"Ey imân ettiğini söyleyen insan toplulukları, imân etmiş olduğunuz değer ve kıstasları Kûr'ân ve Sünnet ışığında tekrar gözden geçirin ve sahih/tetkiki bir akide ile imân edip gereğince bir hayat yaşayın. Nisâ Suresi - 136 .
Günümüzde Müslümanlık iddiasında bulunan insanların söylem ve yaşam tarzlarına baktığımızda tevhidî değerlerle ne kadar tenakuz içerisinde oldukları alenî bir şekilde görülecektir.
Bir Müslümana yakışmayan tutum ve davranışları ne yazık ki Müslüman zannettiğiniz kişilerde görebilmektesiniz.
Demek oluyor ki, toplumumuzda aidiyet değerlerimize ilişkin büyük bir erozyon yaşanmış ve hâlâ yaşanmaktadır.
Bulunduğumuz coğrafyada yaşayan Müslümanların yüz yıldan beri kılık kıyafetleri de "modernite " adına, muasır medeniyetler seviyesine ulaşma adına, çağdaşlaşma adına dizayn edilmeye çalışıldı.
Özellikle kadın kıyafetlerinde büyük değişim yaşandı,
ticarî ve iktisadî hayatta kapitalizm sisteminin serbest piyasa ekonomi modeline geçilmiş olması insanları "bir koy dokuz kazan" anlayışı içerisine sokmuş oldu.
Bu mantık ticaret erbabında insaf, vicdan, hak/hukuk anlayışını da dumura uğratmış vaziyette.
Harama bulaşmayı ve mutasyona düçar olmayı beraberinde getirmektedir. Özellikle çocuklara yedirilen haram lokma "hayırsız evlât" deyimini darb-ı mesele dönüştürmektedir.
Şimdi sormuş olalım: Zahiren imân ettiğini söyleyen insanların tekrardan neden imân etmeye ihtiyaçları var?
Meramımız anlaşılmıştır sanırım.
"Ey imân edenler imân ediniz."
Elbette bu imân siyasî hayatımıza da tekabül etmektedir. Öncelikle şunu ifade etmiş olalım ki, bugün içerisinde bulunduğumuz seculer/kapitalist yapı, yani mevcut siyasî yapılanmanın İslâm'la tenakuz hâlinde olması imâna mugayir bir durumdur. Oysa Yüce Rabbimiz devlet mekanizmasının teşekkülüne ilişkin temel kriterler belirlemiş. Başta yasama, yürütme ve yargı organları olmak üzere Kûr'ânî ve Nebevî kriterlerle insicam içerisinde bir anayasal düzen oluşturmamız yine imâna taallûk etmektedir.
Elbette ki bu mükellefiyet İslâm ümmetine ve Müslümanların başındaki siyasîlere düşmektedir.
Ritüellerden maada yaradılış amacına matuf her davranış ibadettir. Bu ise insan hayatının her yönünü kapsamaktadır.
Siyaset de buna dahildir.
Zira İslâm siyaseti ibadet, ibadeti siyaset olan bir dindir. İslâmî siyasette en önemli unsur adaletin tahakkuku ve iktisaden toplumun gelişmişliği ve refahıdır. Ahlâk ise öncelikli kuşanmışlıktır.
Ahlâk olmayınca adalet de ekonomi de şirazeden çıkar.
Müslümanların yaşadığı kamusal alanda en büyük iktisadi kötülük adil paylaşıma engel olan, dibine kadar adaletsizliğe ve zulme bulaşan faiz belasıdır.
Faizin sıfırlanması demek, enflasyonun da sıfırlanması demektir. Bu ise denk bütçe politikası ile olur, havuz sistemi ile olur, gelir dağılımında adaleti tesis etmekle olur, en önemlisi ise arz - talep denkleminde üretimle olur
Elbette bütün bunlarla birlikte her türlü israfın önünü almak bir devlet politikası olmalıdır.
Yüce Rabbimiz buyuruyor ki: "İsraf edenler şeytanın kardeşleridir." (İsra: 27)
başakşehir escort,ikitelli escort,güneşli escort,kayaşehir escort,bağcılar escort,esenler escort,eyüp escort,güneşli escort,kumburgaz escort,topkapı escort
deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler
deneme bonusu bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler
halkalı escort,avrupa yakası escort,şişli escort,avcılar escort,esenyurt escort,beylikdüzü escort,mecidiyeköy escort,istanbul escort,şirinevler escort,avcılar escort