Bugun...


Tarık Ziya Gücüm

facebook-paylas
MERİTOKRASİ ’’LİYAKAT’’ SORUNU, DEVLETLERİN BEKA SORUNUDUR.
Tarih: 11-10-2020 18:41:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:41:00


1069 yılında Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig adlı eser Dönemin Devlet Başkanı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuş; Buğra Han Kitabı inceledikten sonra özellikle kitapta liyakat konusunda yazılan tavsiyeleri dikkate almış ve devlet yönetiminde ciddi değişikliklere gitmiş;Başa getirdiği liyakatli yöneticilerle daha güçlü bir devlet yönetimi oluşturmuştur.

Binlerce yıldır Devlet ve Toplum Yönetiminde önemli bir mihenk taşı olan Liyakat meselesi nedir? Devletin bekaası için neden bu kadar önemli?.  

Son zamanlarda özellikle günümüz siyasetinde sıklıkla kullanılan “liyakat” kavramı ne yazıkki, nerdeyse Devletin Bekaası ile özdeşleşecek kadar önemli bir kavram halini almıştır.

Liyakat sorunu bizim için artık lokal bir durum değil, Genel bir durumdur.Bu genel durum acil bir müdahale gerektirecek kadardır.

 Lokal haldeyken Basit bir müdahaleyle iyileştirilebilen durumlar, genel bir hal aldığında ancak yoğun bakımda müdahalesi mümkün olur.

 Batı dillerinde ‘’Merit’’olarak adlandırılan ve Latinceye ‘’Meritokrasi’’ olarak geçen Liyakat; kök olarak, Arapça “lyk” kökünden gelmekte ve “layık olma” anlamını taşımaktadır. Mesleki açıdan değerlendirdiğimizde, liyakat kavramı, somut verilere dayanan bir seçim safhasının, adaylar arasında mesleğin gerekliliklerine uygunluk ölçüsüne paralel olarak sonuçlandırılmasını ifade etmektedir.

Kişilerin ilgili işlere uygunluk – yaraşırlık durumu, kifayet, yeterlilik olarak ifade edilmektedir. Yeterlilik ölçüsü dikkate alınmaksızın yahut en azından esas teşkil etmeksizin meydana gelen terfiler, liyakatsizliği doğurur. Şahısların söz konusu işlere uygun olmaları, yeterli olmaları ifade edilmektedir. Liyakatsizlik durumu uzun vadede Devlet yönetiminde ciddi sorunlara sebebiyet verecektir.

Liyakatli Yöneticiler Devlet idaresinin başında yer alsa da, ilgili yetkinin devredildiği kimseler yetkiyi kullanabilecek kifayete sahip değilse genel üzerinde zararlar meydana gelmesi muhtemeldir.

Liyakatsizliğin baş gösterdiği hallerde yönetsel açıdan sorunlar meydana gelmese dahi, diğer adaylarda oluşan algı, mevcut görevlerin yerine getirilmesinde verimsizlik ortaya çıkaracaktır. Bu verimsizliğin düzeyi ise, adayların algısı dolayısıyla hedef kadrolardaki yetersizlikle doğru orantılı olacaktır.

Devlet ve kamu menfaatini, devamlılığı ve ilerleyişini gaye edinen idarecilerin, yönettiği kişilerin, sağduyusunun hissedebilir olması, kadrolaşmak yerine liyakatin esas alınarak kademeleri tamamlaması ve idarenin iş birliği içerisinde çalışmasını sağlaması, uzun vadede kişisel ve her halde genel menfaatin temin edilmesini sağlayacaktır.

Liyakat ölçeği dikkate alınmadan ya da en azından esas olarak göz önünde bulundurulmadan gelen terfiler, liyakatsizliğe sebep olabilmektedir. Aynı zamanda uzun vadede Devletin Bürokrasi yönetiminde sorun yaşanmasına yol açacaktır. Yönetici kişiler yönettikleri Kurumun başında bile bulunsalar söz konusu yetkinin devredildiği kişiler yetkiyi kullanabilecek vasıflara sahip değillerse genellikle zarara sebep olmaktadırlar.

 Nitekim, Osmanlı devletinin yükseliş döneminde Batılı gezgin ve elçilerin, kendi devletlerine sıklıkla önerdikleri hususlardan birisi Osmanlının liyakat sistemi olmuştur.

Örnek olarak, Kanuni döneminde İstanbul’da görev yapan Avusturyalı diplomat Busbeck (1522-1592) şöyle yazar: Osmanlı vilayetlerinde şahsi meziyet ve kabiliyetten başka hiçbir şeye kıymet verilmez, nesep ve irsiyet bir şey ifade etmez. Herkes, liyakat, bilgi, ahlak ve seciyesine göre bir mevkie tayin edilir. Ahlaksız, bilgisiz ve tembeller hiçbir zaman yüksek mevkilere çıkamazlar. Osmanlıların başarısının ve bütün dünyaya hâkim olmalarının hikmeti budur. Osmanlının en büyük düşmanı iltimastır.

Yine Busbeck, Amasya’da görüştüğü, Kanuni’nin etrafında bulunan tüm devlet adamı, bürokrat ve komutanların bulundukları mevkii, kişisel değer ve liyakatleri ile elde etiklerini özellikle vurgulamaktadır: “Bu koca mecliste hiçbir adam yoktur ki, haiz olduğu mevkii ve rütbeyi kendi şahsi liyakat ve cesaretine borçlu bulunmasın. Hiç kimse filanın neslinden gelmiş olması dolayısıyla diğerlerinden mümtaz bir mevkie çıkamaz.”

Osmanlı’da Liyakat ilkesine riayet edilen; kuruluş ve yükseliş dönemlerinde, devlet mekanizması aksamadan, sistemli ve sorunsuz yürümüştür.

liyakatsizliği betimleyen adam kayırmacılığının, torpil ve nepotizmin olmadığı dönemler Osmanlı devleti için bir yükselme çağı olarak ortaya çıkarken, tersi gerileme ve çöküş çağı olarak tecelli etmiştir.

Mevlânâ, Mesnevide; devlet çarkının uygun şekilde işlemesi, halkın beklentilerine cevap verebilmesi için kamu görevlilerinin liyakatli, ehil ve erdemli kimseler olmaları gerektiğini vurgular, kamu görevlerinde liyakatsiz kişilerin istihdam edilmesinin tehlikesine dikkat çeker:

Liyakatsiz;Satrançta piyadeyi şahın yerine kor. Doğru yoldan çıkmış birinin eline iktidar geçince, makam elde ettiğini sanır, ama aslında kuyuya düşmüştür. Yol bilmez, ama rehber gibi davranır. Onun çirkin kalbi, dünyayı ateşe verir (Mesnevi, IV/1431-1443, 2015: 1526;

Burada ehil olmayan yöneticilerin seçtiği, atadığı ve görevlendirdiği kendisi gibi yetersiz kişiler, yanlış ve kötü icraatları ile devlete, topluma ve kendilerine zarar vermektedirler. Bu zararlar, kamu hizmetlerinin aksaması, bürokrasinin işlevsizleşmesi,halkın günlük hayatının zorlaşması ve kamu hizmetlerinden memnuniyetsizlik gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.

“Kötü para iyi parayı kovar” sözüne benzer şekilde Mevlânâ, ehliyetsiz kişilerin ehliyetli kişilerin kamu görevlerinden uzaklaşmalarına nasıl yol açtıklarını ise çarpıcı bir şekilde dile getirir: (Mesnevi, IV/1447, 2015: 526).

Devlet idaresinin ve Bürokrasinin yeteneksiz, çapsız ve erdem yoksunu yani liyakatsiz kişilerin eline geçmesi halinde ortaya çıkacak olumsuzluklar ve  felaketler tarihte yaşadığımız sayısız  örneklerle halen hafızalarımızdadır.

Yöneticilerin, liyakatli yani Zeki, Dürüst,Bilgili, ileri görüşlü ve işinin uzmanı kişiler olması gerekir’ki; Aksi takdirde, toplumda oluşacak güvensizlik duygusu ve kaos ortamının yol açacağı olumsuz durumlar kaçınılmaz olur.

Vesselam…

Tarık Ziya GÜCÜM



Bu yazı 297 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI