Bugun...


Sinan Altmışkara

facebook-paylas
Biz nerede hata yaptık e-dostlar?
Tarih: 10-06-2022 00:02:00 Güncelleme: 10-06-2022 00:02:00


Birinci hatamız inançtır. İnançtan kastımız ‘inandırılmaktır.’ Aslında beyin yıkama ya da beyine ket vurma da diyebileceğimiz bir hal üzere tabiri yerindedir. Gizli baskılama denilen şey, beynimizin alışık olduğu cisimlerden gelen sayısız duyusal veriyi baskılaması ve bilincimizi oluşturan, etrafımızda neye odaklanacağımızı kontrol eden üst beyin bölgelerine ulaştırmamasıdır. Aslında soru şu; dikkatimizi neye odaklayıp neye odaklamayacağımızı nasıl seçiyoruz? Ya da seçiyor muyuz? Nöropsikolojik bir olgu olan bu otomatik devre, beynimize öyle bir ket vuruyor ki, bu gizli baskılama yüzünden görsel ve işitsel ve hatta diğer duyularımız işlevsiz kalıyor. Bireysel bu özellik toplum mühendisliğiyle tüm topluma sirayet ettiriliyor. Toplumun ekseri artık bu sınıftadır. Vur kafasına al ekmeğini türünden yani. Kullanılan argüman ya dindir ya milliyettir ya da duygu sömürüsü yapılabilecek diğer kalemlerdir.

Akıllı geçinenler ile akılsız güruhlar arasında yaşanan dejavu halidir yaşananlar. Tarihin bu kadar tekerrür ettiği başka bir toplum yoktur sanırım.

Tereddüt etmek mi talihimize? Akıl etmemek mi yaşadıklarımızı? Tarihten ve hatta yakın tarihimizden ders çıkaramamak mı? O da nedir? Diyesi geldiği toprak parçasıdır yurdumuz. Uğur Mumcu’nun aydınlatmak istediği bir toplumun kendisini koruyamadığı toprak parçasına ne denir? Yarım ada değil tabi ki. Yarım akıllı diyarı tabiri mi? Başımıza bela olan örgütleri geçici hizmetler için kimler kurdurttu?! Dahi bunlar nasıl başımıza yarım asır bela oldular dersiniz? Kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için ne ‘davalar/hikâyeler’ pelesenk oldu dillere! Yok milletin kurtuluşu, yok din savaşı, yok özgürlük şarkısı! Bilinen tek gerçek; sınıflar arası açılan çılgın makas! Anlaşıldı ki, çılgın Türk yokmuş.  Sona doğru anlaşılan o ki, çıldırmış fakir Türkler varmış.

 

Bütün yurt duble yollarla kuşandı. Doğru. Trafik kazaları, dolayısıyla trafik sebepli ölümler azaldı. Şükür. Sosyal patlamanın ve ekonomik buhranın neden olduğu boşanma, iflas ve dolandırıcılığın envai çeşidi nedeniyle kendi canına veya başkalarının canına kıyma sayısı, eski trafik ölümlerini geride bıraktı. Sonuç peki, modern şehirlerin, medeniyetsizlikteki başarı katsayısı tavan yaptı. Ve elde kalan kocaman bir sıfır.

 

‘Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun’ deyimi bir zamanların moda deyimiydi. Hızlı zengin olanlar, gençleri öldürdüler doğru. Aslında umutlarını öldürerek başladılar işe. Cesedi yakışıklı olanlar ise, modaya uyup başkalarının namusuna göz diken ve toplumda birkaç maskeyle dolaşan kolpaçino türleriydi. Bunlar da trafikten boşalan ölüm endeksini doldurmaya gayret eden türlerdi. Velhasıl doğa boşluk kabul etmiyordu. Boşalan her alanı dolduruyor hava-cıva gibi birileri.

 

Hemen hemen çeyrek asır oldu; entelektüel, seviyeli, objektif, nesnel, ufuk açıcı, adâb-ı muaşerete uygun, araştırmaya dayalı, kitabın ortasından konuşan, mantık örgüsüne layık, niyet okumayan,  sadece algı yaratmak için dile gelmeyen bir açık oturum programı izleyemedik.  Kopyala yapıştır adamlar ekrandaydı hep. Belki kızacaksınız ama cuntacıların, vesayetçilerin imanı diri tutan ve insanı uyanık kılan bir tarafı varmış meğerse dediğiniz anınız oldu mu?

 

‘İnsanların içindeki doyumsuz devi yani aslında belki nefsimizi iktidar ettiler’de, biz yanlış anladık galiba iktidar kavramının sahih anlamını siyasi hayatımızda!

 

İktidar hırsının, dillere pelesenk ‘dava’ kavramıyla ne alakası kaldı Allah aşkına! Nefsimizi terbiye etmenin yolu, onu iktidar hırsıyla kırbaçlayarak değil, onu nefis tezkiyesiyle kötülüklerden arındırarak imtihana hazır olmamızdı aslında. Ne saçmalıyor bu adam diyeniniz oldu mu acaba? Atı alan Üsküdar’ı geçti diyeniniz var belki de. Üsküdar’dan geçmek kolayda; sırat köprüsünden hiçbiri geçemeyecek el-hak.

 

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, beyaz kendi telaşında. Kara ise beyaz olduğunu ispatlama derdinde. Zengin, mümin kıyafetiyle ter döker iken; fakir, mürit olma yarışında. İyi insanlar, seyirci koltuğunda, uçak modunda. Kötüler ise oyuncu sahnesinde uçuş forsunda. Gel gör ki güzel insanlar, pirincin içindeki siyah taş kadar az ve ayıklanmayı bekliyorlar, maskeli beyazların arasında.

 

Şeref yoksunu ve hem de İslamcı profilinde, para-makam için ruhunu Marksistlere/kapitalistlere satmış, lağım çukurları da var elbet. Kendilerini sanırlar ki, kolonya fabrikası proletaryası. Bunlar da eski İslamcı hani. Yer tutmak için envai kılığa giren hava cıva asalaklar aslında. Bir de bakıyorsunuz bunlar da çıkmış düğün alayına. Düğüne giden oynar misali, meseleleri de var tabi.

 

Velhasıl biz nerede hata yaptık biliyor musunuz e-dostlar? Biz olamadık anlayacağınız. Ben de kaldık, sınıfta kalır gibi. Telafi sınavı hakkı verilir mi bize? Bilemiyoruz. AMA biz büyük bir hata yaptık ve hatamızda ısrar ediyoruz. Artık ısrar etmesek mi e-dostlar?!

 



Bu yazı 7298 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI