Ev eşyalarının hiç olmasa bir kısmını kurtarmanın derdinde olan bu perişan insanların nakliye bedelini iki üç katına çıkaran zalimleri de gördük.

Değerli dostlar, insanın önce kendisini tanıması daha sonra da Rabbini en iyi bir şekilde tanıması gerekir. Kişinin kim olduğunu, görev ve sorumluluklarının neler olduğunu bilmesi icap eder. Gaflete, ihmal, ihanet ve inkâra düşmeden güzel bir hayat sürdürmek akıllıca bir hayat tarzıdır. Yaradılış gayesine uygun, inanç ve salih amellerle, bireysel görevlerinin yanında toplumsal ve cihadi görevlerini de ihmal etmeden şahsına, ailesine tüm insanlığa faydalı olmak ne yüce bir değerdir. Kişinin Rabbine sığınıp tam bir teslimiyetle teslim olmuş bir mümin olması, çok kazançlı bir ticarettir. Kişinin yüce Mevla’ya itaat etmesinden daha faydalı bir yaşam şekli yoktur. İki cihan sultanı olmak için cihanın halikına kul ve köle olması gerekir.

Cenab-ı Hak, gafur ve rahimdir, Erhamurrahimindir. Bunca isyan ve inkâra rağmen dünyada rahmetiyle insanlara hala rahmet yağdıran, rızık veren, sayısız nimetlerle donatandır. Bunca günah ve cürüm işleyenleri bile her an affetmeye hazırdır. Samimi bir tövbe ve devamında güzel bir hayat, düşünüp tefekkür eden akıllı insanların sonudur. Çünkü uyanık ve akıllı insanlar, en büyük felaketin yüce Allah’ı tanımamak olduğunu iyi bilirler.

Değerli kardeşlerim, malumunuz olduğu üzere insan hayatında arkadaş çevresi çok önemlidir. Yüce Mevla: ”Sadıklarla beraber olunuz” talimatını vermiştir. İnsanı uyaran, yoldan çıkınca elinden tutup doğru yolu gösteren dostlara ihtiyaç vardır. Dünya sevgisi her şeyi kuşatmış başka sevgilere neredeyse yer bırakmamıştır maalesef. Bu durum ise çok önemli bir hastalık olup, iyi dostlarla kalkıp oturmak bir çözüm olabilir. Allah’a adanmış gerçek dostları bulup onlarla kalkıp oturmak, arınmakiçin şarttır. Pişman olup yeni ve güzel bir hayat kazanmak böylece mümkün olabilir. Ortamı değiştirmek, tefekkür ve okumakla, öğrenilen doğruları yaşamakla mutlu son elde edilebilir.

Aziz dostlar, dinimizde ruhbanlık yoktur elbette. “Dünyadan elini etiğini çek” denmemektedir. “Ey Rabbim, bize hem dünyada hem de ahirette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru” diyoruz her gün. Bu dua ayeti, Efendimiz ’in (sav) duası olarak bilinir. Dünyayı terk edin diyen bir din değildir bizim dinimiz. Ancak ahiretinizi ihmal etmeden, gaflete düşmeden, hamd ederek, şükrederek, malının zekâtını vererek, infak yaparak… Bir dünya hayatı istenmektedir. ”Ahiret hayatı daha hayırlıdır dünya hayatından ve ebedidir” diyor yüce Rabbimiz. Başka bir ayette de: ”Siz, dünyayı seversiniz ve ahireti kulak ardı edersiniz” buyurarak bizleri ikaz etmektedir. Tevbe Suresinin 24. Ayetinde de yüce Allah dünya ahiret dengesini net bir şekilde anlatmaktadır. Bu ayetin üzerinde derince tefekkür etmenizi âcizane tavsiye ederim.

Değerli kardeşim, sözün özü şudur: İman büyük bir kazanım, imansızlık ise büyük bir felakettir. Şuurlu bir hayat ebedi mutluluk, gaflet ve inkâr ise felaketlerin en büyüğüdür. Depremzedelere yardım etmek büyük bir sevap iken, onların sıkıntısını, çaresizliğini bir fırsat bilip acımasız davranmak ise en büyük bir musibettir. Rabbim bir daha İslam ümmetine ve bütün insanlığa böyle bir felaket göstermesin ve daha büyük felaket olan imansızlık, zulüm, gaflet ve dalaletten korusun ve kurtarsın.

Âmin bi hürmeti Taha ve Yasin velhamdülillahi Rabbilalemin.

Selam ve dua ile Abdurrahman Sevgili