Bugun...


Kutbettin Akdemir

facebook-paylas
HİDAYETİN SON KAYNAĞI KURAN-I KERİM
Tarih: 14-08-2021 00:01:00 Güncelleme: 14-08-2021 00:01:00


أَعُوذُ بِاللهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ بِسْــــمِ اللهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ

اَلْحَمْدُ لِلَّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿﴾ وَالْعَاقِـبَـةُ لِلْمُـتَّـق۪ينَ ﴿﴾ وَلَا عُدْوَانَ إِلَّا عَلَى الظَّالِم۪ينَ ﴿﴾ وَالصَّلٰاةُ وَالسَّلٰامُ عَلٰى رَسُولِـنَا مُحَمَّدٍ وَأٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ٓ أَجْمَع۪ينَ

Yine bir şuur derslerinde beraberiz. Birbirlerini seven, birbirlerine inanan ve güvenen kardeşler topluluğu olarak bir araya gelmeyi bizlere nasip eden Yüce Allah’a sonsuz hamd ve senalar, Efendimiz’e (s.a.s.), tertemiz Ehl-i Beytine ve şerefli ashabına sonsuz salat ve selamlar olsun.

Cenab-ı Hak unuttuklarımızı hatırlamayı, bilmediklerimizi öğrenmeyi, hatırladıklarımız ve öğrendiklerimizi de hayatımızda uygulamayı bizlere nasip eylesin. İslam’ı gerek fert olarak gerek cemaat (toplum) olarak gerekse düzen olarak yaşamayı bizlere nasip eylesin.

Kardeşlerim!

Bir önceki dersimizde kitaplara iman konusunu işledik. Bu dersimizde de insanlara ve insanlığa gönderilen son hidayet kaynağı olan hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’i tanımaya çalışacağız.

Dinimizin kaynakları, edille-i şeriyye dediğimiz dört şer’i delildir ki bunlar: Kur’an-ı Kerim, Sünnet, İcma ve Kıyastır.

Kur’an-ı Kerim; Peygamber Efendimiz’e (sas) insanlığın saadeti için lafzı ve manası Allah (cc) tarafından indirilen kutlu sözdür. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ

Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicr 15/9)

Kur’an, Allah-u Teâlâ tarafından bütün insanlığa rahmet vesilesi olarak gönderilen son ilahi kelamdır. Bugünümüzün ve yarınımızın, dünyamızın ve âhiretimizin inşa edici gücü, rehberi Kur’ân-ı Kerim’dir.

Sünnet ise; Sevgili Peygamberimizin sözleri, davranışları ve olaylar karşısındaki tutumlarıdır. Onun yaşam tarzıdır. Kur’ân’ın hayatla buluştuğu, anlaşılır ve yaşanılır hale geldiği yer, Peygamberimizin sünnetidir. Bu noktada Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmayacaksınız: Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti." (Muvatta', Kader, 3)

Kuran-ı Kerim 610 yılının Ramazan Ayının Kadir Gecesi’nde Peygamber Efendimize nazil olmaya başlamıştır ( Bakara 2/ 185, Kadr 97/1). İlk ayetler, Mekke’de Hira Mağarası’nda nazil olan Alak Suresi’nin ilk beş ayetidir:

اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ ﴿١﴾ خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ ﴿٢﴾ اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ ﴿٣﴾ اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ ﴿٣﴾ اَلَّذ۪ي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ ﴿٤﴾ اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ ﴿٣﴾ عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْۜ ﴿٥﴾

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.” (Alak 96/1-5)

“Oku!” emriyle başlayan 23 yıllık vahiy süreci insanların vahşilikte sırtlanları bile geçtiği bir dönemde saadet asrının birer neferi olacak bir inşa sürecidir. Önce insanları inanç, ahlak yönünden inşa etmeyi hedefleyen bir süreçtir. Birey bazında başlayan bu inşa sürecini toplum, devlet ve medeniyet inşa süreci izlemiştir.

Cehalet asrını saadet asrına yücelten tabii ki insanları ve insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran (İbrahim 14/1) kitabımız Kur’an’dır. Tarihsel süreç içerisinde Kur’an’a yapışanlar, O’nu hayat nizamı olarak kabul edip birey-toplum-devlet bazında hayatlarına hâkim kılanlar hep yücelmişlerdir. Aksine Kur’an’a sırt dönenler, hükümlerini hayatlarına hâkim kılma çabası göstermeyenler hep hüsrana uğramışlardır. Bu gerçeği Peygamber Efendimiz (sas), Hz. Ömer (ra)’in rivayetiyle bizlere ifade etmektedir:

قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ:

أَمَا إِنَّ نَبِيَّكُمْ {صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ} قَدْ قَالَ: "إِنَّ اللَّهَ يَرْفَعُ بِهَذَا الْكِتَابِ أَقْوَامًا وَيَضَعُ بِهِ آخَرِينَ"

Hz. Ömer (ra) diyor ki, Peygamberiniz (sav) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, bu Kitabı sayesinde bazı toplulukları yüceltir, diğerlerini de alçaltır.” (İbn Hanbel, I, 36)

 

Kardeşlerim! Gelin birlikte hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’i tanıyalım.

Kur’an-ı Kerim’in beş ana bölümü vardır. Bunlar:

1. Bütün ilimlerin temel esasları Kur’an’dadır.

Kuran-ı Kerim, dünya ve ahiret saadetini kazanmanın yegâne kaynağı olması bakımından her ilmin kaynağıdır. Kâinatı yaratan ve Kur’an-ı Kerim’i gönderen Allah (cc) olduğuna göre kâinatla Kur’an arasında çelişki düşünülemez. Kâinatı yaratan Allah’ın kâinata koyduğu çalışma kanunlarına “Sünnetullah” denir.

2. Kâinatın yaratılış sırları Kur’an’dadır.

İçinde yaşadığımız kâinatın yaratılış safhalarına ait birçok bilgi Kur’an-ı Kerim aracılığıyla insanoğluna sunulmaktadır.

3. Dünya saadetinin esasları Kur’an’dadır.

İnsanoğlunun dünyaya geliş maksadı, imtihanı kazanıp ( Mülk 6/2), huzurlu olmak olduğuna göre dünya saadetini elde etmekle ilgili ferdi, ailevi, üretim-tüketim, ekonomi-ticaret, sosyal-hukuki düzen, devletlerarası ilişkiler, siyaset ve daha birçok konuda muhtaç olduğumuz esasları Kur’an-ı Kerim’de bulabilmekteyiz. Kur’an‘da hayatın her anına ve her alanına dair esasların varlığı, bir hayat nizamı olmasındandır.

4. Ahiret saadetinin esasları Kur’an’dadır.

İnsanoğlunun dünya geliş maksadı imtihan olduğuna göre dünya üzerinde cereyan eden olayların muhakkak bir hesabının görülmesi gerekir. Esas hesap yeri ahiret olduğu için Kur’an, en çok ahiretteki hesabı düşünerek iş yapmayı emreder. Bu bakımdan ahirette karşılaşacağımız bütün durumları Kur’an tafsilatıyla bizlere anlatmaktadır.

5. Cihad farzının esasları Kur’an’dadır.

Ku’an-ı Kerim insanlığın tüm ihtiyaçlarını şamil ve kâmil manada karşılamak üzere indirildiğinden (En’am 6/38), Müslümanların inandıkları gibi yaşamalarını temin edecek nizamı kurmak ve bu nizamı yürütmekle ilgili esaslar cihad farzıyla bizlere bildirmektedir.

Bütün bu bilgiler ışığında anlıyoruz ki Kur’an, sadece ahlak ve ibadetle sınırlı bir kitab olmayıp aynı zamanda bir hayat kitabıdır. Bize düşen görev, Kur’an-ı Kerim’i okumak, anlamak, yaşamak, yaşatmak için bütün gayretimizi sarf etmektir. Bizler ilk ayet olan “Oku” emrini, Kur’an-ı Kerim’i, Mushaf’tan açıp okumak ve hatmetmek olarak anladık. Ancak “oku” emrinin kendisine nazil olduğu yüce Peygamber, eline bir metin alıp okumadı. Zaten Peygamberimiz (sas) okuma yazma bilmiyordu da.

Peki, ne yaptı Peygamber Efendimiz?

Alak Suresi’nin ilk beş ayetinden sonra inen ayetler Peygamber Efendimize dini tebliğ görevini yerine getirmesini, inkârcıları uyarmasını ve bu konuda karşılaşacağı sıkıntılara katlanmasını emrediyordu (Müddessir 74/1-7). Bu ayetlerin gereği Peygamber Efendimiz, Mekke sokaklarına indi. Yakınlarından başlamak üzere insanları hakka, tevhide çağırdı.

Aslında okumak (kıraat) eylemi çok boyutludur. Gözün okuması, okunacak metni görmesidir. Dilin okuması, gözün gördüğünü telaffuz etmesidir. Aklın okuması, gözün gördüğünü, dilin telaffuz ettiğini anlama gayreti içine girmesidir. Kalbin okuması, aklın anlama gayretini imana dönüştürmesidir. Bedenin okuması ise bütün azalarıyla bu inancın gereğini yerine getirmeye çalışmasıdır. Bu yüzden de bize “Otur! Kur’an oku!” diyenlere demeliyiz ki “ Kur’an’ı okudum. o da kalk cihad et!” diyor.

Kardeşlerim!

Geliniz, Kur’an’ın ilk muhatapları olan sahabe efendilerimizin Kur’an’la ilişkilerine bir göz atalım. Onların Kur’an’la olan ilişkisi bilgi öncelikli olmayıp amel öncelikliydi. Bu yüzden okudukları her ayet onların bilgi haznelerinde yer eden kıymetli bir bilgi olmasının yanında hayatlarını inşa edecekleri bir emirdi. Bu emri alan yerinde duramazdı. Ashab-ı kiram, ya Mekke’nin müreffeh yaşamını terk edip Yesrib’e koşan bir Mus’ab b. Umeyr oldular. Yesrib’i Medine, Medine’yi de medeniyetin başkenti yaptılar. Ya Cafer b. Ebî Tâlib oldular; Hicreti lütuf bilip Necaşî’yi Hakk yoluna davet eden bir davetçi oldular. Ya da Peygamber Efendimiz’e Medine’de ev sahipliği yapma şerefine nail olan Ebu Eyyüb el-Ensârî gibi nebevi müjdenin aşkıyla ilerleyen yaşına bakmayıp İstanbul’un surlarında cihada koşan bir mücahid oldular.

Peygamber Efendimiz’in kendisinden Kur’an dinlemeyi çok sevdiği, Ka’be’de Rahman suresini açıkça okuyup dayanılmaz işkencelere rağmen inancından vazgeçmeyen Abdullah b. Mes’ud (r.a) bakın bize ne diyor:

“Ey Müslüman! Allah’ın kitabında “Ey iman edenler!” sözünü duyduğun zaman, gönlünü aç ve o ayeti can kulağıyla dinle! Çünkü Allah seninle konuşuyor. Sana ya bir emir verecek, ya seni bir şeyden uzaklaştıracak, ya sana bir mükellefiyet yükleyecek, ya da senin hayrına olacak bir şeyi nazarına verecek.”

Dersimizi Peygamber Efendimiz’in şu duasıyla bitirelim.

“Ya Rabbi!

Kur'an'ı kalbimin baharı, gönlümün nuru kıl, üzüntümü ve derdimi gideren kıl.” Amin…

(Ahmed bin Hanbel 1/391, 452; Hâkim, 1/509)

 



Bu yazı 4140 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI