Bugun...



“SALA İLE BİRLİKTE CAMİLERE KOŞMALIYIZ”

Bu haftaki ‘Cuma Sohbetleri’ köşemizin konuğu, Diyarbakır İl Müftü Yardımcısı Nihat Koç. Müftü Koç ile Cuma günleri...

facebook-paylas
Tarih: 05-07-2019 05:16

“SALA İLE BİRLİKTE CAMİLERE KOŞMALIYIZ”

Bu haftaki ‘Cuma Sohbetleri’ köşemizin konuğu, Diyarbakır İl Müftü Yardımcısı Nihat Koç. Müftü Koç ile Cuma günleri okunan hutbenin şartları, ilk Cuma namazı, hutbe sırasında oturuş şeklimiz, hutbe şartları, konusu ve hutbeye yetişmek için yapılması gerekenleri konuştuk. Müftü Koç; “Cuma günü sala ile beraber dünyevi meşguliyetlerden kendimizi arındırarak, dünyayı meşgalelerden kurtararak Cuma gününün toplanma günü, ibadet günü, dua günü olduğunu bilmek ve bu toplanma, birleşip bir araya gelme gününde Allah Resulü(sav)’den bize miras kalan namaz ve hutbe ibadetini yerine getirmek için acilen faaliyet göstermemiz gerekiyor. Cuma günü en ön safta yerini alan sanki o gün bir deve kurban etmiş gibidir. İkinci safa yetişen sanki bir sığır kurban etmiş gibidir. Arka saflara gittikçe Peygamber Efendimiz(sav)'in ifadesiyle kurban edilecek şeylerin cinsinin küçüldüğünü biliyoruz. Son safa yetişen imamla beraber namaza duran da bu kurbanın feyzinden, bereketinden nasipsiz kalmış olur” dedi. -HUTBE NEDİR? KOÇ: Sözlükte “bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma” anlamına gelen hutbe, dinî literatürde başta cuma ve bayram namazları olmak üzere belirli ibadetlerin icrası esnasında irat edilen, genelde vaaz ve nasihati içeren konuşmayı ifade eder. Konuşmayı yapan kimseye de hatip (hatîb) denir. -İLK CUMA NAMAZI NE ZAMAN KILINDI? KOÇ: Hz. Peygamber(sav), Mekke'de müşriklerin zulüm ve baskıları karşısında, hicrete karar verdi ve Hz. Ebû Bekir ile birlikte Medine'ye doğru yola çıktı. Rahmet Elçisi bir cuma günü Medine yakınlarında Sâlim b. Avfoğulları'nın ikamet ettiği Rânûnâ vadisine ulaştı. Orada insanlar, “Namaza toplanın.” nidalarıyla namaza çağırıldılar. Bugün, Medine'de “Cuma Mescidi” adıyla anılan mescidin bulunduğu bu mübarek mekânda Hz. Peygamber(sav), ilk cuma namazını kıldırdı. Ardından toplanan kalabalığa hitap etti. Allah'a hamd ve senâdan sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ey İnsanlar, (âhirete gitmeden) önceden, kendiniz için bir şeyler gönderin. Çok iyi biliyorsunuz ki, Allah'a yemin olsun, sizden biriniz muhakkak (sonunda) düşüp (ölecek) ve hayvanlarını çobansız bırakacak. Muhakkak ki, sonra Rabbi ona arada, bir tercüman ve onu kendisinden ayıran bir perde olmaksızın 'Resûl(üm) sana gelip tebliğde bulunmadı mı? Sana mal vermedim mi, ihsanda bulunmadım mı? Önceden kendin için ne hazırladın?' buyuracak. O da sağına, soluna bakacak ve bir şey göremeyecek. Sonra da önüne bakacak orada da yalnız cehennemi görecek. Öyleyse herkes gücü nispetinde yüzünü (kendini) cehennem ateşinden korusun. Yarım hurma ile dahi olsa bunu yapsın. Bunu da bulamıyorsa, güzel bir sözle de olsa (kendisini cehennem ateşinden korusun). Zira muhakkak her iyiliğin karşılığı on katından yüz katına kadar verilir. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”  -HUTBE DENİLİNCE AKLA NE GELİR? KOÇ: Hz. Peygamber'in ilk kez kıldırdığı cuma namazı ve irad ettiği cuma hutbesi ile birlikte Cuma günü Müslümanların haftalık toplanma ve görüşme vakti olmuştur. Hutbe denilince de akla öncelikle cuma namazından önce irad edilen hutbe gelmektedir. Hz. Peygamber, hutbe için minbere çıktığında önce cemaate selâm verirdi. Kısa ve güzel ifadelerle Allah'a hamd ve övgü sunarak hutbesine başlayan Resûl-i Ekrem'in hamd ve senâsı şu şekildeydi: “el-Hamdü lillâhi nahmedühû ve nesteînüh, ve neûzü billâhi min şürûri enfüsinâ ve min seyyiâti a'mâlinâ, men yehdihi'llâhü felâ muzılle leh ve men yuzlil felâ hâdiye leh.” (Hamd, Allah'a mahsustur. Biz O'na hamdeder, O'ndan yardım diler, nefislerimizin kötülüklerinden ve yapıp ettiklerimizin çirkinliklerinden Allah'a sığınırız. Allah kime hidayet ederse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa ona hidayet edecek yoktur.)”  Ardından şehâdet kelimelerini şöyle dile getirirdi: “Eşhedü en lâ ilâhe illâllâhü vahdehû lâ şerîke leh ve enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh.” (Şahitlik ederim ki tek olan Allah'tan başka ilâh yoktur, O'nun hiçbir ortağı yoktur. Muhammed de O'nun kulu ve elçisidir.)” -HUTBE SIRASINDA TELEFONLA OYNAYANLAR HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜNÜZ NEDİR? KOÇ: Tabi şimdi son zamanlarda özellikle teknolojinin de ilerlemesiyle bizlere dezavantaj olarak görülen husus, hutbe okunurken cep telefonuyla oynamak, cep telefonunu kurcalama, meşgul olma meselesidir. Her ne kadar cep telefonuyla meşgul olurken ses seda çıkmasa da gelen mesajlar kişinin dikkatini dağıtıyor. Bu gelen mesajlara bakmak da konuşma yerine geçmektedir. Bu konuda da Allah Resulü Hz. Muhammed(sav) uyarısı vardır. "İmam hutbe okuduğunda birisi konuşursa yanındaki de onu konuşma diye uyarırsa her ikisi de boş iş yapmış olur" diye buyurmaktadır. Bütün Müslümanlarımız Cuma günleri cep telefonlarını uçuş moduna almalı ve dış dünyayla ilişkisini kesmelidir. -HUTBE OKUNURKEN OTURMA ŞEKLİMİZ NASIL OLMALIDIR? KOÇ: Hutbe de namazdan bir parçadır ve namaz kılarken ne kadar dikkatli oluyorsak hutbe okunurken de dikkatli olmalıyız. Özellikle oturuş şeklimiz dizlerin üzerine çöküp eller dizlerin üzerine bırakılacak şekilde oturmalıyız. Eğer dizinde herhangi bir sıkıntı varsa ve rahatsızlığı varsa mümkün mertebe bağdaş kurarak edepli bir şekilde edebe aykırı olmadan oturuş şekli tavsiye edilir. Bu oturuş şekilde bazen dizleri yukarı kaldırıp ayakları karnına çekme şekli vardır. Zaman zaman bu konuda dikkatli olmalıyız. Peygamber Efendimiz(sav), bu oturuş şeklinden bizleri sakındırmıştır. Tek derdimiz hutbenin namazdan bir parça olduğunu unutmadan Allah Resulü(sav) bizlere bıraktığı şekliyle devam ettirmek ve Cumanın manasından feyzinden bereketinden tam şekliyle nasibimizi alabilmektir. Bizlere bu düşer bu yakışır. -HUTBEYE GEÇ KALANLARLA İLGİLİ NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ? KOÇ: Bazen insanımız Cuma Namazı'na geç kalabiliyor. Cuma günü sala ile beraber dünyevi meşguliyetlerden kendimizi arındırarak, dünyayı meşgalelerden kurtararak Cuma gününün toplanma günü, ibadet günü, dua günü olduğunu bilmek ve bu toplanma, birleşip bir araya gelme gününde Allah Resulü(sav)’den bize miras kalan namaz ve hutbe ibadetini yerine getirmek için acilen faaliyet göstermemiz gerekiyor.  Cuma günü en ön safta yerini alan sanki o gün bir deve kurban etmiş gibidir. İkinci safa yetişen sanki bir sığır kurban etmiş gibidir. Arka saflara gittikçe Peygamber Efendimiz(sav)'in ifadesiyle kurban edilecek şeylerin cinsinin küçüldüğünü biliyoruz. Son safa yetişen imamla beraber namaza duran da bu kurbanın feyzinden, bereketinden nasipsiz kalmış olur. Onun için mümkün mertebe sala ile beraber namaz için hazırlık yapmak, camilere akın etmek ve ön saflarda yer alabilmek, yapılan vaazı dinlemek ve okunan hutbeye yetişmek için acele etmek gerekir. -HUTBEYE GEÇ KALAN KİŞİ NE YAPMASI GEREKİR? KOÇ: Bazen dünyanın meşguliyetlerinden dolayı insanlarımız hutbeye geç kalabiliyor. Burada da Allah Resulü(sav)'dan kalan sahih sünnette, sahih bilgi de şu var. Namaza geç kalan birini görür ve ona der ki namaz kıldın mı diye o kişi de hayır der. Ondan sonra Peygamber Efendimiz(sav) ona der ki kalk ve hutbe bitene kadar iki rekat namaz kıl. O hutbeden önce kılınan sünnetin de çok değerli olduğunu söylemiştir. Onun için gelecek, cemaate girecek, sessizce iki rekât namazını kılacak. Selamlaşmadan sonra hutbeye yetişmenin gayretini bu şekilde göstermiş olacak. Allah Resulü(sav)'den kalan bir bilgimiz var bir sünnetimiz var. Bu sünnet kuvvetlidir, bunu takip etmekte Müslümanlar için fayda vardır -CUMA HUTBELERİNİN KONUSU NASIL BELİRLENİYOR? KOÇ: Cuma hutbelerinin konusu, Müslümanların haftalık olarak bir araya gelişlerini sağlama hedefine uygun bir biçimde gündelik hayat ve sorunlarla iç içe olurdu. Enes b. Mâlik'in (ra) anlattığına göre, Resûlullah(sav) hutbe okurken bir adam gelmiş ve aralarında şöyle bir konuşma geçmişti: “Ey Allah'ın Resûlü! (Kuraklık nedeniyle) hayvanlar helâk oldu, yola çıkacak hâlleri kalmadı. Yağmur yağdırması için Allah'a dua et.” Resûlullah (sav) ellerini kaldırarak, “Allah'ım! Bize hayırlı yağmurlar ver! Allah'ım! Bize hayırlı yağmurlar ver (bize yardım et)!” diye orada dua etmişti. Kısa sürede yağmur başlamış, hafta boyu da yağmıştı. Ertesi Cuma yine Resûlullah (sav) hutbe okurken bir adam mescide girerek, “Ey Allah'ın Resûlü! Mallarımız helâk oldu, yollar sulardan yürünmez oldu, yağmuru kesmesi için Allah'a dua et.” demişti. Resûlullah (sav) yine ellerini kaldırıp, “Allah'ım! Bize değil çevremize ver. Allah'ım! (Bu yağmuru) küçük dağlara, tepelere, vadi içlerine ve ağaçlık alanlara ver.” buyurdu. Hz. Enes'in anlattığına göre, bulutlar dağılmıştı ve dışarı çıkıp güneşte yürümüşlerdi. -HUTBE OKUNURKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR NELERDİR? KOÇ: Veda Hutbesi başta olmak üzere Hz. Peygamber'in bütün hutbeleri hayatın maddî ve mânevî ihtiyaçlarıyla yakından ilgili olur, ferdî veya içtimaî problemlerin çözümüne yönelik mesajlar içerirdi. Hutbelerde daima insanî ve dinî değerlerin öne çıkarıldığı, toplumda birlik ve beraberliğin teşvik edildiği konuşmalar yapılmıştır. İnandırıcılığı ve etkisi artan hatip, Peygamberin üslûbu olan müjdeleyici, uyarıcı, ümit verici, bilgilendirici, hoşgörülü ve her kesimden insanın anlayacağı açıklıkta bir üslûp kullanmalı; ümit kırıcı, sert, cemaati gerginliğe ve münakaşaya taşıyacak, onları camiden ve ibadetten uzaklaştıracak bir tarz benimsemekten kaçınmalıdır. Hatip, hutbenin içerdiği bilgilerin doğruluğu, tutarlılığı ve anlamlı bir akış içinde sunulması kadar, sunum esnasındaki tonlama, vurgulama, jest ve mimiklerin de etkili bir hutbe için gayet mühim olduğunu bilmeli ve bu konuda kendini geliştirme gayreti içerisinde bulunmalıdır. -KADIN VE ÇOCUKLAR HUTBEYE KATILABİLİR Mİ? KOÇ: Cumanın yanı sıra Ramazan ve Kurban Bayramı namazları da kadın, erkek ve çocukların katılımıyla kılınırdı. Hz. Peygamber önce namazı kıldırır, ardından da hutbe okurdu. İbn Abbâs şöyle anlatmaktadır: “Ben, bir Ramazan yahut Kurban Bayramı günü Peygamber(sav) ile birlikte (namazgâha) çıktım. Hz. Peygamber(sav) önce (bayram) namazını kıldırdı, sonra hutbe irad etti. Ardından da kadınların yanına gitti ve onlara nasihat etti. Bazı hususları hatırlattı ve sadaka vermelerini emretti.” Hz. Peygamber(sav)'in bayram namazında ikinci hutbeyi irad ettiğini bilen tâbiîn âlimlerinden Atâ b. Ebû Rebâh, kendi dönemindeki imamların hanımlara gelip nasihatte bulunmadıklarından şikâyetle, Hz. Peygamber(sav)'in bu uygulamasına devam edilmediğini ifade etmiştir. Hz. Peygamber(sav), “Birinizin eşi mescide gitmek için kendisinden izin istediğinde ona engel olmasın.” diyerek hanımların mescide gelmelerini ve hutbeyi dinlemelerini istemişti. Allah Resûlü (sas)’in emri ile yaşlı genç, evli bekâr bütün hanımlar bayram namazına katılır, hatta âdetli hanımlar bile bayramlarda namazgâha gelerek namaz kılanların arkasında durup onlarla birlikte tekbir getirip dua ederler ve bayram hutbesini dinlerlerdi.19 -FARKLI HUTBELER VAR MIDIR? KOÇ: Hz. Peygamber(sav) cuma ve bayram namazlarının yanı sıra değişik vesilelerle de hutbe irad ederdi. O, insanları herhangi bir konuda uyarma ya da bilgilendirme ihtiyacı hissettiğinde cuma ve bayram hutbesine benzer konuşmalar yapardı. Hz. Peygamber(sav)'in oğlu İbrâhim'in vefat ettiği gün güneş tutulmuş, halk da, “İbrâhim öldüğü için güneş tutuldu.” şeklinde konuşmaya başlamıştı. Resûlullah, insanlara kıyâmı ve rükûsu uzun bir namaz kıldırdı. Namaz bittiğinde güneş eski hâline dönmüş, açılmıştı. Allah'ın Elçisi, insanlara bir hutbe irad ederek hamd ve senâdan sonra şunları söyledi: “Muhakkak ki güneş ve ay Allah'ın âyetlerindendir. Birinin ölümünden veya yaşamasından dolayı tutulmazlar. Bu ikisinin tutulduğunu) gördüğünüz zaman Allah'ı yüceltin (tekbir getirin), Allah'a dua edin, namaz kılın ve sadaka verin. Ey Muhammed ümmeti! Vallahi erkek-kadın bütün kullarının iffetsizlik etmesini Allah'tan daha çok meneden kimse yoktur. Ey Muhammed ümmeti, vallahi benim bildiğimi bilseniz, mutlaka çok ağlar ve az gülerdiniz. Söyleyin! Tebliğ ettim mi?” -HUTBENİN KAÇ RÜKNÜ VARDIR? KOÇ: İmam Şâfiî'ye göre ise hutbenin beş rüknü vardır. Bu rükünler şunlardır: Her iki hutbede (hutbenin her iki bölümünde) Allah'a hamdetmek. Her iki hutbede Peygamberimiz'e salâvat getirmek. Her iki hutbede takvâyı tavsiye etmek. Hutbelerden birinde bir âyet okumak (âyetin birinci hutbede okunması efdaldir). İkinci hutbede müminlere dua etmektir. Hanbelîler'e göre ise hutbenin rükünleri, sonuncu hariç, Şâfiîler'deki ile aynıdır. -DÜNÜRLÜK HUTBESİ VAR MIDIR? KOÇ: Hz. Peygamber(sav), nikâh ve benzeri durumlarda yapılacak konuşmalar için “dünürlük hutbesi” diyebileceğimiz şu hacet hutbesini öğretmiştir: “Hamd, Allah'a mahsustur. O'ndan yardım diler, affımızı O'ndan isteriz. Nefislerimizin şerlerinden ve yapıp ettiklerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah kime hidayet ederse onu saptıracak yoktur, kimi saptırırsa da ona hidayet edecek yoktur. Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Ve yine şahitlik ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.” Efendimiz (sav) bu girişten sonra şu üç âyeti okurdu: Birinci ayet; “Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” İkinci ayet; “Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.”Üçüncü ayette “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse, muhakkak büyük bir kurtuluşa ermiştir.”  -HUTBE HAKKINDA PEYGAMBERİMİZ(SAV) HANGİ NASİHATİ YAPMIŞTIR? KOÇ: Câbir b. Semüre(ra) der ki: “Resûlullah'ın (sav) namazı da hutbesi de orta uzunluktaydı. (Hutbede) Kur'an'dan birkaç âyet okur ve halka nasihat ederdi.” Hz. Peygamber hutbelerde, kendi hitabet tarzına uygun bir biçimde son derece özlü konuşur, kısa nasihatlerde bulunurdu. Hutbenin kısa tutulmasını da emrederdi. Bu emre uyan Ammâr b. Yâsir bir gün hutbe okumuş, Peygamberimiz gibi hutbeyi hem kısa tutmuş hem de güzel konuşmuştu. Hutbeden hoşlanan cemaat, “Keşke biraz daha uzatsaydın!” diyerek temennilerini dile getirmişti. Ammâr b. Yâsir onların bu isteklerine Resûlullah'tan işittiği şu hadisle karşılık vermişti: “Şüphesiz ki kişinin namazını uzun, hutbesini kısa tutması anlayışlı olmasının işaretidir. (Siz de) namazı uzun, hutbeyi kısa tutun. Çünkü (kısa da olsa) bazı sözler büyüleyicidir.”



Bu haber 105 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Diyarbakır Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI