Bugun...


Yasin Güler

facebook-paylas
Çifte Standart ve Toplumun İkilemi
Tarih: 08-07-2024 00:02:00 Güncelleme: 08-07-2024 00:02:00


 

Türkiye'nin komşusu Suriye'de yıllardır süregelen iç savaş, ülkemizi derinden etkileyen bir durum. Milyonlarca Suriyeli mülteci, savaşın getirdiği yıkımdan kaçarak Türkiye'ye sığındı. Bu durum, sosyal ve ekonomik pek çok soruna yol açtı ve ülkemizdeki bazı kesimlerin tepkisini çekti. Suriyeli mültecilere karşı oluşan öfke, çoğu zaman sınırdaki olayların sorumluluğunu mültecilere yükleyen bir yaklaşımla ifade ediliyor. Suriyelilere yönelik linç girişimleri, ayrımcılık ve nefret söylemi bu durumun en çarpıcı örnekleri.

Ancak aynı öfkenin, İsrail'in Filistin'e yönelik politikaları ve eylemleri bağlamında Türkiye'de yaşayan Yahudilere veya İsrail'e destek için savaşmaya gidenlere yöneltilmediğine dikkat çekmek gerekiyor. Türkiye'de yaşayan Yahudiler, çoğunlukla sessiz bir azınlık olarak, bu tür olaylardan etkilenmeden hayatlarını sürdürebiliyor. Hatta, İsrail'e yönelik eleştirilerde bile, yerel Yahudi topluluklarına yönelik herhangi bir saldırgan tutum sergilenmiyor.

Bu durumu anlamak için, Türkiye toplumunun bazı kesimlerinin gösterdiği çifte standardı irdelemek gerekiyor. Suriyelilere yönelik öfkenin temelinde, milliyetçi ve ırkçı eğilimlerin yanı sıra, ekonomik kaygılar ve sosyal değişim korkusu da yatıyor. Suriyelilerin ucuz iş gücü olarak görülmesi, ekonomik sıkıntıların faturasının onlara kesilmesine neden oluyor. Oysa İsrail-Filistin çatışması bağlamında Türkiye'deki Yahudi topluluğu, bu tür ekonomik veya sosyal kaygıların hedefi olmuyor.

İkiyüzlülük, toplumumuzun bazı kesimlerinde o kadar derinlere işlemiş durumda ki, İsrail'i protesto etmek amacıyla yapılan ürün boykotları bile, bazı kesimler tarafından aşırı ve vicdansızca bulunabiliyor. Bu durum, toplumun bir bölümünün vicdanının sessizliğini ve çifte standartlarını gözler önüne seriyor. Bir yanda Suriyelilere yönelik saldırganlık ve öfke varken, diğer yanda İsrail'e yönelik tepkilerin bastırılması veya eleştirilmesi, toplumsal adalet ve vicdan anlayışımızda ciddi bir çarpıklık olduğunu gösteriyor.

Bu çifte standardın ve vicdansızlığın sonu ne olacak? Bu tür ayrımcı ve ötekileştirici yaklaşımlar, toplumsal barışı ve birlikte yaşama kültürünü zedeleyen en büyük tehditlerden biridir. Eğer bu çifte standardı ve vicdansızlığı aşamazsak, toplum olarak daha fazla kutuplaşma ve çatışmayla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır.

Türkiye, tarih boyunca farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşadığı, hoşgörü ve dayanışmanın örnekleriyle dolu bir ülke olmuştur. Ancak günümüzde yaşanan bu çifte standart ve vicdansızlık, bu mirasa zarar vermektedir. Toplumsal barışı korumak ve birlikte yaşama kültürünü güçlendirmek için, önyargılarımızı ve ayrımcı tutumlarımızı sorgulamalı, her bireyi eşit ve adil bir şekilde değerlendirmeliyiz. Ancak bu şekilde, daha adil ve huzurlu bir topluma ulaşabiliriz.

Bu ülkenin insanları olarak, bir an önce bu ikiyüzlülüğü ve vicdansızlığı fark edip, buna karşı durmalıyız. Aksi takdirde, hem vicdanımızı hem de toplumsal barışımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Birlikte yaşamanın, hoşgörünün ve adaletin egemen olduğu bir toplum inşa etmek için, bu çifte standartlara ve ayrımcılığa son vermeliyiz. Şimdi, her zamankinden daha fazla birlik ve beraberlik içinde hareket etme zamanı.



Bu yazı 820 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI