Ortadoğu’da yaşananlara artık sessiz kalmak, susarak ortak olmak anlamına geliyor.
İsrail, yıllardır Amerika’nın gücünü arkasına alarak dilediği ülkeye saldırıyor, masumları hedef alıyor ve bunu da utanmadan “savunma” adı altında meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak İsrail’in İran’a yönelik saldırısı sadece İran’a değil, tüm ümmete yapılmış bir saldırıdır.
Bu, sadece bir ülkeye yöneltilmiş bir füze değil; ümmetin onuruna, haysiyetine, geçmişine ve geleceğine yapılmış bir saldırıdır.
Artık yeter! Bu şımarık çocuğa birinin dur demesi gerekiyor. Ve bugün, bunu yapabilecek tek devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.
Ne yazık ki Arap dünyasından ümidi çoktan kestik. Onlar, ne yazık ki ya sessiz kalıyor ya da İsrail’e destek vererek bu zulmün parçası oluyor.
Kimse kendini kandırmasın: İsrail bu saldırıları tek başına gerçekleştirmiyor.
Amerika bu işin tam merkezinde. Planlayan, yönlendiren, lojistik ve siyasi destek sağlayan Amerika’dır. İsrail, onun sadece taşeronudur.
Son 20 aya bakın! İsrail’in attığı her adım planlı, projeli, stratejik.
Adım adım tüm İslam coğrafyasını diz çöktürme planı yürürlükte. Ve biz hâlâ sadece “kınamakla” yetiniyoruz.
Kusura bakmayın ama bu saatten sonra kınamayla bir yere varılamaz. İsrail’e ancak fiili cevap verildiğinde bir karşılık alınabilir.
Sözle değil, silahla; basın açıklamasıyla değil, kararlılıkla cevap verilmelidir.
İsrail’in yaptığı haydutluktur, barbarlıktır. Ama asıl barbar Amerika’dır. “Bu işin içinde Amerika yok” diyenler ya saf ya da bu oyunun gönüllü figüranlarıdır.
Amerika bu saldırıların baş aktörüdür. Ona destek veren bazı Arap devletleri de ne yazık ki birer kukladan ibarettir. Onlarda ne şeref kalmış ne de hasiyet.
Artık yeter! İsrail’i sadece kınamak değil, gerekli dersi vermek gerekir.
Bunu yapmadığımız müddetçe bugün İran, yarın başka bir ülke…
Sıra tek tek tüm İslam ülkelerine gelecek. Ve biz susmaya devam edersek, ihanetin ortağı oluruz.
Müslümanlar uyanmalı. Bu bir çağrı değil, bir çığlıktır.
Direniş onurumuzdur.