Afganistan’da ABD’nin çekilme kararı vermesine sebep olan ve ardından Batılı ülkelerin kuklası gibi davranan Hükümeti çok hızlı bir şekilde devirmesi sonucu dünyada adeta tüm gözlerin çevrildiği Taliban kimdir, dünden bugüne nasıl ve hangi aşamalardan geçerek geldikleri herkesin merak ettiği hususlardan biri.
Bizde bu yazı serimizde Afganistan’ın son dönemlerinde yaşananları ve bugüne nasıl gelindiğini anlatmaya çalışacağız.
Taliban Örgütünü anlatmadan önce Afganistan’ın dünü ve bugününe kısaca değinmekte fayda var.
AFGANISTAN’IN KISA BIR TARIHI
Afganistan’ın Ahamenis İmparatorluğu hâkimiyeti altında olduğu MÖ 500’lü yıllara kadar süren bir tarihi vardır.
MÖ 3000 ile 2000 yılları arasında topraklarında ileri düzeyde kentleşmiş bir kültürün var olduğuna dair kanıtlar da bulunmaktadır. Büyük İskender ve ordusu, Gaugamela Savaşı'nda Pers İmparatorluğu'nu yenilgiye uğrattıktan sonra MÖ 330 yılında
Afganistan'aulaşmıştır. Greko/Baktrialılar, Mauryalılar, Kabil, Kuşanlar, Seferîler, Samanîler, Gazneliler, Gurlular, Timurlar, Babürler, Hotakîler ve Dürraniler dahil birçok güçlü krallık, günümüz Afganistan topraklarında başkentler kurmuşlardır.
Uluslar arası ilişkilerdeki en önemli terimlerden biri olan ve İngiltere ile Rusya arasında yaşanan, İngiltere’nin Hindistan’ı koruma ve Rusların ise “Sıcak Sulara’ inmesi mücadelesini anlatan “BÜYÜK OYUN” çatışmalarının merkezi Afganistan idi.
Çin, Pakistan, İran, Özbekistan, Tacikistan gibi ülkelerin tam ortasında, Asya Kıtasının Doğu– Batı ve Kuzey-Güney geçiş noktalarında yer alan Afganistan’ın bu stratejik önemi sebebiyle sürekli işgallere uğradığı ve Emperyal ülkelerin/imparatorlukların iştahını kabarttığı görülüyor. Afganistan bu konumuyla İç Asya, sıcak sular, Hint Alt Kıtası ve Ortadoğu’ya çıkış için tek kavşak noktası konumunda bulunmaktadır.
Son Afgan imparatorluğu olan Dürrani İmparatorluğu, 1747 yılında Ahmed Şah Dürrani'nin Peştun aşiretlerini birleştirmesiyle kuruldu.
Afgan Emiri Dost Muhammed İngiltere’nin yardımıyla 27 Mart 1863’te Herat’ı kuşatmayla teslim alınca bu desteği karşılığında, İngiltere Afganistan’da “ordu üzerinde denetim ve Kabilde bir vekil” bulundurma hakkını kazanmıştı. Böylece İngiltere, Ağustos 1919 yılına kadar sürecek olan Afganistan üzerinde dış denetim hakkını elde etmiş oluyordu. Bunun bir neticesi olarak Herat’ın Afganistan’a katılmasından sonra İngiltere nüfuzunu kullanarak, bundan sonra İran ve Afganistan arasında anlaşmazlıkların olmaması yolunda tavsiyelerde bulunmuş ve bu tavsiyeler iki devlet tarafından da dikkate alınmıştı.
Afgan Emiri Dost Muhammed’in vefatı üzerine oğulları arasında taht kavgaları başlamıştı. Dost Muhammed, ölmeden önce oğulları arasında Şir Ali Han’ı, komşu ülkelere de bildirerek veliaht tayin etmesine rağmen İngiltere’nin Hindistan Valisi Lord Earl Elgin’in, “Tahta kim geçerse, onunla münasebet kuracağını” belirten mektubu kardeşler arasında yeni başlayan taht kavgasında Afganistan’ın bölünmesini ve kardeşlerin birbiriyle savaşını şiddetlendirmişti.
Yani, İngiltere her zaman olduğu gibi İslam ülkelerinin halkları arasında yaygın olarak kullandığı “Fitne” siyaseti gereğince (Dost Muhammed’in oğlu Şir Ali Han’ı komşu ülkelere bile veliaht olarak bildirmiş olmasına rağmen) Çıbanbaşı bir ülke olarak tıynetinin gereğini yapıyor ve Afgan halkını birbirine düşürmeyi başarıyordu.
1865 yılında iyice şiddetlenen Afganistan iç savaşında, Rusya’nın da desteğiyle Kuzey Afganistan’dan ordusuyla gelen Şir Ali Han’ın kardeşi Efdal Han’ın oğlu Abdurrahman Han, Kabil’i ele geçirerek Afganistan’ının bir kısmına hâkim olur. Hemen sonrasında İngiltere ile irtibata geçerek tanınma talebinde bulundu. İngiltere bu sefer de yine Fitne siyaseti yürüterek hem Şir Ali Han’ı hem de Efdal Han’ı tanıyacağını açıkladı. Böylece taht kavgaları tekrar şiddetlendi.
Taht kavgasından galip çıkan Abdurrahman Han’a rağmen, Afganistan’ın güney ve güneydoğu sınırlarının haricinde kalan Afgan kabileleri, kendilerine kötü davranıldığı gerekçesiyle İngiliz yönetimine karşı isyan etmişlerdi. Bunun üzerine, İngiltere Hindistan Genel Valisi Lord Landsdowne, Afgan Emir’ini tehdit ederek Sir Mortimer Durand’ı 19 Eylül 1893 tarihinde Kabil’e göndermişti. Durand, 12 Kasım 1893 yılında, Afganistan ile Pakistan arasında bugün de geçerli olan ve çok defa büyük sorunlara yol açan Afganistan’ın güney ve güneydoğu sınırlarını, Durand Antlaşması ile çizmişti.
21 yıl hüküm süren Abdurrahman Han’ın temel siyaseti “Afganistan’ın iki kuvvetli komşusuna karşı politikası daima dostça olmalıdır” şeklinde tezahür etmiştir.
Abdurrahman Han’ın ölümü üzerine yerine geçen oğlu Habibullah Han da başa geçer geçmez İngiltere’den bağımsızlık talebinde bulunur. Ancak I. Dünya savaşının başlaması nedeniyle, İngiltere Afganları oyalamaya çalışmışsa da Nisan 1919 yılında tekrar başlayan ve Afganların başarıyla yürüttükleri üçüncü Afgan – İngiliz savaşında İngiltere yenilmiş ve 3 Haziran 1919 yılında yapılan anlaşma gereği, İngilizler Afganistan’dan tamamen çekilmek zorunda kalmışlardır.
Fakat Habibullah Han’ın o sabah çadırında, tabancayla öldürülmüş olarak bulunması üzerine yerine geçen oğlu Emanullah Han, bağımsızlığını, İngiliz Hindistan genel valisine yazdığı bir mektupla resmen ve tek taraflı olarak ilan etmiştir. Ancak bu durum, yeni bir İngiliz-Afgan savaşına sebep olmuştur. Bir süre sonra İngilizler tekrar yenilince, İngilizler Afganistan’a bağımsızlığını vermek zorunlu kalmışlardır.
Böylece Afganistan, 8 Ağustos 1919’da Ravalpindi Anlaşmasıyla bağımsızlığını kazandı ve 20. yüzyılın ilk bağımsız Müslüman ülkesi oldu.
Ancak Rusya’nın, “Büyük Oyun”da İngiltere’ye kaptırdığı Afganistan’ı “Sıcak Sular”a açılan en kestirme yol olması sebebiyle, dış politika öncelikleri arasından çıkarmadığı görülmektedir.
Devamı yarın…
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort