Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
SARIKAMIŞ -8-
Tarih: 11-10-2020 18:45:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:45:00


Dinmeyen acımız.

İyileşmeyen yaramız Sarıkamış…

1914-1918 yılları arasında yapılan 1.dünya savaşında düşmana esir düşen, 202 bin Osmanlı askeri ile kimse ilgilenmedi/ ilgilenemedi. Osmanlı Devleti ve müttefikleri hemen hemen bütün cephelerde savaşları kaybetmiş, pazarlık yapabilecek ne teknik ne askeri ne ekonomik ne de diplomatik güçleri kalmıştı. Dolaysıyla galip gelen devletler istedikleri şartları dayatıyorlardı. Bu moral bozukluğu, kargaşa ve kaos içerisinde, ESİRLERİ VE ŞEHİTLERİ DÜŞENECEK HALDA KALMAMIŞTI OSMANLI DEVLETİNDE !..                                                                                   Esirler ve Şehitler bu toprakların kayıp kuşağıydı. Yok, sayılarak adeta unutuldular. Yaşadıkları efsane olarak yıllarca dilden dile dolaşarak anlatıldı. Aslında onlar çok şey anlatmadılar, sadece sustular! Ve; gözleri konuştu, gözlerinin içindeki acılar konuştu.

İşte Myanmar’dan Malta’ya, Sibirya’dan Mısır’a, Bakü ‘den Balanlar’ a, adeta dünyanın bir ucundan diğer ucuna yayılan cephelerde ya savaşıp şehit oldular ya da esir düşüp cehennemi andıran esir kamplarında açlık, işkence ve ölüme mahkûm edildiler.

Kaldıkları kamplarda insanlık dışı muamelelere maruz kalarak kıyıma uğradılar, kimi yapılan bu insanlık dışı muamelelere dayanamayıp intihar etti, kimi de her şeye rağmen geride bıraktıklarının hatırına inadına direnip mucizeler yaratarak geri döndüler.

Geri döndüler ama ne eşleri onları tanıdı, ne çocukları, ne anneleri ne de köylüleri. Bir kısmı geri geldikleri gibi geri döndüler. Gencecik yaşlarda taptaze olarak terk ettikleri eşleri en yakın akrabaları ile evlenmiş, çoluk çocuğa katılmışlardı. Birçoğunun ananesi veya babası ölmüştü. Yıllarca haber alınmadığı için ve bunca zaman geri dönmediğine göre ölmüştür diyerek yeni hayatlar kurulmuştu. Bu yeni kurulan hayatları yıkmak ve yeniden eski haline dönmenin ne kadar zor olacağını varın siz hayal edin.

Geri dönenlerden hasta olmayanlar tekrar Milli Mücadele savaşına katılmak üzere yeniden askere alındılar ve yaşadıkları bunca acının verdiği intikam ve mücadele aşkı ile cepheden cepheye koştular. Ya istiklal ya ölüm diye yeni Türkiye ‘nin temellerini, alın terleri ve kanları ile suladılar…

Birçoğunun resmi kayıtlarda “ Yok “ sayıldığı, sadece 1.derece yakın akrabaları, köylüleri veya çevreleri tarafından kuşaktan kuşağa aktarılan kahramanların destansı, yaşanmış efsane hayatlarını da yazacağız İNŞAALLAH…

Dünyada eşi ve benzeri olmayan tek savaştır Sarıkamış faciası…1.Dünya savaşının en dramatik en acıklı ve düşmanla karşılaşmadan, tek kurşun sıkılmadan tek taraflı en büyük savaş yenilgisinin adıdır; SARIKAMIŞ…

Allah u Ekber dağlarında düşman yoktu, sadece yoksulluk, basiretsizlik kar, boran ve fırtına vardı. Göz gözü görmüyordu, değil bir adım önünü görmek, bir milim bile önünü görmek mümkün değil. Her taraf adeta kör olmuş, dağlar, taşlar, rüzgârlar, ağaçlar, karlar, kuşlar, kurtlar ve taptaze gencecik fidanlar, Mehmetçikler kör olmuştu!                                                                                                       Karın ve rüzgârın savaşıdır Sarıkamış. Kar ölümüne hücum ederken, rüzgâr ölümüne savunma yapıyordu. Kar saldırılarından vaz geçmiyordu ve rüzgârın bütün direnmesine rağmen, kar milyarlarca askerleri ile her yeri istila ve işgal ediyordu. O gece rüzgârın bütün direnmesine rağmen zafer karın oldu. Bütün bir Kafkasya’ yı bembeyaz bir çarşaf gibi örterek her yeri işgal etti. Koskoca dağları, ormanları, gölleri, dereleri, tepeleri, köyleri ve şehirleri teslim aldı ve bükemedikleri bileği öperek,   teslim oldular kara.

Çok uzak diyarlarda, anneler tedirgindiler ve yüreklerinde sebebini bilmedikleri bir ağırlık var dı, acı his ediyorlardı. Bir şeyler olmuştu ama ne? Neydi bu tarifi imkânsız acının sebebi!

Ağlamak istiyorlardı ama bir tek damla gözyaşı gelmiyordu annelerin gözlerinden. Evet; hava soğuktu, rüzgâr ağlayarak, ağıtlar yakarak kar serpiştiriyordu. Anneler hiç duymamışlardı rüzgârın ağlayarak söylediği bu ağıtı. Ve; Mezopotamya’da, Anadolu ‘da, Filistin ‘ de, Irak ‘ta, Suriye ‘de, Balkanlar’ da, Yemen ‘ de, Çanakkale’de annelerde ağladılar rüzgarla birlikte, tek bir damla göz yaşı dökmeden… Ağladılar; dağlarla, taşlarla, ağaç ve kar taneleriyle. Sarıkamış’ta, Allah u Ekber dağlarında donan sadece Mehmetçiklerimiz değildi, geride yollarını gözleyen annelerinin, babalarının, eşlerinin ve ciğerparelerinin yüreğiydi, o gece Allah U EKBER dağlarında “ Buz! ”  kesilen…

Sarıkamış ‘ ta, Allah u Ekber dağlarında, nereye baksan bak her taraf bembeyaz KAR ‘ a bürünmüştü. Bazen gencecik masum bir kızın bembeyaz gelinliğini andırıyordu, bazen bakire bir kızın günahsız bedenine giydirilmiş bir kefenine…

Mehmetçik sırtını ne dağa dayayabildi ne ağaca ne de insana!

Kala kaldı öylesine yalnız başına, donarak karların arasında.

Ne hayaller kurmuşlardı Arabistan’daki  +40/50 derece sıcaklıktan kurtulduk diye!

Kendi topraklarına gelmişlerdi, namı büyük Komutan Enver Paşa ‘nın komutasında asker olacaklardı. Komutanları; Enver Paşa ‘nın onlara çok iyi bakacağını, bol bol tayın vereceklerini, yünden, pamuktan içlikler, kışlık potinler ve hatta haki renkli kalın sakolar dan da vereceklerini söylemişlerdi Onbaşıları, Çavuşları…

Şimdi yavaş yavaş donuyorlardı !.. Elleri, ayakları, yüzleri, kulakları, dudakları ve bıyıkları tamamen donmuştu. Bir tek dilleri hala donmamıştı. Yüreklerinde ki ölüm korkusunu çoktan yenmişlerdi. Dillerinde tekbir, kelimeyi şahadet ve  Kuran ‘ dan  ayetler dökülüyordu…

Şahittir bütün kar taneleri, son nefeslerine kadar dillerinde ve yüreklerinde hep dua vardı…   Ve, teslim etiller tertemiz ruhlarını meleklerin ağlayarak dualarla inşa etikleri KARDAN KABRİSTANDAKİ EVLERİNE… Devam edecek.  Selam ve Dua ile. İhsan Yaşar.

 



Bu yazı 163 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI