Bugun...


Mehmet Ali ABAKAY

facebook-paylas
ŞEHİR ARAŞTIRMALARIMIZDAN HABİB-İ NECCAR ANTAKYA ve DİYARBAKIR’DA İLK EZAN -3
Tarih: 13-01-2023 00:01:00 Güncelleme: 13-01-2023 00:01:00


Sûre âyetlerinde geçen diğer ifadeleri, konuyu tamamlayıcı olduğu için verirken Antakya’da geçen olayı, durumu 17. ve 22. Âyetler toplamında yer alan tablonun havariler ve Habib-i Neccar’a işaret ettiğini belirtir, müfessirlerin çoğu.

Antakya’da meydana gelen depremlerin en şiddetlisi Mayıs 526’da olur. Bu depremde ölen kişi sayısı 250.000 olarak kayıtlarda yer alır. Kur’an’da yer alan ifade, bu depremle ilgili değildir. Habib-i Neccar’a ve Havarilere isnat edildiği tefsir edilen 23. Ve 29. Âyetler toplamı:

 

 «O’ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar. İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum. Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin. Gir cennete! denildi. «Keşke, dedi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını kavmim bilseydi! Biz ondan sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik. (Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.”

 

Burada bahsedilen depremde şehrin yok edildiği yer alır. Antakya Tarihi’nde yer alan depremlerin en büyüğü 526 Tarihli olan mı kast ediliyor? Bu depremde Antakya ve çevresi olmak üzere her yer yıkılıyor. Yaklaşık 300.000 Nüfusa varan, Roma’nın 3. Büyük şehri, haritadan siliniyor. Depremin beraberinde deniz dalgalanmaları, âyette geçen korkunç sese karşılık olur mu?

 

Habib-i Neccar Olayı, Hz. İsa (a.s) Dönemi'nde olmuştur. Hz. İsa hayatta iken gerçekleşen olaydan sonra meydana gelen deprem arasında 494-495 Yıl vardır. Yoksa gittikçe azgınlaşan, yoldan çıkan Antakya ve çevresine bu bela, Habib-i Neccar Olayı’ndan sonra ibret olarak mı yer almıştır, Kur’an-ı Kerim’de?

 

115’te yıkıcı bir depremin olduğu çevre söz konusudur. Âyette geçen korkunç ses, depremle bağlantılı denizdeki dalgalanma veya bir yanardağ patlaması olabilir. Deprem- Yanardağ Patlaması-Tsunami, birbirine bağlı felaketler zincirinin birer halkasıdır.

 

Habibi Neccar için halkın belirttiği anlatım ve nakil yanında Hatay Valiliği Sitesi’nde Habibi Neccar için verilen bilgi, şu şekildedir:

 

Habib'ün Neccar'ın Kimliği

 

 Kur'an-ı Kerim'de, Yasin Suresi'nde, bir şehir halkına, Allah'a inanmaları için gönderilen iki elçi ile daha sonra onları desteklemek için gönderilen üçüncü bir elçiden söz edilir.Halkın bu elçileri yalanlamaları üzerine, şehrin öbür ucundan koşarak gelen bir adamın onlara iman etmesi üzerine öldürülmesi ve cennetle müjdelenişi anlatılır. Birçok İslam tarihçisi ve müfessir bu olayın Hz. İsa'nın tebliği döneminde gerçekleştiği görüşündedirler. Bazı müfessirler, sözü edilen şehrin Antakya olduğu kanaatindedir. Şehrin öbür ucundan gelerek elçilere inanan ve bu yüzden şehit edilen kişi de Habib'ün Neccar'dır. Bu nedenle Habib'ün Neccar, "Sahib-i Yasin” olarak da anılmıştır. Kimi müfessirler de iman eden bu kişinin adını Habîb b. Musa, Habîb b. Mer'î veya Habîb b. İsrail olduğunu kaydetmiştir. Hristiyan kaynaklarında ise Hristiyan aslından olup A'mal-i Rusül'de (Resullerin İşleri) adı geçen Agabus olduğu zikredilmektedir.

 

Habib’ün Neccar'ın mesleği ile ilgili olarak da kaynaklarda farlı görüşler ortaya koyulmuş, mesleğinin marangoz, ipekçi, kassâr (bez ağartan) veya ayakkabıcı olduğu belirtilmiştir. Günlük kazancının yarısını ailesine ayırıp diğer yarısını da sadaka verdiği nakledilmiştir. Ayrıca cüzzam hastalığına yakalandığı için şehrin dışında bir yerde ikamet ederek ibadetle meşgul olduğu rivayet edilmiştir. Evliya Çelebi de Habib’ün Neccar hakkında kaydettiği menkıbede geçimini sağlamak için neccârlık yaptığından kendisine Habib’ün Neccar denildiğini ve o zamanda dülgerlerin pîri olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca Payas'ta Sürmeli Yayla'da birçok defa ikamet ettiğini ve halkı dine davet ettiğini belirtmiştir.

 

Görüldüğü gibi gerek Habib'ün Neccar'ın ve üç elçinin kimlikleri gerekse de yaşanan olayların ayrıntılarıyla ilgili İslam âlimleri ve tarihçiler tarafından farklı yorumlar yapılmıştır. Ancak konumuz açısından önemli olan Antakya şehrinde bulunan Habib'ün Neccar Camii'nin ve (…) türbelerin, Yasin suresinde anlatılan kıssayla ilişkilendirilerek ayetlerde anlatılan olaylara iman ve hürmetle, olayın kahramanları adına yapılmış olmalarıdır.( Erişim: 8 Ocak 2019 Saat 23.24)

  

Habib-i Neccar Camiî ve Antakyanın Alınışı

 

Niçin Antakya’nın fethinde ilk iş, Habib-i Neccar’ın kabrinin araştırılması olmuştur?  Bu durum, Antakya’nın fethinde görülür, özetle. Antakya alınınca ilk yapılan iş, Habib-i Neccar ile havarilerin kabirlerinin aranmasıdır, bulunmasıdır. 636’da Yermük’te yenilen Roma, 638’deki kuşatmada Antakya’da direnemez ve Antakya alınır.

 

Kabirler, bir belgedir, tarihte. İstanbul’un alındıktan sonra Ebu Eyüb el-Ensarî’nin kabrinin bulunması, bunun apaçık bir belgesi olarak durur, tarihte önümüzde.  

 

Habib-i Neccar’a isnat edilen mekân, camiî hüviyetine kavuşturulur. Dönem, Hz. Ömer Halifeliği, Fethi gerçekleştiren Komutan Ebu Ubeyde bin Cerrah’tır.

 

Birçok kez el değiştiren Antakya, Bizans hakimiyetinde mekânın kilise’ye dönüştürüldüğüne tanıklık eder. Müslümanların eline geçince şehir, mekân aslına dönüştürülür. Zamanla etrafında eklentilerle günümüzdeki şekline dönüştürülen yapı, külliye özelliğini taşır.

 

    İlk Ezan ve İlk Anadolu Camiî

 

638’de günümüz Anadolu Haritası’na göre ilk ezan, Antakya’da okunur. İlk camiî, “Habib-i Neccar” adına yapılan ibadethanedir. Yapılan camiî, zaman içinde değişikliklere uğramıştır, kuşkusuz. Son şeklini Memlûk Hükümdarı Baybars zamanında almıştır.

 

Edessa-Ruha-Urfa, o dönemde İyad bin Ganm tarafından fethedilmiştir. Antakya, Ebu Ubeyd bin Cerrah tarafından alındıktan sonra bir yıl geçer, Urfa İslam egemenliğine girer:639/ 640

 

Urfa’nın el değiştirmesiyle Diyarbekir, aynı yıl içinde alınır, altı aya varan kuşatma içinde.Bu kronolojik sıralamada iddia edilen “Diyarbakır” ilk alınan şehir değildir, İslam egemenliğine giren iller içinde. Antakya, ilk alınan ildir.

 

Ulu Camii hakkında birçok kaynakta, ezanın Anadolu’da ilk kez okunduğu yer olduğu, ilk camiî özelliğine sahip bulunduğu yer alır.

 

Habib-i Neccar Camiî, bunun böyle olmadığını gösterir. Bu Ulu Camiî’n ihtişamına ve önemine gölge bir açıklama değildir, kesinlikle.

 

Sonuç: Sanal ortamın esas aldığı kaynaklar, sempozyum bildirileri, kaleme alınan şehri tanıtıcı kitaplar, bu bilgi yanlışlığını gittikçe derinleştirmektedir. Şehir araştırmalarımızı yaparken, gerçekleştirirken kaynakları esas tutan, tarihle çelişmeyen bilgileri esas tuttuğumuzu ifade edelim. Amacımız, şehri ele alırken, bu tür bilgi yanlışlıklarına düşülmesinin önüne geçmektir. Ne yazık ki sanal ortamda bilgi kirliliği sebebiyle ilmî çalışmalara bulaşan istenmeyen durumlar, üniversitelerde gerçek bilgi şekline dönüştürülmektedir. Sayfalarca süren açıklama ve tespitler, sadece Anadolu’daki ilk camii ve ilk ezanın nerede okunduğu içindi. Diğer hususlar mı? Emin olun, kitaplara yayıldığında kaleme almaya, insan ömrü yetmemektedir.

 

Fotoğraf: Hatay Valiliği Resmi Sitesi



Bu yazı 1365 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI