Diyarbakır’da uzun süredir gözümüzün önünde dönen birçok kirli oyuna, yolsuzluğa, hizmet eksikliğine rağmen basın sessiz kalıyor.
Basının asli görevi halkı bilgilendirmek, kamuoyunu bilinçlendirmek ve olup biteni en doğru şekilde aktarmaktır.
Diyarbakır’daki yerel basının büyük bir bölümü ne yazık ki bu görevi yerine getirmiyor.
Kamu kurumlarının çalışmaları gündeme getirilmiyor, halkın maruz kaldığı mağduriyetler dillendirilmiyor.
Hangi müdürün kiminle iş tuttuğu, kimlerin hangi ihaleye kim adına girdiği, müdürlüklerin adeta bir borsa gibi pazarlık konusu yapıldığı bir şehirde yaşıyoruz ama yazılmıyor!..
Yolsuzluklar, usulsüzlükler örtbas ediliyor.
Müdür görevden alındıktan sonra arkasından üç-beş satır yazılıyor ama iş başındayken, yani halkın en çok bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğu zamanda kimse kalem oynatmıyor.
Diyarbakır’da yerel basın birbirinden kopuk, dağınık ve çoğu zaman sessiz.
Birlik ve beraberlik olmadığı sürece bu şehirde ne gerçek gündem oluşur, ne de halkın sesi duyulur.
Şehirde hangi kurumun başına kimin, kimler aracılığıyla geldiğini hepimiz biliyoruz ama ne hikmetse dile getirmiyoruz.
Müdürler değişiyor, isimler değişiyor ama düzen hep aynı kalıyor.
Yetmedi mi, artık?
Diyarbakır’ı kimsenin arka bahçesi, çiftliği haline getirmesine izin vermeyeceğiz. Bu şehir ne birilerinin rant kapısıdır, ne birkaç memurun ikbal merdivenidir.
Herkes haddini bilmeli.
Bazı kurum müdürleri Diyarbakır’ı Kerbela’ya çevirmeye çalışıyor!
Ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz.
Basın susarsa halk dilsiz, elsiz, ayaksız kalır.
Biz de mi susalım?
Bugün Diyarbakır’ın çevre illere göre geri kalmasının bir nedeni varsa o da yıllardır biriken bu sorunlara göz yumanlar, yazmaktan korkanlar, susanlardır.
Bu suskunluğu bozmanın zamanı geldi.
Yerel basın, kendi içindeki sorunları çözmeden kamu adına ittifak kuramaz.
Önce kendi içinde dürüstlük, birlik ve cesaret olacak.
Gerçekleri yazmak, kamuoyunu bilgilendirmek herkesin boynunun borcudur.
Kalem oynatmak sorumluluktur.
Diyarbakır insanı artık kandırılmak istemiyor.
Bu şehrin bir vicdanı varsa o da gerçeği yazan, doğruları söyleyen gazetecilerdir.
Bu yazıyı yazarken içim yanıyor.
Diyarbakır’ın nasıl geri bırakıldığını hepimiz görüyoruz.
Kimse bu şehir üzerinde tepinmesin, çöplüğünde ötsün.
Basın, suskunluğunu bozmalı; yoksa tarih affetmez.