İnsan, bu çağda öyle bir kibre kapılmıştır ki, Allâh’ı, Teoride olmasada Pratikte yok saymakta ve  hesâba katmamaktadır. Bu, sâdece Allâh’ın varlığını inkâr edenler arasında değil, Allâh’ın varlığına inananlar arasında da yaygın bir alışkanlığa dönüşmüştür. Allâh’ın izni, görmesi, işitmesi, hüküm vermesi ve yol göstericiliği pratikte yok sayılır hâle gelmiştir.

Doğaldır ki birçok kişi bu tesbiti reddedecektir. Çünkü bu, öyle bir âfettir ki, beşerin ilk yaratılışından tâ bugüne kadar kesintisiz bir şekilde insanın hayatında vardır ve farkına varmak ve farkında olmak çok zordur.

Modern antropoloji, Nuh’un gemisinin kalıntılarıyla ilgilendiğinin onda biri kadar bile, Nuh tufanının sebepleri ve sonuçlarıyla ilgilenmiyorsa, hiç kimsenin bu tesbitlere itiraz etmeye hakkı olamaz.

Bugünkü antropoloji Nuh’u nerede görüyor? Nuh kimdir? Nuh, niye gemi inşâ etmiştir? Kimler binmiş ve kimler binmemiştir? Binmeyenlerin problemi neydi? Tufan nasıl koptu? Sonra ne oldu? Kalıntıları bulunca ne olacak?

Sorular ve sorgulamalarla, bu tesbitlerin yerli yerinde olduğunu aklını kullanan herkes kabul edebilir.

Ama doğru sorular sorulmadıkça ve sorgulamanın kapsamı genişletilmedikçe, tabiî ki, bazı kimseler, bu tesbitleri soyut ve ispatlanamayan tesbitler olarak görebilirler.

Bütün bilim dallarıyla ilgili aynı sorular ve sorgulamalar yapılabilir.

Sonuç itibarıyla herkes şu kesin bilgiye ulaşacaktır: Modern bilimlerin tüm dalları, ya Allâh’ın varlığını inkâr, ya Allâh’ın varlığını kabul ama yok sayma veya Allâh’ı kabulle birlikte Arş-ı Mecid’de inzivaya çekilmiş bir ilâh olarak benimseme üzerine kuruludur.

Sanki Allâh, -hâşâ- Arş’ta kurulmuş bir huzurevinde insanları kendi hâllerine bırakmış gibi bir algı ve inanış durumu var…

Mikrobiyoloji laboratuvarında yapılan analizleri görmeyen bir ilâh tasavvuru var.

Kandaki eritrosit veya lökosit sayımını görmeyen ve bilmeyen bir ilâh tasavvuru var.

Kanserli tümörlerin metastazından habersiz…

Atomun parçalanmasına bigâne…

CPU üretimiyle hiç ilgisi olmayan…

Elektronların dönüş hızına ilgisiz…

Karbon bileşikleriyle türlü polimerler üreten insandan soyutlanmış…

Nano zerrelerle yeni maddeler bulmaya çalışan insanı terketmiş…

İlaçların etken maddeleriyle yardımcı maddeleri birbirine karıştırıp kapsül üreten cihazlardan uzakta…

Fonksiyon, türev ve integrale bigâne…

Otomotiv sanayiinin başdöndürücü hızından ve çeşitliliğinden habersiz…

Lazer yazıcıların tonerlerinde bulunan renk pigmentlerini bilmeyen…

L’Oréal Paris laboratuvarlarında neler olup bittiğini görmeyen…

Atom bombalarının saklandığı depolarda etkisiz…

Füze rampalarına gücü yetmeyen…

Kredi kuruluşlarının verdikleri notları hesâba katmayan…

Herhangi bir Boeing uçağının karakutusunda kayıtlı olan bilgilere erişemeyen…

Uçak gemilerinden habersiz…

Genler üzerinde yapılan araştırmalara duyarsız…

Reçetelere yazılan ilaçları ve yazılış niyetini umursamayan…

Doların tüm dünyâda geçerli akçeye dönüşmesinin serüvenine bigâne…

Dünyânın herhangi bir yerinde tecavüze uğramış bir çocuğun kalbindeki sessiz feryâdı duymayan…

Herhangi bir yosmanın, yaptığı işten iğrenerek kurtulmak için ettiği du’ayı işitmeyen ve icâbet etmeyen…

Kederden içen sarhoşların derdini dinlemeyen…

Halvet ve yalnızlıkta dökülen gözyaşlarını görmeyen…

Aç ve susuz kalmış bir kedi veya köpeği suvarmaktan ve doyurmaktan âciz…

Whatsapp’tan atılmış mesajların ve resimlerin farkında olmayan…

Facebook’ta paylaşılan yemekleri yaratmayan…

Twitter’de atılmış tweetleri okumayan…

Youtube ve Instagram’da paylaşılan video ve resimleri görmeyen…

Bazı şâirlere şeytanların vahyettiği vehimlerden habersiz…

Mü’min şâirlere ilhâm edilen mısraları okumayan…

Arıya şerbet vererek vahyi bozup tahrif eden insanı takib etmeyen…

Herhangi bir mobil operatörün, abonesinden daha fazla para almak için başvurduğu hileleri anlamayan…

15 temmuzdan sonra fetöcü teröristlerin bukalemun modunda, taklalar atıp, pozisyon almalarından bi haber….

Devletlerin koyduğu bazı vergilerin hesâbını görmeyecek olan..

Gümrüklerden sahte evrakla geçirilmiş mallardan habersiz…Suriyenin kuzeyinde ve bağdatın göbeğinde hangi düğmelere basıldığını bilmeyen….

ABD nin Akdeniz in altında yatan rezevrler için yaptığı projelerden habersiz…

Türlü mahfillerde çizilen haritaları görmeyen…

Sperm bankalarında, nesilleri bozmak için saklanan spermlerin sayısını bilmeyen…

Afrika’da yoksullar üzerinde denenen ilaçların etki ve yan etkilerinden habersiz…

Uzun sözün kısası, görmeyen, bilmeyen, anlamayan, duymayan, ilgilenmeyen, hesâb etmeyen ve hesâb istemeyen bir ilâh!..

Herkesten önce ben, bu ve buna benzer tüm ilâhları reddediyorum!..

Allâh’a, kendini tanıttığı gibi inanıyorum…

Herşeyi gören, duyan, haberdar, dilediğini yapan, gözeten, kollayan, izleyen, erteleyen, sabreden ve dilediği insanları nefisleriyle başbaşa bırakan bir ilâhtır benim imân ettiğim ALLÂH!..

Ve O, öyle bir ilâhtır ki, her türlü kusur, hata ve eksiklikten münezzehtir!..

Böyle bir Allâh’tır bugünkü modern insanın kibirlenerek yok saydığı, görmezlikten geldiği, hesâba katmaya tenezzül etmediği ve hoşnudluğunu dikkate almadığı ilâh

VESSELAM

Tarık Ziya GÜCÜM