Bugun...


Mehmet Emin Özer

facebook-paylas
Sözün Değeri Söyleyenin Davranışıyla Ölçülür
Tarih: 27-09-2021 00:01:00 Güncelleme: 27-09-2021 00:01:00


Bu haftaki yazımıza çocuk eğitiminde davranış ile söz arasındaki bağlantıyı ortaya koyan bir anektodla başlayalım. Buyurun.

Çocuğun birisi bal yiyince vücudunda yaralar çıkıyormuş, ama bir türlü bal yemeyi de bırakamıyormuş.

Ailesi, çocuklarının bal tutkusunu önlemek için hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile!

Sonunda, tavsiye üzerine, Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler.

İmam Ebu Hanife, sorunu dinledikten sonra çocuğun ana ve babasına; “Kırk gün sonra gelin” demiş.

Anne ve baba buna bir anlam vermese de çaresizlik içinde mecburen geri dönmüşler.

Kırk gün geçtikten sonra tekrar Ebu Hanife Hazretlerinin huzuruna varmışlar.

İmam-ı Âzam, çocukla kısa bir görüşme yaptıktan sonra ona; “Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş.

Sonra da çocuğun ailesine dönüp; “Tamam, gidebilirsiniz.” demiş.

Anne-baba şaşkınlık içinde; “Hepsi bu muydu?” dercesine birbirine bakmışlar.

Öyle ya, kırk gün bekleyip de sonunda sadece bir cümle duyup gönderilmek, anlaşılır bir durum değilmiş.

Fakat karşılarındaki zat da devrin en büyük alimi.

Onun dediği gibi yapmışlar ve evlerine dönmüşler.

Aradan bir kaç gün geçtikten sonra bakmışlar ki çocukları artık bal istemiyor!

Bunun nasıl olduğunu merak etmişler. Sebebini öğrenmek için İmam-ı Âzam’ı tekrardan rahatsız etmişler ve ona; “Efendim, ona sadece bir cümle söylediniz. Nasıl oldu da bir cümleyle onu baldan vazgeçirebildiniz? Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşlar.

Gülümseyerek şöyle cevap vermiş İmam-ı Azam Ebu Hanife: “Kırk gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, başkasına ‘bal yeme’ demesi etkili olmazdı. Sizin ilk gelişinizde bal yemeyi kestim, önce nefsimde denedim bunu. Kendim bunu bırakmanın mümkün olduğunu görünce sözüm de ona tesir etti.”  dedi

Ebeveynler ve eğitimciler olarak bu kıssadan çıkaracağımız çok önemli dersler var.

 

Şimdi yazacağım cümleleri günlük hayatta çoğumuz söylemişiz.

"Çocuklar, her gün kitap okuyun."

" Oğlum, telefonla  oynama!"

" Kızım elinden o telefonu bırak!"

" Oğlum her zaman doğru sözlü ol! "

"Kızım o laf söylenilir mi?'

... 

Yapmadığımız bir davranışı başkasının yapmasını istemek veya terk etmediğimiz zararlı bir alışkanlığı başkasından terk etmesini istemek ne kadar etkili olabilir ki? Söylenen bir sözün karşı tarafa etki edebilmesi için o davranışın bizde mevcut olması gerekir ki etki edebilsin.

Evet, çocuklar yetişkinlerin birer aynası gibidir. Zira çocuklar doğarken işlenmeye hazır bir  maden gibidir. Ona , öğrettiklerimizle ve davranışlarımızla şekil veririz. İyi işlenen bir maden nasıl değerli oluyorsa iyi öğrenen ve çevresinde öğrendiklerini pekiştiren davranışlar gören çocuk da değerli bir birey olur.

Onun için çocuklarımızda olmasını istediğimiz davranışları öncelikle bizler sergilemeliyiz.  Çünkü çocuk ne görüyorsa onu yapar.

Misal, yetişkinler olarak çocuklarımızın kitap okumadıklarından şikayet ederiz. Ancak yapılan araştırmalarda  yetişkinlerin kitap okumadıkları gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Bu araştırmalarda millet olarak kişi başına günde 1 dakika kitap okumaya, 360 dakika televizyon izlemeye ve  180 dakika internete  zaman  ayırdığımızı görüyoruz.

Bu tablo bize her şeyi açıklıyor. Çocukları suçlamak yerine aynaya dönüp kendimize bakmalıyız. Ne zaman ki davranışlarımız ile sözlerimiz birbiriyle uyuşursa  işte o zaman  sözümüzün bir ağırlığı ve etkisi olur.

Selametle kalın



Bu yazı 4864 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI