Diyarbakır ve Mardin'de çıkan yangınlar hepimizi derinden yaraladı. Bu trajik olayda hayatını kaybeden 15 canımızın acısını yüreğimizde hissediyoruz. Kaybettiklerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine sabır ve yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Bu büyük felaketin ardından, acının büyüklüğünü hissetmek ve birlik olmak her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Siyasi ve kültürel ayrılıkları bir kenara bırakıp, birlikte hareket etmenin zamanı gelmiştir. Yas tutan ailelerin acıları üzerinden siyaset yapmak, ne İslam'a ne de medeni toplumlara yakışır.

Devletin acılı ailelere yapacağı yardımlar, elbette ki önemli ve gereklidir. Ancak bu yardımlar, yaşanan acıyı dindirmeyecek ve kaybedilen canları geri getirmeyecektir. Bizlere düşen, insanlığımızı ve kardeşliğimizi göstererek birlik olmaktır. Millet olarak bilgiye, kültüre ve İslam’a her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu tür felaketler karşısında gösterdiğimiz tutum, hem dini hem de kültürel değerlerimize uygun olmalıdır. Acılı ailelerin söyledikleri sözlere kulak vermek, onlara hakaret etmemek ve acılarını paylaşmak en doğru yaklaşım olacaktır. Hz. Ömer'in yaşlı bir kadının sözünü dikkate aldığı gibi, devlet temsilcilerinin de acılı ailelerin söylediklerini görmezden gelmesi ve onları incitmemesi gerekmektedir.

Doğal afet olaylarında, halkın yasını rencide edecek şekilde davranmak yerine, acılarını paylaşmalı ve onları anlamalıyız. Devletin temsilcileri ve siyasiler, bu tür olaylar karşısında halkın yanında olmalı, onların acılarına ortak olmalıdır. Bu halkın devlete olan güvenini ve bağlılığını sarsmamalıyız. Bugün devleti yönetenler var, yarın olmayabilir; ancak halk her zaman var olacaktır. Kürt halkı, tarih boyunca devletine sadık bir halk olmuştur. Siyaset kurumu, yaslardan uzak durmalı ve İslam'ın kurallarına uygun davranmalıdır. Hz. Peygamberi temsil eden kişiler cesur olmalı ve dünya menfaatleri için ebedi hayatlarını feda etmemelidirler.

Yangından bu yana, bazı sosyal medya hesaplarında Kürtlere yönelik hakaretler yapıldı. Bu durum kabul edilemez. Siyasi iktidar bu konuda harekete geçmeli ve bu tür hakaretleri yapan kişiler hakkında gerekli işlemleri yapmalıdır. İçişleri ve Adalet Bakanlıkları, bu tür ayrımcı ve incitici söylemlerle ilgili olarak derhal harekete geçmelidir. Diyarbakır'da AK Parti il teşkilatı kendini savunmaya çalışıyor, ancak yöre halkı gerçeği biliyor. Yangının ne zaman çıktığını, yangın gecesi nerede olduklarını ve ne zaman yangın yerine ulaştıklarını herkes bilmektedir. Allah’ın kameraları her şeyi kaydetmiştir. Bu yarayı daha fazla deşmeyelim. Toplumsal mutabakata acilen ihtiyaç vardır. Birliğe ihtiyacımız var.

Diyarbakır ve Mardin için ne yapmalıyız? Bu felaketlerin bir daha yaşanmaması için devlet ve millet olarak el ele verip neler yapmalıyız? Bu konuda hep birlikte çalışmalıyız. Öncelikle, yangınla mücadele için daha etkili önlemler alınmalı ve yangın sonrası yapılacak çalışmalar hızla hayata geçirilmelidir. Yangın bölgelerinde altyapı güçlendirilmeli, ormanlık alanların korunması için daha fazla önlem alınmalıdır. Halkın bilinçlendirilmesi ve eğitim çalışmaları artırılmalıdır. Ayrıca, bu tür felaketlerde hızlı ve etkili müdahale edebilmek için gerekli ekipman ve personel sayısı artırılmalıdır.

Son olarak, sosyal medyada ve kamuoyunda ayrımcı ve incitici söylemlere izin verilmemeli, bu tür davranışlarda bulunanlar hakkında gerekli yasal işlemler yapılmalıdır. Toplum olarak birliğimizi korumalı, acılarımızı paylaşmalı ve birbirimize destek olmalıyız. Bu zorlu günleri aşabilmek için hepimize büyük sorumluluklar düşüyor.

Kalın sağlıcakla.