Bugun...


Tarık Ziya Gücüm

facebook-paylas
VEFA,SEVGİ VE 80 YAŞINDA BOŞANAN KADININ HİKAYESİ….
Tarih: 11-10-2020 18:34:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:34:00


Malum; Sevgi, bir seçimdir. İnsanlar sevgiyi farklı şekillerde ifade edebilir ve algılayabilirler. “Sevgiyi sürdürme ve sevgi bağlılığı anlamına gelen vefa; sözünü yerine getirme, sözünde durma, sevgi, dostluk ve bağlılıkta kararlılık anlamlarına gelir. başka bir deyişle vefa göstermek, çiftin birbirine verdiği sözlere sadık kalmasıdır.

Mevlana ya sormuşlar; ‘Vefa nedir, bilir misin?diye..

”-Vefa arkanda bıraktığını, yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır’. Bu açıdan bakıldığında vefa; tam, mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığıdır”diye cevap verir..

“Samimi insan vefalıdır, sadıktır, evlilik hayatındaki engel ve zorlukları aşmak için azimle çaba harcar, yapması gerekenleri titizlikle yerine getirir. Bu anlamda vefa ve sadakat, çiftin evlilik yaşamları süresince ihtiyaç duydukları ve birbirlerini hoşnut edecek üstün ahlak özelliklerindendir.

Sevgi, şefkat, merhamet, hamiyet, yiğitlik ve vefa gibi duygular çiftin silahıdır. Bu duygular, çiftin yaşam yolundaki şevkini tetikler ve coşkusunu artırır.

Vefaya ve sevgiye güzel bir örnek olması Babından anlatılan bir hikaye çok düşündürücüdür…

Buyrun..

Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı… Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu. Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:

– Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?

Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı:

– Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan…

Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda… Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu…

Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı… Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu… Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:

– Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim… O bilmez… 50 yıl önceydi.. O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş doğmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye. İyi gelirmiş derlerdi.

50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar… O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım… Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim.

Hakim yaşlı adama dönerek:

– Diyeceğin bir şey var mı, baba? dedi.

Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi. Tane tane konuştu:

– Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime’mi de orada tanıdım. Sedefleri de… Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. Yeni evlendiğimizde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm.

Hekim “Çok uzun süre uyanmadan yatarsa, boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir” dedi. “Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin” dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun… Lafım geçmedi… O günlerde; tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona: “Çiçeği geceleri sularsan geçer” dedim. Adak dilettim… Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki… dedi adam.

O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle…

– Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey… Geçen gecede… Yaşlılık… Ben de uyanamadım. Uyandıramadım… Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi… Suçlandım… Sesimi çıkartamadım…

O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu…

Galiba “Sevgide cömert, ama sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olmak !” ve Bazende

İmkanın Sınırlarını görmek için İmkansızı denemek  lazım..

Özellikle sevgide…..

Vesselam

Tarık Ziya GÜCÜM

 

 

 

 



Bu yazı 269 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI