Son günlerde Diyarbakır'da yaşanan olaylar, kamuoyunun dikkatini çekmiş durumda. DEM Partili belediyelerin Kuran kurslarının kapatılmasına yönelik müftülüklere yazı gönderdiği iddiaları ortalığı karıştırdı. Ancak, belediyeler bu iddiaları kesin bir dille reddediyor ve bu yazıların gerçeği yansıtmadığını ifade ediyorlar. Peki, bu tartışmaların altında yatan gerçek nedir? Müftülük neden bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyor? Ellerinde bir belge varsa neden bunu basın ile paylaşmıyorlar? Yoksa belge olmadığını neden açıklamıyorlar?

Diyarbakır, tarih boyunca dini ve kültürel zenginlikleriyle anılmış bir şehir. Bu şehirde dini liderler her zaman saygı görmüş ve halkın rehberi olmuşlardır. Ak Parti iktidarı döneminde hiçbir yönetici bu konuda bir adım atmamıştır. Ancak günümüzde, müftülüğün halk üzerindeki etkisi ve otoritesi azalmış gibi görünüyor. Eskiden müftü denildiğinde her kesimden saygı gören, sözü geçen bir otorite akla gelirdi. Şimdiki müftü ise halkın gözünde neredeyse yok hükmünde. Diyarbakır halkı, sorunları olduğunda ilk olarak müftülüğe başvururdu. Bugün ise halk, müftülüğün varlığını bile unutmuş durumda.

Bu durumun temel sebeplerinden biri, müftülüğün halkın içinde yeterince bulunmaması ve irşad faaliyetlerini yeterince yapmamasıdır. Halk, doğru yolu bulmak için dini liderlerine ihtiyaç duyar. Ancak müftü ve ekibi halkın içinde olmadığı sürece, halkın gönlünde de yer edemezler. Bugün Diyarbakır'da yapılan Kuran kursu hizmetleri ne yazık ki halkın geneline fayda sağlayacak düzeyde olmamıştır. Kuran kurslarından mezun olan gençlerin topluma olan katkıları yeterli düzeyde görülmemektedir. Bu da halkın müftülüğe olan güvenini sarsmaktadır.

DEM belediyeleri, kayyum döneminde belediyeye ait binaların geri istenmesinden bahsediyor. Bu talep, belediyelerin mülklerine sahip çıkma isteği olarak anlaşılabilir. Ancak bu binaların Kuran kursları olarak kullanılması ve dini eğitim faaliyetlerinin yapılması da göz ardı edilmemelidir. Belediyeler, halkın dini eğitim ihtiyacını göz önünde bulundurarak bu binaların kullanımını düzenlemelidir.

Diyarbakır İl Müftülüğü ise bu süreçte daha şeffaf olmalı ve halkı bilgilendirmelidir. Eğer ellerinde Kuran kurslarının kapatılmasına yönelik bir belge varsa, bunu kamuoyu ile paylaşmaları gerekmektedir. Belge yoksa, bu durumu da net bir şekilde açıklamaları gerekir. Bu şekilde halkın güvenini kazanabilirler.

Müftülüğün halkın gönlünde yer edebilmesi için daha aktif olması ve dini eğitim faaliyetlerine ağırlık vermesi gerekmektedir. Camiler sadece namaz kılınan yerler olmamalı, aynı zamanda dini eğitim ve irşad faaliyetlerinin de merkezi olmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) döneminde camiler 24 saat açık ve her türlü eğitim faaliyetinin yapıldığı yerlerdi. Bugün de aynı anlayışla camilerimizi ve müftülüğümüzü halkımızın hizmetine sunmalıyız.

Diyarbakır'da camilerin sadece namaz vakitlerinde açılması yeterli değildir. Camilerin 24 saat açık olması ve her türlü dini eğitim faaliyetinin yapılması gerekmektedir. Halkın dini bilgilerini artırmak ve doğru yolu bulmalarına yardımcı olmak için camiler ve müftülükler daha aktif olmalıdır.

Diyarbakır halkı DEM belediyelerinin binalarını geri istemesini normal karşılamakta, ancak Kuran kurslarının kapatılmasına yönelik iddiaların gerçekliğini sorgulamaktadır. Müftülüğün bu konuda şeffaf olması ve halkı bilgilendirmesi gerekmektedir. Diyarbakır İl Müftülüğü, halkın gönlünde yer edebilmek için daha aktif olmalı ve dini eğitim faaliyetlerine ağırlık vermelidir. Aksi takdirde, halkın gözünde unutulmaya mahkum olacaklardır. Halkın güvenini kazanmak ve dini liderlik rolünü sürdürmek için müftülük, dini eğitim ve irşad faaliyetlerine ağırlık vermeli ve halkın içinde olmalıdır.

Diyarbakır, tarih boyunca dini liderleriyle anılmış ve her kesimden saygı görmüş bir şehirdir. Bu saygıyı yeniden kazanmak için müftülük ve belediyeler işbirliği içinde çalışmalı, halkın dini ihtiyaçlarına cevap vermelidir. Ancak bu şekilde, Diyarbakır halkı, müftülüğe olan güvenini yeniden kazanabilir ve dini liderlerine olan saygısını sürdürebilir.