Bugun...


Prof. DR. Kadri Yıldırım

facebook-paylas
SELAHADDİN EYYÛBÎ, KUDÜS VE KÜRTLER
Tarih: 11-10-2020 18:47:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:47:00


“Kudüs altın ve gümüşle satılmaz”; “Mescid-i Aksâ esir iken ben nasıl gülerim!”( Selahaddîn Eyyûbî)

Trump’ın Küdüs’ü, Mescid-i Aksa’yı ve Flistin’i dolarla satın almaya yönelik sinsi planını basından okurken birden aklıma Selahaddîn Eyyûbî’nin yukarıda kaydettiğimiz sözü geldi. Altın ve gümüşü kaldırıp yerine “dolar”ı koysanız, “Kudüs dolarla satın alınmaz” olur.

Kürt Eyyûbî Hanedanı tarafından kurulan Eyyûbî Devleti’nin ölümsüz ismi Selahaddîn Eyyûbî kendisine “neden hiç gülmüyorsun?” diye soranlara yaklaşık 70 yıl Frenklerin hâkimiyetinde kalan Kudüs’ü işaret ederek şöyle der: “Mescid-i Aksa esir iken ben nasıl gülerim!”.  Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı kurtardığı gün ise “artık gülebilirim” diyerek tebessüm eder.

Selahaddîn’in elde ettiği başarının ve günümüz sultanlarının sergiledikleri başarısızlığın perde arkasındaki faktörlerle ilgili söylenmiş ve söylenebilecek çok şey vardır. Biz burada konuyla doğrudan veya dolaylı alakası olan birkaç tanesini özetlemek istiyoruz.

1)Selahaddîn’in Kudüs’ü kurtaran ordusunun belkemiği yoğunluk sırasına göre Kürtlerden, Türklerden ve Araplardan oluşuyordu. Yani Selahaddîn Ortadoğu’nun bu önemli üç kavmi arasında “ümmet” şemsiyesi altında kardeşçe bir ittifak kurabilmiştir. Günümüz Ortadoğu sultanları ise bu üç kardeş kavmi adeta birbirlerine düşman etmişlerdir. Onlar sayesinde ne Türk Kürd’e güveniyor ne Kürt Türk’e; Ne Araplar Kürtlere ve Türklere güveniyor ne Kürtler ve Türkler Araplara güveniyor. Bundan da en çok Amerika, Rusya ve İsrail yararlanıyor ve ayarladıkları sultacı sultanların ayrıştırıcı politikaları neticesinde bu halklar kendilerini etnik, dil ve mezhep çatışmalarının içerisinde bularak kardeş kavgasına sürükleniyorlar.

2)Selahaddîn Eyyûbî’nin bize ibretlik olması gereken sözlerinden biri de şudur: “İnsanlar zannediyorlar ki ben Kudüs’ü kılıçların gücüyle aldım; oysa burayı yargının başı olan Kadı el-Fadıl sayesinde aldım”. Yani Selahaddîn Eyyûbî yargıya keyfi müdahalelerde bulunmamış, doğrular ve yanlışlar konusunda yargının hukuksal kontrolüne bağlı olarak hareket etmiştir. Attığı yanlış adımlara karşı itiraz eden yargıya direnmemiş, yanlışlarını anında doğru olanla düzeltmiştir.

3)Selahaddîn Eyyûbî Kudüs’e işgal etmek ve kan dökmek amacıyla girmemiştir. Yaklaşık 70 yıl boyunca Frenklerden çekmedikleri kalmayan mazlum Müslüman ve Gayrımüslim vatandaşların ortak daveti ile girmiştir. Frenkler Kudüs’ü ele geçirdikten sonra öldürdükleri 70 bin Müslümanın kestikleri kafalarından oluşturdukları “Kelleler Tepesi” üzerinde yürürken; Selahaddîn Eyyûbî kocaları ve babaları için ağlayan kadınların ve çocukların ağlama seslerine dayanamayıp bütün esirleri topyekun serbest bırakmıştır.

4)Said Nursi hazretleri Kürtlere hitaben yaptığı bir konuşma olan ve o zamanki “Kürt Teavün ve Terakki” gazetesinde makale olarak yayımlanan Kürtçe bir hitabetinde şöyle diyor: “Ey Kürt halkı! Bizim üç cevherimiz vardır ki bizden kendilerini korumamızı istiyorlar. Biri İslamiyet, biri insaniyet, biri de Milliyettir”. Dolayısıyla Ümmetin fedakar ve cefakar bir unsuru olan fakat bugün kitaplara “Ümmetin Yetimleri” diye başlık olan Kürtleri iyi tanımak lazım. Devletin de iyi tanıması lazım, Kürt siyasetinin de başka siyasetlerin de. Kürtleri birbirinden ayrılmayan bu üç cevherle (İslamiyet, insaniyet, milliyet) tanımak ve ona göre onlara yaklaşmak gerekir. Bunlardan birini ihmal eden siyaset ve rejimler Kürtlerden teveccüh göremez. Kudüs fethedildikten sonra kılınan ilk Cuma namazı münasebetiyle Selahaddîn’in de hazır bulunduğu cemaate yönelik hutbe okuyan hatip, Besmeleden sonra sözlerine şu Arapça cümleyle başlar:

الحمد لله الذي أعزّ الإسلام  بالأكراد “Hamd olsun o Allah’a ki İslam’ı Kürtlerle aziz kıldı”. Hutbe bittikten sonra Sultan ona diyor ki keşke şu sözü de ilave etseydin:

والحمد لله الذي أعزّ الأكراد بالإسلام “Ve hamd olsun o Allah’a ki Kürtleri de İslam ile aziz kıldı”.

5)Orta Doğu’da gerçek ümmetçiliğin eşitlikçi ve adil bir çerçevesi içerisinde Kürt sorunu çözümlenmeden ve bu bağlamda Kürtlerle başta Türkler ve Araplar olmak üzere öbür kardeşleri arasında güven verici bir ittifak kurulmadan ne Kudüs kurtarılabilir, ne Filistin ne de Mescid-i Aksâ. Dolayısıyla Amerika, Rusya ve İsrail’in kumanda ettiği oyuncaklar gibi o yana bu yana savrulup dururuz. Çünkü kendi dâhilî sorunlarını çözemeyen, hep bu sorunlarla boğuşup maddi ve manevi enerjisini yanlış yaklaşımlarla tüketen Müslüman halkların basiretsiz yöneticileri Kudüs’ü ve Mescid-i Aksâ’yı kurtaramaz.

6)Ümmetin başına bela olan, ümmetin ortak serveti olan petrolü kendi servetlerine servet katmak için talan eden ve bunu müstekbirlere peşkeş çekmekten çekinmeyen Arap Yarımadası’nın ve Orta Doğunun kral, sultan ve padişahlarından ihanetten başka bir şey beklenemez. Ümmetin önce onlardan kurtulması lazım.

kyildirim21@yahoo.com

 



Bu yazı 276 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI