit; batı kültürü ile yetiştirilmiş, iyi derecede Fransızca bilen, batı müziğinden hoşlanan ve babası II. Mahmut gibi yenilikten yana bir kişiliğe sahipti. Babasının vefatı üzerine, henüz 16 yaşında olmasına rağmen, 110. İslam halifesi ve 31. Osmanlı Padişahı olarak tahta çıkmıştır-(çıkarılmıştır). Sultan Abdülmecit’in en büyük şansı, Mustafa Reşit, Mehmet Emin ve Fuat Paşa gibi deneyimli devlet adamlarıyla birlikte çalışmasıydı. Abdülmecit’in tahta çıkması genelde halk tarafından sevinçle karşılansa da, değişim ve dönüşüme karşı olan statükocu tutucuların muhalefetiyle de karşılaştı.Babasının cenaze töreni sırasında Başvekil Mehmet Emin Rauf Paşa’dan padişahlık mührünü zorla alarak, Meclisi Valayı Ahkâm Adliye Reisi Koca Mehmet Hüsrev Paşa’yı da sadrazam ilan ettirdi. (2 Temmuz 1839). Bu arada Sultan Abdülmecit’in Sadrazamlığa Mehmet Hüsrev Paşa’yı getirdiğini duyan Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa, daha evvel Hüsrev Paşa ile olan husumetinden dolayı korkarak donanmayı 3 Temmuz 1839 tarihinde Mısır’ a götürüp M. Ali Paşa’ ya teslim eder.
Mısır sorunu, Nizip yenilgisi ile daha da çıkmaza girmiş durumdaydı. Sultanın henüz Nizip yenilgisinden haberi olmadığı için; Mısır sorununu daha doğrusu M. Ali Paşa’nın sorunu çözmek için, Sadrazam Hüsrev Paşa’ ya; “ Şimdiye kadar olanları unutup, M.Ali Paşa’yı affediyorum, kendisiyle anlaşmak istiyorum. Emrimi kendisine bildiresiz” demiş; orduya ve donanmaya harekâtı durdurmalarını ve anlaşmak istediğini bildirmek üzere Köse Akif Efendi’yi Mısır’ a gönderir. Fakat M. Ali Paşa, buna yanaşmaz ve eline geçen bu fırsatı kullanmak ister. Lakin bu sırada, Osmanlı Devletinin Nizip hezimetini bütün ilgili ülkeler duyarlar. İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya, Babıali’ ye birlikte, Osmanlı Devletine ; “ DEVLETLERİN REY VE MUVAFAKATLARI OLMADAN MISIR- (M. ALİ PAŞA ) İLE HERHANGİ ASKERİ HAREKAT VEYA SİYASİ MÜZAKARATA GİRİŞİLMEMESİNİ, KENDİ KARARLARININ BEKLENMESİNİ “ isteyen bir ültimatom verdiler. (27 Temmuz 19399) Osmanlı Devleti, bu müdahaleyi mecburen (Hatta memnunlukla) kabul etti. Böylece Osmanlı Devleti, daha evvel sadece Rusya’nın himayesini kabul etmişti, verilen bu ültimatomu kabul etmekle Avrupa devletlerinin de himayesini kabul etmiş oluyordu.
Evet, Osmanlı Devletinin durumu tam da şuna benzetebiliriz galiba; vahşi, yırtıcı ve kanla beslenen beş canavarın ortasında kalmış bir yaralı bir ceylan! Bu ceylanın artık kendini savunamayacak bir durumda ve kurtulma stratejisini bu beş canavarın bir birine düşme umuduna bağlamış!.. Babıâli; Hariciye Nazırı Nuri Paşa’yı, Suriye’nin M. Ali Paşa’dan alınıp gerçek sahibine devir edilmesi için beş devlette gönderdi. İngiltere ve Avusturya razı oldular. Fransa Suriye’nin M. Ali Paşa’dan alınması halinde, müttefiki M. Ali Paşa’nın zayıflayacağı, nüfuz ve itibar kaybına uğrayacağını bildiğinden karşı çıktı. Rusya ise İngiliz’in himayesi ile Suriye’nin Osmanlıya verilmesi halinde Osmanlının güçleneceğini, Osmanlı üzerindeki etkisinin azalacağını bilse de, Avusturya ile olan ilişkisinden dolayı Prusya ile beraber Suriye’nin Osmanlı Devletine geri verilmesine razı oldular ve desteklediler. Fransa ve M. Ali Paşa yalnız kaldılar. İngiltere, Hariciye Nazırı Polmerston ‘un teklifi ile M. Ali Paşa’ ya bir ültimatom verilerek, Suriye’nin istenmesine, şayet rıza ile vermezse kuvvet zoru ile alınmasına karar verildi. Bu maksatla, Fransa’nın itirazına rağmen; 1- ) Mısır verasetle, Akka’ ya kadar güney Suriye kayd-ı hayat şartıyla, M. Ali Paşa’ ya verilecek, bu şartları kabul etmesi için 10 gün mühlet verilecek.
2-) 10 gün sonra kabul etiğini bildirmezse, ikinci teklif, yalnız Mısır kendisine verilecek. Bu on günde de yeni teklifi kabul etmezse, zorla Mısır ‘ da elinden alınacaktır. Esaslarını ihtiva eden “Londra Mukavelenamesi”ni kabul etiler. Fransa bu karara yalnız itiraz etmekle kalmamış, M. Ali Paşa’yı yalnız bırakmamak için, askeri hazırlığa başlamıştı. Fransa’nın tam desteğini alan M. Ali Paşa’ ya Londra kararı tebliğ edildiğinde; “ VALLAHİ, MALİK OLDUĞUM ARAZİDEN BİR KARIŞ ARAZİ VEREMEM. EĞER BANA İLAN-I HARB EDERLERSE, PADİŞAHIN ARAZİSİNİN ALTINI ÜSTÜNE ÇEVİRİR, HARABELERİ ALTINDA KENDİMİ GÖMERİM” diyerek yapılan teklifi reddetmiştir. Bunun üzerine müttefikler harekete geçerek, donanmaları ile Beyrut ve Akka’yı topa tutular. Osmanlı Ordusu da İbrahim Paşa’yı şimalden (Kuzey) saldırdılar. İbrahim Paşa mağlubun cenuba (Güneye)çekildi… Devam edecek.
Selam ve Dua ile…
İhsan Yaşar.
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort